İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gemi Yüzdürmek (Batırmak da) Ehliyet İster…

 Raffi A. Hermonn / raffihermonn@hotmail.com
 Sadece, Hükümet Gemisi, yeni bir darbeyle, yine su almaya başlamamış; bu gidişle kimin Cumhurbaşkanı olup olamayacağı, daha da bir netlik kazanmıştır sanki…

 Raffi A. Hermonn (*)
                                                                                                                        raffihermonn@hotmail.com
                                                                                                                                                                           02.03.2012 tarihli Tarafgazetesinde-hasbelkader-‘(…)27 Şubat 2012 tarihini, Türkiye ve dünya kaydetti bile.. ‘ diye yazmıştık…
‘(…)Bir kıyımı, pogromu, soykırımı, suçu işleyenleri telin ederken, tüm bir aidiyete toptan yapılan suçlamaların, katıksız ırkçılık olduğu bilinir. Buna rağmen koca T.C  (ne acı ki, AK Parti’nin kurduğu) Hükümet’inin İçişleri Bakanı, bırakın ‘Ne yapıyorsunuz yahu?’ diye engel olmayı, bizzat mitinge katılması, yetmedi, bir de konuşma yapması, bakın şimdiden söylüyoruz, bu Hükümet Gemi’sine tahmin edilemeyecek bir darbe vurmuştur… ‘ diye devam etmişiz…
Buna sebep, dünyada (hangi doğrultuda olduğunu tahmin ediyorsunuz) namı yayılan, İdris Naim Şahin adlı zat-ı muhterem, 27 Şubat 2012 tarihinde, İstanbul Taksim Meydan’da, kim oldukları belli, Bursa mahreçli, Arap Baharı’ndan ilham alarak, sosyal medyayla organize, Genç Atsızlar ve Birleşik Türkçü Gençler adlı gruplar ve ‘Hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz(!)’ pankartlarının görüldüğü mitinge katılmakla kalmamış, üstüne üstlük ırkçılığın en temel şartı olan, koca bir (Ermeni) ulusa genelleştirme yaparak, olumsuz sıfatlar kullanarak, sadece kendisini değil, üyesi olduğu (Recep Tayyip Erdoğan) Hükümeti’ni de tüm dünyaya resmen ırkçı ve çağdışı şekilde tanıtmıştır…
Sanki ‘damgalı mühür’ ile teyit etmiştir ‘Erdoğan Hükümeti, ırkçıdır!’ veya ‘Hayır değildir!’  tartışmalarına ‘ırkçıdır!’ diyenlerin lehine…
Evet, o gün, o mitinge katılmasıyla… İdris Naim Şahin adlı İçişleri Bakanı, bu Hükümet Gemisi’nin, su almasına neden olacak kadar, tahmin edilemeyecek bir darbe almasına sebep olmuştur…
Şimdi de Sayın Recep Tayyip Erdoğan, zaten İçişleri Bakanı’nın bu yüz kızartıcı ayıbı işlediğinin ertesi günü, kendisini istifa ettirmeyerek, kendi Hükümeti’ne bir darbe daha bizzat indirmişti ama Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle yaptığı gaflarla, Gemi’nin daha da su almasına vesile olmuştur…
Hâlbuki Karadeniz’in, o güzelim Potamya coğrafyasından ve sevgili babasının da profesyonel bir gemici olan, Sayın Başbakan’ımızın ‘gemi idaresi’ konusunda daha ehliyetli olmasını beklerdik…
HER ‘REZİL VAZİYETİ, KURTARAN’ DEMECE, İNATLA SAHİP ÇIKMAMAK?
Zaten, haklı / haksızca, olumsuz bir imaja sahipseniz, ne yaparsınız?..
Hakkınızdaki olumsuz görüşleri tamir, tashih edecek, bir demeci veya bir hareketi, sizin cepheden birisi (yanlışlıkla / bilerek) verecek veya edecek olursa, bunu fırsat bilip, siz de ‘zaten onun gibi düşündüğünüzü’  filan beyan edip, bu ifade veya harekete dört elle sarılmaz mısınız?..
Yoksa sizin aleyhinizde zaten olumsuz görüşe sahip olanların ellerine koz, onlara hak, verircesine, onları teyit edercesine ‘Hayır efendim, ben olsaydım öyle söz sarf etmez, öyle harekette (jestte) bulunmazdım!’mı dersiniz?
,
Bu satırların yazarının ‘binmiş olduğu dalı kesecek kadar’ nahifçe ‘çuvaldızını kendisine batırdığını’ bilinir; CHP’nin (AKP veya başkasına da yapacağı gibi) yanlışlarını eleştirdiğini de…
Bununla beraber, faşist diktatörlüklerde bile (hatta oralarda özel teşvik edilerek), halkın Milli günlerde bayram kutlamalarının doğal olduğu bilinmesine rağmen, başta CHP, insanların Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamalarına ‘polis bariyerleriyle’ engel olmanın hiç ama hiçbir savunulacak yerinin olmadığını söylememize lütfen müsaade edilsin…
Devlet protokolünde (Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan’dan sonra) dördüncü sırayı (bu arada hemen söyleyelim, Osmanlı’da Sadrazam’la aynı çizgide bulunan Hıristiyan Patrikler olurdu) işgal eden Ana Muhalefet lideri ve şürekâsını Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamasına engel olmayı hiç ama hiçbir şekilde açıklayamazsınız…
Bu esnada, beklenmedik, hesapta olmayan bir şey olmuş ve sanki ‘takdir-i İlâhi’ bir sağduyuyla, bariyerler kaldırılmış; dünyanın gözünde bir kez daha trajik-komik bir duruma düşmekten kurtulmuşuz, saçma sapan ve boşuna doğması muhtemel görüntülere meal verecek olayların hâsıl olmasına engel olunmuş böylece…
Bu şartlar altında ‘(…) Hayır, bariyerlerin kaldırılma emrini ben vermedim!’ hatta üstüne üstlük ‘(…) Kim verdiyse bu emri yanlış etmiştir, devlet idaresinde çift başlılık olmaz!’ gibi… yukarıda tarif ettiğimiz tarzda demeçler vermek, sadece ve sadece bazılarının ellerine koz, onlara hak verir ve onların hakkınızda sahip oldukları olumsuz görüşlerini teyit etmez mi?
Sadece Hükümet’in Gemisi, yeni bir darbeyle, daha da su almaya başlamamış; bu gidişle kimin Cumhurbaşkanı olabileceği, kimin olamayacağı hususu da daha bir netlik kazanmıştır sanki…
 (*) Araştırmacı-Yazar
 

Yorumlar kapatıldı.