İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Azerbaycan’da adalet: Vur baltayı, al terfiyi”

Amberin Zaman / Habertürk

Azeri subay Ramil Seferov’in tam da böyle oldu. Sekiz yıl önce Budapeşte’de NATO tarafından düzenlenen İngilizce kursuna katıldı. Bir balta satın aldı. Aynı kursa katılan Ermeni subayı Gurgen Markarian’ı uykusunda baltalayarak öldürdü. Yapılan yargılamalar sonucunda ömür boyu hapse mahkum edilen Seferov geçtiğimiz günlerde Macar hükümeti tarafından Azerbaycan’a iade edildi. Ve ülkesine ayak basar basmaz bu tescilli cani bir ulusal kahraman olarak karşılandı. Sokaklara dökülen Azerbaycan halkı Seferov’a sevgi gösterilerinde bulunurken devlet kendisini bir ev, sekiz yıllık maaş, ekstradan para ve binbaşılığa terfiyle ödüllendirdi. 

Bu şaşaalı dönüşün zemini çoktan yaratılmıştı zaten. Azerbaycan devlet medyası tarafından pompalanan iddialara göre Markarian Azerbaycan bayrağı üzerine tuvaletini yapmış ve bayrakla ayakkabılarını silmiş. Bu ağır tahriklere “dayanamayan” Seferov’da “milli duyguların emrettiğini yapmış”. Oysa Budapeşte mahkemelerinde söz konusu iddiaları somutlandıran herhangi bir delil sunulmamış. Neresinden baksanız katledilen sadece Markarian değil uluslararası hukuk. Şaibe diz boyu. İddialara göre Avrupa’daki ekonomik krizle boğuşan Macar hükümeti Seferov’un iadesi karşılığında Azerbaycan’dan çeşitli menfaatler sağladı. Bunların başında Azerbaycan’ın üç milyar dolar değerinde Macar devlet tahvilleri satın aldığı dillendiriliyor. Bu skandala imza atan Macar hükümeti, başta Avrupa Parlamentosu tarafından olmak üzere itham yağmuruna tutuldu. Ermenistan ise Macaristan ile diplomatik ilişkilerini kesti. Görüştüğüm üst düzey bir Ermeni diplomatı “Bundan böyle hepimiz birer hedef haline getirildik. Verilen mesaj şu: Ermeni’ye vur baltayı, al terfiyi” dedi. Sürecin bir diğer kurbanı ise Minsk grubu aracılığıyla yürütülen Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun çözümüne yönelik müzakereler. Mevcut konjonktürde artık barıştan söz edilmesinin mümkün olamayacağını vurgulayan Ermeni diplomat, yaşananların akabinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan’a yaptığı resmi ziyaretin, Türk Ermeni ilişkilerinin en azından yakın gelecekte düzelmeyeceğine işaret ettiğini savundu.’KIVANç NEDEN BU KADAR RAHAT?’Ermeni diplomatı dinlerken aklım birden Batman’a gitti. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıl Batman’ın Kozluk İlçesi Gümüşgörgü Karakolu’nda vatani görevini yapan Er Sevag Şahin Balıkçı, Er Kıvanç Eroğlu’nun silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmişti. Tutuksuz yargılanmasına devam edilen Eroğlu ısrarla olayın kaza olduğunu savunsa dahi 24 Nisan günü, yani Ermeni soykırımının anıldığı gün gerçekleşmesi daha ilk günden itibaren cinayet şüphesini uyandırmıştı. Anne Ani Balıkçı oğlunun kasten öldürüldüğünden emin: “Kıvanç’ın hal ve tavırlarına inanmadım. Hep çok rahattı. Ona dedim ki ‘Neden Sevag?’. ‘Kazaydı’ dedi başka da bir şey sormadım. Davada deliller ve şahitler ortada.”Geçtiğimiz günlerde davada son duruşma sonrası “Karar vermek ‘in hâlâ ne bekleniyor?” serzenişinde bulunan anne “Bu kadar delil ve tanık varken, Kıvanç’ın tutuksuz yargılanmasına çok üzülüyorum” diye acısını paylaştı.Balıkçı Ailesi’nin avukatlığını üstlenen ve aynı zamanda Hrant Dink davasının da avukatları arasında yer alan İsmail Cem Halavurt ise iki dava arasındaki benzerliklere dikkat çekiyor. Halavurt “Her iki cinayeti yaratan saik burada önem kazanıyor. Kaza ile olmuş olsa bile Hrant Dink’e veya Sevag Şahin Balıkçı’ya silah doğrultulabiliyor. Yani Ogün Samsat’ın kafasındaki neyse Kıvanç Ağaoğlu’nun kafasındakinin de o olduğunu anlayacağız” iddiasında bulunuyor.Sahi Kıvanç neden bu kadar rahat? Yoksa o da tıpkı Seferov gibi “milli duyguların emrettiği”ni mi yaptığına inanıyor veya inandırılıyor?
                                   

Yorumlar kapatıldı.