İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gaziantep IV Cibin

Leon Gostan Erarslan
Bugün Gaziantep’teki birlikteliğimizin son günü. Ufak tefek terslikler gecikmeyle yola çıkmamıza neden oluyor. Navigasyon aleti sayesinde tereyağından kıl çeker gibi şehirden çıkıyoruz. Paralı yola girince rahmetli Özal’ın ileri görüşü sayesinde yapılan yolda kayarcasına ilerliyoruz. Hedefimiz Urfa Halfeti.

Sevgili Arkadaşlar,
Otoyoldan çıktık şimdi fıstık bahçeleri arasında ilerliyoruz. Bir ara durup bahçelerden birine girip foto çekiyoruz. Benim çiftçilik yanım ağır basıyor, arabadan makası alıp ağaçlarda kalmış kimi fıstıkları toplayıp taze fıstığın dalındaki tadına varmaya çalışıyorum. Toprak ayağımın altında un ufak parçalanyor.Tabii tüm yaz bir damla su içmemiş. İyi ki ayağımda sandal türünden bir ayakkabı yok. Aksi takdirde içi toz dolar beni yürütmez olurdu.
Halfeti yolları benim için tatlı acı hatıralarla dolu. Amenabadiv Mesrob Badriyark’la burulara gelecektim de müthiş bir bel tutulması nedeni ile yataktan kalkamamıştım. Bir gezi üstadı olan Badriyak’ın Fırat üstünde kayık içinde güler yüzü gözümün önünden ayrılmıyor. Ne günlerdi.
Halfeti’ye varınca Cibin yolunu soruyoruz. Altmış metre ilerden sağa dönün diyorlar. Dedikleri yerden dönüyoruz. Yol ikiye ayrılıyor. Her ikisi de Cibin’e gidermiş. Biri Argın üstünden diğeri direkt Cibin’e. Oldukça bozuk bir yolun sonunda Saylaktaş’a (Cibin) ulaşıyoruz. Baron durup aşağı inmemizi istiyor. Nedense beni yanına çağırıp:
Egur. Naye.
Bu çıplak taşlardaki çukurları görüyor musun? Bunların içinde yağmur mevsiminde su birikir.
Şimdi molozla doldurmuşlar çocuklar içine düşmesin diye.
Anladım.
Çur Puyn. Ermenice su kuyuhavuz demek. Cibin adı çurpuyn’dan gelmiştir.
Yanımıza yaklaşan genç bir köylüye soruyor:
Senin nene ismi ne?
Iğza.
Yeğisabet! Yüzünde bir gülümseme beliriyor.
Sen ne iş yaparsın?
Tiyatrocuyum!
Nerde?
İstanbul’da.
Hepimize ilginç geliyor. Ayfer Hanım soruyor:
Tiyatroda ne iş yaparsın?
Dekorcuyum.
Dzağik tanıyorsun?
Hee, onlar köyün alt başında otururlar.
Sizleri daha fazla merakta bırakmadan açıklama yapayım. Efendim, 1915’de Ermeniler buradan giderken köy efradı “Kızlarınızı burada bırakın biz bakarız. Geri gelirseniz bıraktığınız gibi geri alırsınız, gelmezseniz onları oğullarımızla evlendiririz” demişler. İşte o kızların torunları, köyde rast gele karşılaştığınız çoğu kişiler.
Senin nene ismi ne?
Eva.
Senin nene ismi ne?
Meryem.
Kızlar on yedi kişiymiş. Baron on beş sene önce geldiğinde Dzağik ile görüşmüş. Aro’ların Armen’ini (Baronun dedesi) hatırlamış. Hatta ona Baron’un dedesinin kendine öğrettiği 23. Mezmur’u söylemiş:
“Rab benim çobanımdır, benim eksiğim olmaz.
Beni taze çayırlara götürür …”
Sizlerin de tahmin edeceğiniz gibi Baron ağlar, o söyler.
“… Ve günlerimin devamınca, Rabbin evinde oturacağım”
Bu kızlardan sonuncusu olan Dzağik’in mezarını da bize gösterdi Baron. Böylece ona vedasını da yapmış oluyordu.
Bu köyde kilise yok mu? Dedim.
Yakup: (kendine Hagop denilmesinde hoşlanıyor)
Var, köyün camisi. Eskiden kilise imiş.
Bizi oraya götürür müsün?
Tabii.
Siz siz olun gittiğiniz köyde camiyi ve mezarlığı ziyaret etmeden dönmeyin. Benden tavsiye. Ben de büyüklerimden böyle gördüm.
Bir “Hayr Mer” de bu camide söyledik. Bu kez mikrofonu uzak tuttuk. Distorsyon olmadı. Baronun sesi ve kulağı o kadar güçlü ki onun sayesinde yine söylediğim hoşuma gitti. Hata yapmadım sayılır. Şimdi intikal ettim, Baron’un Amerika’da İsa’nın çarmıhtaki son yedi cümlesini konu alan orkestrakoro eserini idare
etmişliği var. Ben konserin on beş sene önce çekilmiş videosunu izledim. Koca bir koruyu ve orkestrayı idare ediyordu.
Bu güzel günü daha da anlatmak isterim. Ancak sizleri de bıktırmak istemem. Son olarak şunu söyleyip yazıyı bitireyim.
Aro’ların fıstık bahçesine bizi yeni sahibi Yakup götürdü. Yakup bize, babasının “Armen’in yüz sene önce diktiği ağaç” dediği fıstık ağacını gösterdi. Baron ağacına önünde hep birlikte foto çektirmemizi istedi. Bende ona elimdeki su şişesini verip ağacı sulamasını rica ettim.
Sirov
Leon Gostan Erarslan
Not: Bu yazıda adı geçen kimi yerleşim yerlerini İndex Anatolicus’da bulabilirsiniz. Oralara gitmek isterseniz aynı sitede koordinatları da verilmektedir

Yorumlar kapatıldı.