İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Orhan Kemal Cengiz: Bu devletin Bizans’tan gelen kodları var!

“Devletin Sakık’ı elinde bulunduran kesimi, demek ki Ahmet Altan’ın çok konuştuğunu, etkili muhalefet yaptığını düşünüyor ve onu bertaraf etmek istiyor. Sakık’ın böyle suçlamalar getirmesi bunu gösteriyor.” “Jandarma’nın örtülü ödeneği mercek altına yatırılsa, inanılmaz bir fotoğraf çıkar. Biz bunu Zirve davasında gördük. Malatya’daki bir jandarma birimi bile misyoner faaliyetlerini izlemek için yüz milyarlarca lira harcamış.”“Erdoğan herkesin düştüğü yanılgıya düştü. Belli bir grubu tasfiye ederek devleti kontrol ettiğini sanıyor. Oysa bu devletin Bizans’tan gelen kodları var. Sistemi değiştirmezseniz, o sistem bir gün gelir, sizi vurur.”

***

Ergenekon davası kapatılmak mı isteniyor? Sakık’ın sözleri kendi tercihi mi yoksa birisi onu bu yönde ifade vermeye mi zorluyor? sorularını avukat Orhan Kemal Cengiz’e sorduk.

“Devletin Sakık’ı elinde bulunduran kesimi, demek ki Ahmet Altan’ın çok konuştuğunu, etkili muhalefet yaptığını düşünüyor ve onu bertaraf etmek istiyor. Sakık’ın böyle suçlamalar getirmesi bunu gösteriyor.”
“Jandarma’nın örtülü ödeneği mercek altına yatırılsa, inanılmaz bir fotoğraf çıkar. Biz bunu Zirve davasında gördük. Malatya’daki bir jandarma birimi bile misyoner faaliyetlerini izlemek için yüz milyarlarca lira harcamış.”
“Erdoğan herkesin düştüğü yanılgıya düştü. Belli bir grubu tasfiye ederek devleti kontrol ettiğini sanıyor. Oysa bu devletin Bizans’tan gelen kodları var. Sistemi değiştirmezseniz, o sistem bir gün gelir, sizi vurur.”
***
NEDEN ORHAN KEMAL CENGİZ
Ergenekon davasına eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık’ın “gizli tanık” olarak katıldıktan sonra, davanın 255. duruşmasında birden bire kimliğini açıklaması ve davayla hiç ilgisi olmayan konularda demokrat gazetecileri ve Taraf gazetesini suçlaması dikkatleri yeniden Ergenekon davasına çevirdi. Sakık’ın 28 Şubat’taki gibi yeni bir “andıçla” ortaya çıkması, Ergenekon davasında neler oluyor sorusunu sordurdu hâliyle. Bu davaları çok yakından izleyen hukukçu ve yazar Orhan Kemal Cengiz’le Şemdin Sakık’ın birden niye böyle konuştuğunu, onu kimlerin yönettiğini, İlker Başbuğ, Veli Küçük, Mustafa Balbay gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 274 sanıklı Ergenekon davasının geldiği noktayı, eksikliklerini ve bundan sonra neler beklenmesi gerektiğini konuştuk. Ergenekon davasında son durum ne? Şemdin Sakık neden gerçek kimliğini açıkladı? Sakık, yalan olduğu çok kolay kanıtlanacak yalanlar da söylüyor. Niye bu kadar açıkça yalan söylemeyi tercih ediyor? Ergenekon davası kapatılmak mı isteniyor? Sakık’ın sözleri kendi tercihi mi yoksa birisi onu bu yönde ifade vermeye mi zorluyor? Sakık bu sözleri devletten habersiz söyleyebilir mi? Ergenekon’un devletin içindeki bütün ayakları ortaya çıkarıldı mı? İnsan hakları alanındaki mücadelesiyle bilinen ve Malatya Zirve Yayınevi davasının da avukatı olan Orhan Kemal Cengiz’e bütün bu soruları sorduk ve çarpıcı cevaplar aldık.
***
NEŞE DÜZEL: Ergenekon davasında son durum ne?
ORHAN KEMAL CENGİZ: Şu anda Ergenekon davasında acı bir durum yaşanıyor.
Ne yaşanıyor?
Önce şunu söylemeliyim. Tabii ki Ergenekon davasının başlamasıyla birlikte bu ülkede altı yedi senedir faili meçhul cinayetler bitti. Azınlıklara ve aydınlara yönelik tehditler kesildi. Çünkü bu işleri yapanla askerî darbeyi planlayan hep aynı odaklardı. Tabii ki Ergenekon davası olmasaydı, bu ülkede gene sayısız darbe girişimi olacaktı. Bu darbe girişimlerinin önü davayla kesilebildi. Tabii ki davanın böyle olumlu yanları oldu ama… Ergenekon davasında olumsuz bir durum da var.
Olumsuz olan nedir?
Bakın… Bu davada öyle sanıklar var ki! Onları sadece Ergenekon sanığı olarak yargılamak… Yani onları sadece darbe girişiminden ötürü yargılamak, aslında onları ödüllendirmek oluyor. Çünkü bu adamlar, faili meçhul cinayetlerde, köylerin yakılmasında da yer aldılar. Zaten Ergenekon davası ilk açıldığında biz JİTEM deşifre olacak, Özel Harp Dairesi açığa çıkacak, bu adamlardan işledikleri suçların hesabı sorulacak diye umutlanmamış mıydık? İşte bunlar olmadı, olamıyor.
Niye olamıyor? Mesela JİTEM’in başlıca isimleri hapiste şu anda. Ergenekon davasında JİTEM yargılanmıyor mu?
Hayır yargılanmıyor. JİTEM’in kurucuları bu davada yargılanıyorlar ama, Ergenekon davasının JİTEM’in işlediği suçlarla bir bağlantısı yok. Mesela JİTEM’in işlediği cinayetlerin hiçbiri bu davada yok.
Nasıl olur?
Bakın… Bu dava, silahlı silahsız herkesi, “Ergenekon üyesi” diyerek aynı paketin içine koydu ve onları darbeye zemin hazırlamakla suçladı. Oysa ortada işlenmiş somut suçlar ve cinayetler vardı. İşte bu somut suçların ve cinayetlerin üzerine detaylı gidilmedi. Oysa İtalya’da, Güney Amerika’da öyle mi oldu? Onlar tek tek cinayetlerin üzerine gittiler. Türkiye’de böyle bir süreç işleyemiyor.
Türkiye’de bu derin yapının cinayetlerinden, suçlarından hesap sorulmamasından kim sorumlu?
Bir kere savcıların, insan hakları suçlarını araştırmak gibi bir bakış açıları yok. Düşünün… Eski sistemi, eski adalet sistemine yargılatıyorsunuz. Bu mahkemeler, eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin devamı. Devletin âli menfaatlerini koruyor onlar. Bu yüzden de çok ciddi şeyler görünmez oluyor bu davada.
Ne gibi şeyler görünmez oluyor mesela?
Mesela, bir çekirdek Ergenekon var. Türk Ortodoks Patrikhanesi’nde toplanan çekirdek kadro bu. Hıristiyanlara yönelik saldırılar, antimisyoner aktiviteler de zaten Ergenekon örgütünün çok önemli bir faaliyetini oluşturuyor. Bu yüzden Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi katliamları hep Ergenekon örgütüyle bağlantılı olaylar.
Çekirdek Ergenekon’un üyelerinin hepsi bugün içeride değiller mi?
Evet, ama bu bağlantıları araştırılarak içeride değil onlar. Bu olaylarla suçlanmıyorlar. Ergenekon örgütü üyesi olmakla suçlanıyorlar. Yani, darbe girişiminde bulunmakla suçlanıyorlar. Ergenekon davasının bugün geldiği nokta işte bu.
Siyasi iktidar Ergenekon davasının arkasında ne kadar duruyor peki?
Kendisine yönelik darbe girişimlerinden hesap soracak kadar bu davanın arkasında duruyor. “Geçmişte enselerine kurşun sıkılarak öldürülen insanların, yargısız infazların, jandarmada, kaybolanların, köy yakmaların hesabını soracağım” diyen bir siyasi irade yok ortada. Zaten Kürt sorununu çözemeyen bakış açısı da bu değil mi? Ergenekon davası, geçmişteki suçlarla yüzleşmenin, toplumsal arınmanın süreci olarak görülmüyor. Bu yaklaşım, yargıya da yansıyor. Arkasındaki siyasi irade ona hangi yönde güç veriyorsa onu yapıyor.
Daha net anlatırsanız, yargı ne yapıyor?
Yargı sadece darbe girişimlerini araştırıyor. Siyasi irade, “bana yönelik darbe girişimlerini bul. Darbecileri en ağır şekilde cezalandır” diyor. Yargı da bunu yapıyor. Ayrıca şunu unutmamak lazım. Ergenekon davasına Kürt muhalefeti de sahip çıkmadı. Solcular da sahip çıkmadı. Sonuçta Ergenekon davası, Danıştay baskını, Cumhuriyet Gazetesi’ne bombalı saldırı, bazı darbe ve suikast planlarıyla sınırlı kaldı ve Fırat’ın öbür yakasına da, Azerbaycan’a da, Kıbrıs’a da uzanamadı.
Ergenekon davasına toplum tarafından eskisi kadar ilgi gösteriliyor mu peki?
Gösterilmiyor. Bunun nedenleri var. Birincisi, Ergenekon’u inkâr korosu, inkâr faaliyetinden hiç vazgeçmedi. İkincisi, davada büyük hatalar yapıldı. Oysa adalet, evrensel hukuk standartları düşürülmeden elde edilebilecek bir şeydir. Mesela… Ergenekon örgütünün cinayetlerinden ve işledikleri suçlardan benim zerre kadar şüphem yok. Balyoz’un bir darbe planı olduğuna dair en ufak şüphem yok ama… Mahkeme sanık avukatlarının tanık dinletme taleplerini bile reddetti. Niye reddedildi, bunu anlamak mümkün değil. Ayrıca…
Evet…
İddianameler de çok iyi hazırlanmadı, iddialar çok detaylandırılmadı. Darbeciler yargılanıyor diye, evrensel hukuk standartlarından taviz veremeyiz biz. Çok yazık oldu! Belli kesimler davayı sulandırmak için ellerinden geleni yapacaklar tabii.
Dava neden bu kadar uzuyor?
Bu çapta bir dava için çok uzun bir süre değil bu aslında.
Kürt muhalefetinin Ergenekon davasına sahip çıkmadığını söylediniz. Niye sahip çıkmıyor?
Kürtler Ergenekon davasına uzak durdular. Oysa Latin Amerika’da, Cumartesi Anneleri’nin sahip çıkmasıyla davalar yürüdü. Oradaki Cumartesi Anneleri, “darbeden önce, sen benim oğlumun katillerini yargıla” dediler. Bizde ise Kürt siyasal hareketi bunların araştırılmasına bir engel koydu.
Niye faili meçhullerin araştırılmasını istemediler? Sonra sıranın, PKK’nın yargısız infazlarına geleceğini mi düşündüler?
Bir neden bu. PKK’nın kendisinin de sayısız faili meçhulü var. Ama bir neden de şu: Devletin faili meçhullerinin ortaya çıkarılmasında AKP’nin kazançlı çıkacağını düşündüler ve AKP’ye bu fırsatı vermek istemediler. Bir de tabii, araştırıldığı takdirde PKK ile Ergenekoncular arasındaki bağlantıların açığa çıkması sözkonusuydu.
Peki, Ergenekon’un araştırılmasına sol niye ilgi göstermedi sizce?
Solun devletçiliği, Kemalistliği ve AKP’ye olan alerjisi bunda rol oynadı. Çünkü Ergenekon, bir anlamda devletin sopası olarak görülüyor. Devletin sopasının ortadan kalkmasını kimse istemedi.
Ergenekon davası aslında kapatılmak mı isteniyor?
Kimse bu davanın çok ileriye ve derine gitmesini istemiyor. O çapta bir yüzleşmeyi istemiyoruz. Mesela, üç bin 500 köy yakıldı ama bugüne dek bir tek kişi yargı önüne çıkmadı. Köyleri yakılan bu insanlar büyük şehirlerin varoşlarına göç ettiler. Sefalet içinde yaşadılar, suça itildiler ama bu ülkede hâlâ köy yaktı diye bir tek kişi yargılanmadı.
Ergenekon davasında faili meçhul cinayet suçundan yargılanan var mı peki?
Hayır yok… JİTEM’i kurduğu için yargılanan da yok. Diyarbakır’da birkaç iyi niyetli savcının ve Avukat Tahir Elçi’nin kahramanca çabasıyla yürüyen sadece üç sanıklı küçük bir dava var. Biraz önce de söyledim. “Ben geçmişte işlenmiş bütün insanlık suçlarının ve faili meçhullerin hesabını soracağım, yepyeni bir sayfa açacağım” diyen bir hükümet yok.
Hükümet bunu deseydi ne olurdu?
Biz Kürt sorununun çözümünde büyük adım atardık. Çözümün psikolojik zemini hazırlanırdı. Çünkü korkunç hikâyeler ortaya çıkardı ve toplum neler yaşandığını öğrenirdi, bunlarla yüzleşirdi. Kürt gençlerinin hangi öfkeyle neler biriktirerek dağa çıktığını anlardı. Çünkü bu toplum Güneydoğu’da neler yaşandığını hâlâ bilmiyor. Davalar derinleşseydi, Ergenekon işi büyük bir arınmaya dönüşebilirdi. Ama Ergenekon davası bu hâliyle arınmaya dönüşemiyor. Oysa bu kadar pisliğe batmış bir derin devlet dünyanın hiçbir yerinde yok.
Devlet, İtalya’da pis değil miydi?
İtalya’daki bile bu kadar pisliğe batmış değildi. AİHM, bizim başvurulara Avrupa’da içtihat bulamadı. Köy yakmalarla, gözaltında tecavüzlerle, kaybolmalarla ilk defa Türkiye’den gelen davalarla karşılaştı AİHM. Eğer Türk mahkemeleri Ergenekon’un üzerine gitmek istiyorsa AİHM’in tamamladığı davalara baksınlar. Ergenekon örgütünün suçlarıyla ilgili faydalanılacak çok dava var AİHM’de.
Son olarak “gizli tanık” olarak Şemdin Sakık çıktı Ergenekon mahkemesine. Gerçek kimliğini de açıkladı. Neden gerçek kimliğini açıkladı?
Kimliğini açıklayarak bazı demokratlara ve Taraf’a yönelik suçlamalarını belki daha rahat yapabilmek istedi. Ama şu var. Sakık’ın yönlendirildiğini salak olmayan herkes anlar. Bu yönlendirmeyi hepimizin gözüne soka soka yapmaları ve Ergenekon davasına böyle bir gölge düşürmeleri büyük ahlaksızlıktır. Sakık’ı yönlendirip, saçma sapan iddialarla onu oraya çıkaranlar, Ergenekon davasına en büyük ihaneti yaptılar.
Sakık kim tarafından yönlendiriliyor?
Onu oraya kim çıkarıyorsa onun tarafından yönlendiriliyor. Ona kim ulaşıyorsa, onu o yönlendiriyor.
Taraf, Ergenekon ve Balyoz olaylarıyla ilgili ilk bilgileri yayımlamış ve Ergenekon’la mücadeleyi başlatmış olan gazete. Taraf’ın suça batmış derin yapıların açığa çıkması için bu ciddi mücadelesi sürüyor. Taraf’ı yalan ifadelerle hedef almak, aslında Ergenekon’da gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek anlamına gelmiyor mu?
Ergenekon’u değersizleştirmek anlamına geliyor. Taraf, diskalifiye edilmeye çalışılıyor. Bu çok açık. Çünkü Taraf demokratik mücadelenin bir parçası ve Ergenekon’un ortaya çıkarılmasında büyük rol oynadı. Taraf, itibarsızlaştırılarak, artık bu alandan atılmaya çalışılıyor. Üstelik bu tasfiye, açılmasına ve ilerlemesine çok büyük katkıda bulunduğu Ergenekon davası üzerinden yapılıyor. Bizans ve Osmanlı usulüyle yapılan bir entrika var ortada. Ben bu entrikanın, suçlamaların arkasının geleceğini düşünüyorum…
Arkadan ne gelecek sizce?
Başkalarının ağzından Taraf’a ve başka demokratlara suçlamalar sürebilir. Böyle bir sürecin yaşanacağı görülüyor. Çünkü Sakık’ın kendi inisiyatifiyle vereceği bir ifade ve suçlama değil bu asla. Sakık böyle bir ifade vermeyi niye tercih etsin ki… Akıl alacak gibi değil. Kendisine ne önerildiğini bilemeyiz ama, Sakık’ın bu konuda teşvik edildiği ve yönlendirildiği çok açık.
Suçlarken, yalan olduğu çok kolay kanıtlanacak yalanlar da söylüyor. Niye bu kadar açıkça yalan söylemeyi tercih ediyor?
Bunu, ancak bu çember tamamlandıktan sonra anlayabiliriz. Bu ifadeler, Ergenekon davasını değersizleştiren bir dezenformasyon olarak görünüyor ve bu bir başlangıç. Kısacası bir taşla iki kuş vuruluyor. Hem Taraf’a hem de Ergenekon davasına saldırılıyor.
Sakık, devletin elinde biri. Devletin elinde bulunan biri neden demokrat aydınları suçluyor?
Demek ki, devletin onu elinde bulunduran kesimi, demokrat aydınları suçlamak istiyor. Devletin Sakık’ı elinde bulunduran kesimi, demek ki Ahmet Altan’ın çok konuştuğunu, etkili muhalefet yaptığını düşünüyor ve onu bertaraf etmek istiyor. Durup dururken böyle suçlamalar getirilmesi bunu gösteriyor.
Sakık bu sözleri devletten habersiz söyleyebilir mi?
Temasta olduğu birileri ona söylettiriyor. Her kiminle temastaysa ona bakmak lazım.
Devletin içinde Ergenekon’la ilgili değişik yaklaşımlar var mı şu anda?
Ergenekon davalarında işin polis kısmı çok zayıf. Mesela Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Yayınevi katliamlarını, geniş Ergenekon’un faaliyetleri olarak kabul ediyorsak eğer… Bu cinayetlerin, en azından polisin göz yumması olmadan işlenebilmesi mümkün değildi. Dink cinayetine iki yıl, Zirve katliamına da sekiz dokuz ay hazırlanılmış. Zirve’de, küçük bir misyoner grubunun içine aşırı milliyetçi bir grup sızmaya çalışmış. Polisin nasıl olup da bu katliamla ilgili önceden hiç istihbaratının olmadığı konusunda biz hiçbir şey öğrenemiyoruz.
Niye öğrenemiyorsunuz?
İddianamede, işin polis ayağına dair en ufak bir şüphe yok, polisin rolüne dair en küçük bir işaret yok. Dink davasında da aynı şey yaşanıyor. Santoro cinayeti ise tamamen kapatıldı. Oysa biliyoruz ki Malatya’daki misyonerleri MİT, Emniyet ve JİTEM hepsi izliyorlardı. Dolayısıyla bütün bu birimlerin bu işlerdeki payını teslim etmeden Ergenekon’u asla tam olarak çözemeyiz. Hatırlayın… O dönemde Ergenekon’un en önemli çalışması, toplumu misyonerlerle ilgili bir paranoya içine sokmaktı. Ankara Ticaret Odası misyonerlerle ilgili raporlar hazırlıyordu, televizyon programları yapılıyor, öğretim üyeleri konuşuyorlardı. Zirve davasında bununla ilgili analizler var ama işin MİT ve polis ayağı nedense yok.
Niye yok sizce?
Belli kurumlara… Polise dokunulamıyor. Derin devlet kaynaklı bütün suçlar açığa çıkarılamıyor. İşlenen somut suçlar araştırılamıyor.
İktidar bu davaların artık kapatılmasını mı istiyor?
İstemiyor. Ama dediğim gibi, iktidarın, bir insan hakları bakış açısı, geçmişle hesaplaşma, geçmişin günahlarından arınma diye bir bakış açısı yok. Siyasi iktidar, sadece kendine yönelik darbe girişimlerini açığa çıkarmak ve darbecilerin burnunu sürtmek, ibretiâlem olsun diye onları cezalandırmak istiyor. Geçmişe gideyim, bütün mağdurların yüreğini soğutayım, kendilerine yapılan haksızlıkların hesabının sorulduğu duygusunu onlara vereyim diye bir projesi yok iktidarın. Ama bizim bu davalarda şansımız oldu.
Ne oldu?
Askerî darbeleri planlayanlar ve hazırlayanlar, azınlıkları ve aydınları tehdit edenler hep aynı insanlardı. Çünkü bunlar, ülkede darbe zeminini bu cinayetlerle hazırlıyorlardı. Bu kötü adamlar aynı kişiler olduğu için, onlar darbeden içeri girince Türkiye nefes aldı ve altı yıldır bu ülkede faili meçhul cinayet işlenmedi.
Ergenekon tümüyle ortaya çıkarılacak mı?
Ergenekon’un tamamen ortaya çıkması için bir, JİTEM’in, iki, Özel Harp Dairesi’nin yapısının deşifre edilmesi lazım. Ama Özel Harp Dairesi’nin kapağı bile açılmadı daha. Yapısına ilişkin iddianamelerde hiçbir şey yok, hiçbir yargılama yok. Eğer mesele askerî vesayeti bitirmekse, askerin içinde ne tür illegal yapılar varmış diye bakmak gerekiyor. Bunlara hiç bakılmadı. Oysa 6-7 Eylül’ü de, Alevi katliamlarını da bunlar organize ettiler, bunlar yaptılar. Özel Harp Dairesi yakın zamana kadar faaliyetini sürdürdü ve Özel Kuvvetler adını aldı.
Özel Kuvvetler ne oldu? Onun da adı değişmedi mi?
Malatya davasında yeni iddialar var şimdi. TUSAT diye bir birimin olduğu ve bunun içinde beyaz kuvvetler ve siyah kuvvetler diye bölümlerin bulunduğu iddia ediliyor. Aslında Malatya davası, bizi bu uzun tünelin girişine getirdi bıraktı.
Anlattıklarınızdan, Ergenekon’un devletteki bütün ayaklarının ortaya çıkarılmadığını ve çıkarılmak da istenmediğini anlıyorum. Öyle mi?
İşin finansal yönünün üstüne de gidilmedi mesela. Jandarma’nın örtülü ödeneğinden yapılmış harcamalar var. Savcılar, bunların peşine düşmedi. Oysa Jandarma’nın örtülü ödeneği mercek altına yatırılsa, inanılmaz bir fotoğraf çıkar ortaya. Biz bunun küçük bir örneğini Malatya davasında gördük. Malatya’daki Jandarma, misyoner faaliyetlerini incelemek için yüz milyarlarca lira para harcamış. Küçük bir birim yapmış bu harcamayı.
Ergenekon ortaya çıkarılacak mı sizce?
Bir kere, Ergenekon’un ortaya çıkarılması konusunda toplumsal bir irade yok ortada. Aksine geniş kesimlerde Ergenekon’a yönelik aşırı kuşkuculuk var. Oysa Ergenekon davalarında çok hatalar olsa da, bu davaların sağlam özleri var. Bu özleri güçlendirmek yerine, Ergenekon davalarına sadece hatalar gözüyle bakmak çok yanlış. Mesela azınlıklara ve Alevilere yönelik suikast planları var. Danıştay’a ve Cumhuriyet Gazetesi’ne saldırılar var. Yani laik kesimin vurulup, böylece laik kesimin ayaklandırılması var. Aslında Türkiye tarihinde ne varsa özet olarak Ergenekon davasında da var.
Türkiye tarihinde ne var?
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi, derin devletin iktidarı için bir manipülasyon ve provokasyon tarihidir. Asker bu işin odağındadır. Ergenekon dediğimiz de gökten zembille inmedi. Bütün NATO ülkelerinde olan Gladio acaba niye İtalya’da ve Türkiye’de kök saldı? Bu iki ülkede de zemin çok uygundu. Çünkü İtalya’da devlet-mafya ilişkisine karşılık Türkiye’de de derin devletin, Ermeni kırımlarından gelen kirli bir tarihi var. Devlet ile çeteler arasındaki bu ilişkilerin, Teşkilat-ı Mahsusa’yla yaşanan çok ciddi bir geleneği var. Zaten bu yüzden biz Topal Osman tiplemelerini bugün Ergenekon davasında da görüyoruz.
Aynı tetikçileri ve cinayetleri mi görüyoruz?
Evet. Ermeni kırımlarının ve geçmişteki diğer cinayetlerin hesabını sormamış bir toplum bu. Ergenekon’un ucu, yüz sene öncesine gidiyor. Bu yüzden Ergenekon, işin ucu nereye giderse gitsin diyen bir iradeyle ancak ortadan kaldırılabilir.
Ergenekon örgütünün gerçek yöneticileri ortaya çıkarıldı mı sizce?
Bir kısmı çıkarıldı. Bazı kilit adamlar şu anda Ergenekon’dan içeride. Yoksa bugünkü sükûnete ulaşmamız mümkün değildi bu ülkede.
Ergenekon’un devlet içindeki uzantılarının ortaya çıkarılmasını isteyen bir güç var mı peki şu anda?
Bizim Ergenekon’un ortaya çıkarılmasından anladığımız nedir? Suça batmış derin devlet yapısının tamamen tasfiye edilmesidir. Eğer Ergenekon bütün unsurlarıyla ortadan kaldırılmak istenseydi, Uludere’nin hesabı sorulurdu. Çünkü Uludere, Ergenekon zihniyetinin ve geleneğinin ciddi bir devamıdır. Ama hükümet ne yapıyor? Devleti değiştirmek yerine devletin sahibi olmaya çalışıyor. Bu devletin sahibi olmak mümkün değil oysa.
Niye mümkün değil?
Devletin çok kirli bir geçmişi var. Siz bu geçmişle hesaplaşmazsanız, bu yapı bir süre sonra eski usulle size dönüp sizden hesap sorar. Başbakan Erdoğan herkesin düştüğü yanılgıya düştü. Belli bir grubu tasfiye ederek devletin içinde her şeyi kontrol ettiğini sanıyor. Hâlbuki bu devletin Bizans’tan gelen kodları ve entrikacılığı, saray oyunları var. Ya bu sistemi değiştireceksiniz, ya da o sistem bir gün gelir ayağınız tökezlediği anda sizi vurur. Bu devlet, bu hâliyle kimseye yar olmaz.
Neşe Düzel – Taraf

Yorumlar kapatıldı.