İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Suudi Arabistan’da Kadınlar

Nurettin Değirmenci
Suudi Arabistan’da araba kullandığı için gözaltına alınan Manal el-Şerif’in cezaevi süresi 10 gün uzatıldı.


Şerif’in avukatı yaptığı açıklamada, savcıların incelemeyi sonlandırmak için daha fazla zamana ihtiyacı olduğu için bu yönde bir kararın alındığını ifade etti.
Manal el-Şerif, araba kullanırken çekilen bir videosunu internete koyduktan sonra, hafta sonu gözaltına alınmıştı.
Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanması yasaktır.
32 yaşındaki bilişim teknolojisi uzmanı, Suudi Arabistanlı kadınlara, bu yasağı protesto etmek için direksiyon başına geçmeleri çağrısında bulunmuş ve sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta kampanya başlatmıştı.
Şerif, “Kamu düzenini bozmak” ile suçlanıyor.
AFP haber ajansı, insan hakları savunucularının Şerif’in serbest bırakılması çağrısı yaptığını, Körfez ülkelerinden aydınların Kral Abdullah’a Şerif’in bırakılması için dilekçe verdiğini aktarıyor.
Yasağa Cidde’den bireysel protesto
El-Arabiye televizyonu ise, Şerif’in kampanyasına cevaben, kadınların araba kullanmasına karşı çıkan bir Facebook grubu kurulduğunu belirtiyor.
Kanal, yaklaşık 4 bin kullanıcının Suudi Arabistanlı kadınların araba kullanmasını destekleyen kadın ve erkekleri dövmeye ant içtiğini söylüyor.
Geçen hafta ise, Necla Hariri, Cidde kentinde araba kullanmıştı.
Hariri’nin bir Suudi Arabistan kentinde düzenli olarak araba kullanan tek kadın olduğu düşünülüyor.
45 yaşındaki Hariri, Orta Doğu’daki ayaklanmalardan ilham aldığını söylemişti.
Lübnan ve Mısır’da yaşadığı dönemde, bu ülkelerden ehliyet alan Hariri, Suudi Arabistan’a geri döndüğünde araba kullanmaya devam etmek istediğini ifade ediyor. 28-5-2011 www.bbc.co.uk
Suudi Arabistan ile Nijerya arasında, “Kadın hacı adayı” krizi yaşandı. Umre ziyareti için Suudi Arabistan’a Cidde Havalimanı’ndan giriş yapmak isteyen bin kadar Nijeryalı kadın, Suudi yetkililer tarafından geri çevrildi. Suudi yetkililer, gerekçe olarak, yaşları 25 ile 35 arasında değişen kadınların yanlarında erkek refakatçi olmamasını gösterdi. 27-9-2012
Bir toplumda erkek bilgi-beceri kazanamazsa, bir birey cahil olur ama kadın bilgi-beceri kazanamazsa toplum cahil kalır. Müslüman toplumlar kadını cahil bıraktıkları için çağın asırlarca gerisinde yaşam sürüyorlar.  
Geçenlerde bir arkadaşım ve eşi bizleri ziyarete geldiler. Sohbet esnasında kızlarını sordum. Arkadaşım, “Küçük kızım Fransa’da yaşıyor; evli ve çalışıyor. Büyük kızım yüksek tahsilini tamamladıktan sonra büyük bir şirkete girdi, evlendi, sonra kendi şirketini kurdu ve çalışıyor.“ dedi. Arkadaşım daha sonra, “Büyük kızımın işleri ile ilgili Suudi Arabistan’a gitmesi gerekiyordu ama vize alamadı. Gerekçe, ‘Kadın iş için yalnız başına Suudi Arabistan’a gelemez. Kadın çalışamazmış…’” diye, konuşmasına devam etti.
Dünya’nın en gerici, ilkel ve despot yönetimi Suudi Arabistan’da sürdürülüyor. Muazzam petrol gelirleri şeyhleri çılgına çevirmiş durumdadır. Ancak, yöneticiler (Suudi Arabistan’da yöneticiler, Kralın kabilesine mensup erkeklerdir.) insanlarının bilgi-beceri kazanıp, üretim araç-gereçlerine sahip olması ile ilgilenmiyorlar. Suudi Kralı kullara bahşiş dağıtıyor ve kullar, başta çalışıp üretme olmak üzere çağdaş yasalara, kurumlara, yöneticilere ve evrensel insani değerlere ihtiyaç duymuyorlar. Üretime tamamen yabancı, sadece tüketen gerici kullar hallerinden oldukça memnun gözüküyor. Suudi Kralı ve çevresindekiler dünyadaki pek çok gerici hareketlere silah temin ediyorlar. Yoksul Müslümanların aç-sefil durumda kalmalarına oldukça çaba harcıyorlar. Ortadoğu ve Afrika’daki bazı radikal Müslüman örgütler din ve mezhep çatışmalarında Suudi yöneticilerden bolca silah yardımı alıyorlar. Örneğin, Batılı kaynaklara göre, Suriye’deki ayaklanmayı Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Türkiye finanse ediyor. Böylece, gelişmiş ülkelerin çıkarları için Müslümanlar Müslümanların canına okuyor.
Dünyanın pek çok yerinde CIA ile birlikte kanlı eylemler tertipleyen radikal Müslüman örgütler, Suudi Arabistan ile oldukça iyi anlaşıyorlar. İngiltere ile ABD yöneticileri, Suudi Arabistan’daki ilkellikleri, insana yakışmayan baskıları, her Cuma yapılan kelle kesme törenlerini, örgütlere dağıtılan dolarları görmezlikten geliyorlar.   
Ne diyelim: Görmek istemeyenden daha kör, işitmek istemeyenden daha sağır olunmaz. 
İslamiyet öncesi Arabistan kadını, göreceli olarak özgür ve erkeğin kulu-kölesi değildi. Örneğin, Hazreti Hatice işkadını ve Hazreti Muhammed’i yanında çalıştırıyordu. Bu örnek bile İslamiyet’in kadını, Arabistan’da, nasıl insanlıktan çıkardığını açıklar.  
İlkel Arap gelenekleri, Müslümanlık kurallarıdır.
Basit kurallar, basit yönetimleri yaratır; böylesi yönetimlerde, güçlü lider, zayıf kurumlar olur. Kimse güçlü lideri denetleyemez ve lider kuralların üstünde kabul edilir. “Güç, hak; güçlü, haklıdır! Kaşa kaş, göze göz!” Denir.
İnsanlar, kendi haklarından vazgeçtikçe tiranlar ya da canavarlar yaratılır. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Müslüman toplumlarda krallar değil, tiranlar görevdedir.
Günümüzdeki tiran, yasaları ayaklar altına alır; ayrıcalık, sopa, baskı ve korku ile yönetimini sürdürür. Sırtını ABD, İngiltere ve diğer güçlü ülkelere yaslar, bolca Müslümanlık ticareti yapar. Yalan, entrika, kurnazlık, ikiyüzlülük tiranların yönetim araçlarından bazılarıdır.
Tiranların yönetimde olduğu Müslüman toplumlarda kadın cahildir ve bilgi-beceri kazanmasına din adına müsaade edilmez. Hiç kimse, “Neden kadın eve kapanmak zorundadır?” sorusunu açıkça soramaz. Çünkü: Oldukça yoğun ve şiddetli toplum baskısı vardır.
Müslüman toplumlarda eğitim:
Evrensel insani eğitim hakkı bireyin temel hak ve özgürlüklerinden biridir. Gel de bu hakkı Müslüman liderlere, şeyhlere anlat!
Kuran kursunda sesli okuma yarışması- Pakistan
  
   Bayan öğrenciler-Afganistan
Suudi Arabistan’daki eğitimler başka türlü değildir.
Böylesi eğitimlerle ne kadar bilinçli, kendi olan, üretici çağdaş insan yetişir? Bütün bilgi ve becerileri deneyle öğreniriz. Bilgi ve beceri; aile, çevre ve eğiticilerden edinilir. Beceri kazanmak için araç-gereç zorunludur.
Müslüman, özellikle Arap toplumlarında:
-Kadın cahildir; çocuk, özellikle kız çocuklar bilgi-beceri edinemeden büyür.
-Çevrede spor, müzik, sanat etkinliği ile uğraşanlar, üretici sanatçılar yoktur. Kahvelerde oturup sigara tüttüren işsizler vardır. Çocuk işsizlerden sigara içmeyi öğrenir.
-Cahil, beceriksiz, doğaya yabancı eğiticiler, Kuran sürelerinin ezberlemesini; çeteler, silah kullanmasını çocuklara öğretir.
 Böylesi bilgi-beceri ile yoksul çocuklar silahlı örgütlerin malzemesi olur. Varlıklı çocuklar, çoğunlukla özel ders alır ve Avrupa ile ABD’DE eğitimini tamamlar.
Ezber eğitim, öndeki lideri izlemeyi emreder ve sorgulama olmaz. Sorgulamaya yabancı olanlar her türlü kötülüğe araç olabilirler.
Müslüman kullar, neden ABD, İsrail, Alman, İngiliz… İstihbarat teşkilatlarının oyuncağı oluyorlar?
Hayatınızda bir sefer, yanılmadığınızı farz ederek sürekli yaptığınız davranışları sorgular mısınız?
“Israrla yanılmadıklarını iddia edenler, en çok yanılanlardır.” La Rochefoucauld
Müslüman ve Arap toplumlarında ezber ve doğadan kopuk eğitim egemendir. Bu eğitim sorgulamayı yasaklar ve gelenekleri korumayı-sürdürmeyi emreder.
Doğaya yabancı olanlar, doğanın işleyişini kavrayamazlar.
1-Doğa, bilgi, beceri ve araç-gereç ile denetim altına alınır.
2-Doğaya yabancı olanlar, belleklerdeki doğaüstü güçlerden yardım beklerler.
 Böyleleri, “Her olay Allah’tandır!” deyip, işin içinden sıyrılmaya çalışırlar. Bu durumda her olaya müdahale eden, tam müdahaleci bir Allah tanımı ortaya çıkar. Allah, olaylara müdahale edince Evreni sevk ve idare eden yasalar geçersiz olur.
Batıda asırlardır doğa yasaları, Tanrı Yasaları kabul edilir.
Evreni keyfi, tiranlar gibi yöneten doğaüstü inanışları asırlar önce terk edildi. Sözüm ona, her olaya müdahale eden Allah inanışına sahip bazı Müslüman âlimler, “Müslümanlık evrensel bir dindir!” diye, bağırırlar. Keyfi olarak, tiranlar gibi davranan, yasaları bilmeyen doğaüstü varlığı temel kabul eden kuralsız-kurumsuz bir din nasıl evrensel olabilir? Örneğin:
  
Evrensel yasalar olmadan bu sayısız ve değişik yıldızların-galaksilerin hareketleri nasıl düzenlenir? 
Sıradan Müslümanlar teknolojik gelişmeleri hayranlıkla karşılıyor, sözüm ona okumuş Müslüman âlimler gelişmeleri görmemek için karanlık odalarda dua mırıldanıyorlar.  Evrensel yasalara yabancı olanlar, Evrensel Yargıç inanışına ulaşamazlar.  Müslümanlar, özellikle Araplar, lidere tapan inançsız kullardır. 
İnanma, bellek etkinliği; tapınma, bedensel etkinliğidir; bu iki etkinlik birbirinden kopuk değildir ama tamamen farklıdır. İnançlı bir insan hiç kimseye boyun eğmez. Tapınan ise güçlünün karşısında kul-köle, zayıfın karşısında aslan olur.
3-Basit kurallar basit insani değerleri yaratır. Müslüman toplumlarda, “Güç, hak; güçlü, haklıdır!” dendiğinden ve yoksul ile zayıflar intikam alamadıklarından, herkese boyun eğdiklerinden değersiz kabul edilirler.
Peki, liderler nasıl değerlere sahiptir?
Müslüman liderler yalan, komplo, entrika, kurnazlık, ayrıcalık, sopa ve korku ile yönetimlerini sürdürürler. Her Müslüman lider, diğerine, “Canım! Ciğerim! Kalbimin yarısı!” diye, övgüler dizer; arkadan, ona öldürücü darbeyi vurmak için zehirli kılıçlar, içecekler, yiyecekler… Hazırlar. Örneğin, Arap Birliği Teşkilatı, Müslüman Ülkeler Teşkilatı vardır. Bu teşkilat üyelerinden bazıları ABD, İngiltere, AB üyeleri ile birlik olarak gizlice istenmeyen üyeyi zorla yönetimden uzaklaştırmaya çalışırlar. Saddam, Kaddafi bu yöntemle devrildiler.
Suriye liderine benzer yöntem uygulanıyor.
Normalde, hiçbir Müslüman lider yönetimini terk etmek istemez. Neden? Çünkü: toplanan haraçların (Müslüman toplumlarda vergi yok, haraç vardır. Vergi, yasalarla toplanır.) yüzde onu ile yirmi beşini kendine ayırır. Örneğin, rahmetli Kaddafi kullara seslenirken, “Petrol gelirlerinin yüzde doksanını size harcadım…” diye, bağırıyordu. Peki, yüzde onu nerede? Kaddafi, diğer Müslüman liderlerden farklı olarak yüzde on ile yetiniyordu. Diğer liderler yüzde on ile yetinmiyorlar. Bu durumda hangi lider koltuğunu bırakır?
Liderlerini taklit eden kullar, liderleri kadar, bazıları liderlerden daha değersiz-aşağılık oluyor.  
Müslümanlık kuralları olan bir din değildir. Eğer kuralları olsaydı kurumlar ortaya çıkardı. Ayrıca, Müslümanların belleklerinde az-çok kural kavramı olurdu. Kurallar olmadığı ya da bilinmediği için Müslüman dünyasında her kafadan bir ses çıkar. Ama en ilkel sesler Suudi Arabistan’dan yükselir. Şüphesiz, ilkellikte, Mısırlı âlimler Suudili âlimlerle yarış içindedirler. Hepsi birlikte, Kuran’a bakarak, “Kadın köle kalmalıdır!” diye, bağırırlar.
Kadın çalışırsa ne olur?
1- İlkel Arap geleneğinde kadın kıymetli maldır. Kadın çalışırsa mal olmaktan çıkar kendi olur. Yani değerli insan olur.
2-Evrensel onur ve erdeme yabancı, kadınları mal-eşya olarak gören kullar, fırsat yakalarsa, kadına saldırır. Bu bakış açısına sahip kullara göre, kadını korumak gerekir. Çünkü: Korunmayan kadına saldırı normal davranış kabul edilir. Suçlu; saldıran değil, korunmayan kadındır. Kadılar korunmayan kadını cezalandırır. (Zayıfı ezmek, ilkel yönetimlerin, bazı vahşilerin, kul-kuyrukların temel özelliğidir.)
3-Kadın çalışırsa birey olur ve erkeğe bağımlılığı azalır. Bu durumda, erkek her istediğini yapamaz. Örneğin, ikinci kadın peşine düşerse, kendi ayakları üzerine duran kadın, sadık olmayan eşini terk eder.
Erkek toplumlar kadının mal-mülk kalmasını şiddetle ister. İşin acıklı yanı, bazı kadınlar, kendilerine kıymetli mal-mülk gibi davranılmasından hoşnut oluyorlar. Neden? Bildikleri o kadardır. Özgürlük, her mevsimde açan bir çiçek değildir. 
4-Çalışmak zordur, tüketmek kolaydır. Suudi Arabistan’da yiyecek-giyecek sıkıntısı çekmeyen, geleneklere sıkı sıkıya bağlı, asırlardır ilkel yaşama alışmış kadınlar, erkekler kadar onur ve erdemini (Kişiliğini) kaybetmiştir. Kişiliksiz kullar insan değil, insan harabesidir. Örneğin, Londra’da yaşayan bir şeyhin kızı, “Suudi kadını kutsaldır; 30-35 tanesi bir haremde mutluluk içinde yaşar. Batılı kadın bu mutluluğu anlayamaz…” Diyebiliyor. 
5-Basit kurallar basit insani değerleri yaratır. Suudi Arabistan başta olmak üzere Müslüman toplumlarda basit ve ilkel insani değerler geçerlidir. Örneğin, kul, kendi şerefini korumak için hatunlarına-haremine sahip olur. Kulun gözünde, hatunların-çocukların değeri sıfıra yakındır. Kul zenginse, dört hatun alması kutsal görevdir. Bir haremde ne kadar çok ve çeşitli hatun varsa kul o kadar şereflidir. Hatta bazı hatunlar, haremde çok sayıda kadın bulunmasından gurur duyarlar.
6-Birey olmayanlar, yasaların üstünlüğü, suç ve günahın ferdiliği, yargıç kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği, herkesin yasalar karşısında eşit olması, yaşamın kutsallığı… Gibi temel insani değerleri bilmezler. Zayıf bir kul suç işlediğinde, çevredekiler linç dâhil cezalandırma eylemine kalkışırlar. Böylece, ölümcül toplum baskısı ortaya çıkar. Peki, benzer suçu ya da günahı güçlü işlerse ne olur? Kullar, başlarını çevirir; olaya, kör, sağır, lal olurlar. 
Böylesi toplumlarda yaşayanlar insan olur mu?  
Asırlardır örf ve geleneklerle yönetilen toplumlarda ve dinsel kurumlarda:
+Öldürmeyeceksin;
+Yalan söylemeyeceksin;
+Zina yapmayacaksın;
+İçki içmeyeceksin;
+Hırsızlık yapmayacaksın denir.
Müslüman toplumlarda:
1-Ayrıntılı insani yasalar, ölçülü kurumlar, bilge yöneticiler yoktur.
2-Etik kuralların temellerine zerre kadar uyulmaz. Müslüman; öldürmeyecek, yalan söylemeyecek, zina yapmayacak (Çok kadınla evlenme zinadır.), hırsız olmayacak, içki içmeyecek… Olur mu?
Liderlerini taklit eden Müslümanlar; gizlice bütün kötülükleri yapar, açıkça yalan söylerler.  Böylesi toplumlar 5000 yıl sonra insani yaşama ulaşabilirler mi?
Bütün oluşumlar ihtiyaç ve tepki sonucu ortaya çıkar. Arap toplumlarını, örneğin, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Abu Dabi toplumlarını ziyaret ederseniz sayısız ve büyüklüğü görenleri şaşırtan alış-veriş merkezleri ile karşılaşırsınız. Bu alış-veriş merkezlerinde tek bir Arap ürünü mal bulamazsınız ama Avrupa’nın pek çok şehrinde bulunmayan lüks malları rahatlıkla bulabilirsiniz.
Üretime yabancı olan, sadece tüketen Arap toplumlarına basit örf ve gelenek kuraları ile tiranlar yeterli oluyor. Mevcut yapının ve işleyişin değişmesine ihtiyaç duyulmuyor.  
A-Çalışıp üretmeye yabancı olanlar, doğaya sırtlarını dönenler asla insan olamazlar. Bütün ihtiyaçlar doğadan temin edilir. Doğaya yabancı olanlar yağma peşinde koşar, hırsız ya da dilenci olur. Yağmacı, hırsız ya da dilencinin insani değeri ne kadardır? 
B-Düşünen, birey olan insan kendi inanışına sahip olur, diğerleri ise yalancı ya da bir dinin, mezhebin, doktrinin… Kölesi haline gelir.
*
İslamiyet öncesi Arabistan’da lider ya da kurumsal devlet bilinmiyordu. Kabileler sürekli savaşıyor; sadece, kutsal üç aylarda savaşlara ara veriyorlardı. (Müslümanlıktaki kutsal üç aylar, diğer Müslüman kuralları gibi, İslamiyet öncesi Arap geleneğidir.) Bazı Araplar, kabile savaşlarından rahatsız oluyor; Pers ve Bizans İmparatorluğundaki göreceli huzura ihtiyaç duyuyorlardı. Oldukça yoksul olan Araplar, çölde, bulabildikleri bütün canlı hayvanları yiyerek yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Az sayıda Arap hurma, deve sütü ve deve eti ile beslenebiliyordu.
İslamiyet öncesi Arabistan’da devlete ihtiyaç, düzensizliğe tepki vardı.
Pek çok din taraftarı ve peygamber Arabistan’da düzen sağlamaya, yeni bir din yaymaya, Arapları bir araya getirmeye çalıştı. Bunlar, Araplar arasında yaygın olan yağma ve talanı kötülediler, sinsice adam öldürmeyi günah saydılar. Böyleleri Araplar tarafından benimsenmedi. Hıristiyanlar, Sabiler, Zerdüşt taraftarları Araplar arasında başarılı olamadılar.
Muhammed, yağma ve talan dâhil eski Arap geleneklerini kutsallaştırıp, bazı Hıristiyan, Zerdüşt ve Sabi din adamları yardımıyla korku esaslı yeni bir din yarattı.  
İslamiyet’in temel kuralları; namaz, oruç, hac, kurban… Eski Arap gelenekleridir.
Muhammed, İslamiyet dini aracılığı ile Arabistan’a ilkel devlet geleneğini getirdi.
Araplar, lider-devlete sahip olduktan sonra Bizans’a saldırılara başladılar. Çürümüş Bizans saldırlar karşısında darmadağın oldu. Araplar, rüyalarında bile göremeyecekleri kadar kocaman ganimetlere kavuştular.
Bizans’tan elde edilen yağma sonucu savaşçı Araplar zengin oldular. Bunlara, “Elde ettiğin ganimetin kırkta birini yoksullara dağıtacaksın” dendi. Sonradan bu davranış dini kural haline geldi.
Asırlardır, Araplar, Bizans’tan elde ettikleri yağmaların hayalleri ile yaşıyorlar. Köklü gelenekleri olan yağma ve talanı kutsayan ve Bizans’a saldırı yolunu açan Muhammed’e tapıyorlar. Araplar; çoğunlukla Evrensel Tanrı inanışını bilmez, Muhammed’e taparlar.
Batılı ülkelerde onlarca film, yüzlerce kitap, binlerce dergi-gazete Evrensel Tanrıyı yok sayar, hakaret eder. Müslüman toplumlardan tek tepki gelmez. Ne zaman ki Muhammed’e ait film, karikatür, resim… Yapılır; Müslüman toplumlarda yer yerinden oynar. Muhammed’e bu kadar hassas olanlar, neden diğer kutsal kişi ya da doğaüstü varlıklara duyarsız kalıyorlar? Müslümanlar, özellikle Araplar Muhammed’e tapıyor. Araplar, insana tapacaklarına, keşke bir ağaca tapınsalardı. Ağaçtan kendilerine zarar gelmezdi.
Günümüzde, sadece Arap toplumlarında lider, doğaüstü varlıkların temsilcisidir. Dünyanın en rezil, soysuz, müsrif, aşağılık… Tiranları doğaüstü güçlerin temsilcisi oluyor. Bu düşünce ve inanışı onaylayanlar, tiranlar kadar rezil varlıklardır.   
Muhammed’in kutsadığı yağma ve talan sevdası, Arapları, 1300 yıldır hayal dünyasında kalmaya zorluyor. Komşu devletleri talan edemeyen Araplar, kargaşa ile beraber kendi kendilerini yağmalıyorlar ve sürekli kendilerini gelişmiş ülkelere yağmalatıyorlar. Örneğin, Irak’ta her patlamadan sonra yağma olayları başlar. Hiçbir kadı yağma ve talan olaylarını kötülemez. Çünkü: Yağma ve talan, İslamiyet’in temelidir. Bu temel felsefe, Müslümanların, özellikle Arapların çalışma etkinliğine düşman olmalarını sağlıyor. Araplara göre; yağma-talan kutsal, çalışma pis etkinliktir. Suudi Arabistan’da kadınların çalışması ise kesinlikle yasaktır. 
Günümüzde, Arap ülkelerinde, yabancı işçiler çalışıp ürün ortaya çıkarır; Araplar, Muhammed’e tapınır, uyuklar, servetlerine göre alış-veriş yapar ve haremlerine koşarlar. Yemek odası ile yatak odası arasında gider gelir, ara sıra tapınırlar. Asla inançlı olamazlar.
Müslüman toplumlarda, baskı-korku yönetim aracıdır. İdamlar meydanlarda yapılır. Niçin? Korku yaygınlaşsın, diğer kullar olayı görsün ve benzer hareketleri yapmaktan çekinsiler. Ayrıca, intikam gereği bazı idamlar yapılır.
İran’ın başkenti Tahran’da tecavüz, zorla alıkoyma ve alkollü içki içme suçlarından idama mahkûm edilen “Kara Akbabalar” çetesinin beş üyesi halkın önünde vinçlere asılarak idam edildi. 5000 Tahranlı seyretti. Af örgütü İran’da bir önceki yıl 139 kişinin asılarak idam edildiğini açıkladı.  29-9-2002
Benzer kavramalara sahip insanlar, farklı mekân ve sürelerde, benzer davranışları yaparlar.  Tahrandakine benzer idamlar, her Cuma günü Suudi Arabistan’da yapılır.
Hapishanelerin durumu, devletin yapısı ve işleyişi hakkında iyi ve doğru bilgiler sunar.
**
Asırlardır, Avrupalı dünyanın diğer kıtalarından Avrupa’ya bilgi ve zenginlik taşıyor. Taşınan bilgi ve zenginlikle Avrupalı sürekli zenginleşiyor, yaşam standartları yükseliyor. Araştırma, geliştirme, yenilikleri keşfetme, kaliteli üretim, insanca yaşama, mutlulukları kalıcı kılma… Avrupalının temel amaçlarıdır.
Arap öğrenciler, yöneticiler, âlimler, zenginler… Zenginlikleri Avrupa’ya taşırlar. Tek amaçları Avrupa’da yaşamaktır. Kendi toplumlarına döndüklerinde, şapka gibi dinlerini başlarına geçirir, okumayan Arap’tan daha ilkel olurlar. Arap yöneticilerin, öğrencilerin, âlimlerin… Arapları geliştirme, birey yapma, çağdaş dünyalı yapma amaçları yoktur.
Aydınları toplumuna ihanet eden Araplar nasıl değişsin ya da gelişsin?
***
Osmanlı’da Kız Öğretmen Okulu Dar-ül Muallimat açıldı; 32 kız öğrenci alındı. 8-2-1870
Osmanlı’da ilk hemşire okulu, Amiral Bristol Hemşire Mektebi hizmete girdi. 20-5-1920
Emek verilmeyen nesne ve hareketler göreceli olarak değerli olmaz. Türkiye’de kadın hakları mücadele ile kazanılmadı; bu nedenle, bazı bayanlar, Türkiye’deki kadın haklarına gerekli önemi vermiyorlar. Bazı bayanlar daha fazla mutlu olacakları hayali bir İslamiyet düzeni peşinde koşuyorlar. Esasında bazı iyi niyetli bayanlar Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar… Gibi ilkel ve gerici toplumlara gidip kadınların yaşantılarını görseler acı gerçekleri doğrudan öğrenirler. Ne yazık ki, Müslüman toplumlarda turizm etkinlikleri çoğunlukla Avrupa ve ABD ile sınırlıdır. Hem çarşaflılar, hem açık-seçikler Avrupa ve ABD’yi gezmek istiyorlar. 
****
İnsanların bütün yanılgıları neden-sonuç ilişkilerini karıştırmalarından ileri gelir. Neden-sonuç ilişkileri basit ölçüler sonucu karışır. Evrensel ölçülerle yargıya varanlar ve yargılarını eyleme koyduktan sonra evrensel ölçülerle denetleyenler kendi kendilerini aldatmazlar; acı gerçekleri, tatlı yalanlara tercih ederler.
Müslüman toplumlar evrensel yasalara; bunun sonucu, evrensel mantık ve yönteme, evrensel ölçülere, evrensel kuruluşlara, evrensel insani değerlere yabancıdırlar.
Bu koşullarda, kullar, neden-sonuç ilişkisini nasıl karıştırmasınlar? Üstelik, bazıları neden-sonuç ilişkilerini gizlemek, saklamak çabası içindeyse; gerçekler, karalıklara gömülür.
Gerçekleri bilmek evrensel insan hakkıdır. 
*****
Türkiye’de çoğunlukla ilericilik-gericilik davranışları birbirine karıştırılır. Yıllardır, devletten maaş alan, üretime zerre kadar katkısı olmayan, bolca yaygara yapan bazı kesimler giyim-kuşamları, yeme-içmeleri, gelişmiş ülkelere yaptıkları gezilerle ilericilik ticareti yaparlar. Üretici olmayan, aldığı maaşı hak etmeyen, ürettiğinden fazla tüketen, kendini geliştirmeyen, çalıştığı kurumun gelişmesine katkıda bulunmayan insanlar nasıl ilerici olabilir?
Yıllarca, çalıştığı kurumlarda görevine ihanet eden, kurumun talan edilmesine göz yuman, ayrıcalık peşinde koşan bürokratların bazıları ilerici, bazıları gerici oluverdi. Hainden ilerici mi olur?
Türkiye’de, ayrıcalıklı yöneticiler sayesinde, giyim-kuşam, saç-sakal ilericiliğin ölçüsü oluverdi. Bunlara tepki gösteren kırsal ve yoksul kesim insanlarından bazıları kendi hayali Müslüman düzen peşinde koşmaya başladılar.
Hayali İslami düzen peşinde koşanlar, ilerideki yıllarda, petrol stokları azalınca nereye ulaşırlar acaba? Günümüzdeki Afganistan ya da Somali’ye dönüşecek olan Suudi Arabistan’a özlem duyarlar mı?
degirmencinurettin@gmail.com
Nurettin Değirmenci
  Elk. Yük. Müh.

Yorumlar kapatıldı.