İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni subay, Malatyalı Atatürk ve Kürtler

Orhan Kemal Cengiz / Radikal
Resmi tarihin olayları kılıfına uydurmadaki yeteneği nedeniyle Atatürk’ün Selanikli olduğuna dair bilgi uydurma ise hiç şaşırtıcı olmaz.
Zen keşişleri Tanzan ve Ekido, yağmur sularıyla oldukça çamurlu hale gelmiş bir yolun kenarında yürüyorlarmış. Bir köyün yakınına geldiklerinde, önündeki çamur deryasına bakıp tereddüt içinde yolun kenarında bekleyen genç bir kadın görmüşler. Kadın yolu geçmeye kalksa üzerindeki ipek elbise çamurla berbat olacak. Tanzan hemen durumu kavramış, kadını kaptığı gibi kucaklayıp yolun karşı tarafına geçirivermiş.

Keşişler sessizlik içinde yollarına devam etmişler. Beş saat yürüdükten sonra, tam tapınağa girecekleri zaman, Ekido daha fazla tutamamış kendisini: “O kadını neden yolun karşısına taşıdın?” diye sormuş. “Biz keşişlerin bu tür şeyler yapmaması gerekir.”

Tanzan hemen cevabı yapıştırmış: “Ben kadını alıp yolun diğer tarafında bırakalı saatler oldu, sen hâlâ onu kafanda mı taşıyorsun?”

Biz neredeyse hiçbir şeyi geçmişte bırakıp yoluna devam edememiş bir ülkeyiz. Geçmişte bırakmak için olaylara samimiyetle bakmak, acıların yasını tutmak, ne kadar acıtıcı olursa olsun hakikate dayanabilecek bir güce sahip olmak gerekiyor.

Halbuki biz tarihimizin büyük kısmını unutup hatırladıklarımızı da fevkalade çarpıtmayı tercih etmişiz. Sırtımızdaki yük o kadar ağır ki bugün o yük yüzünden hiçbir problemimizi çözemiyoruz. Bohçanın sağından solundan ha bire bir şeyler saçılıyor ortalığa ama onlara da dönüp cesaretle bakamıyoruz bir türlü.

Geçenlerde Ayhan Aktar, Çanakkale Savaşı’nda büyük kahramanlık gösteren topçu birliğinin başında Yüzbaşı Sarkis Torosyan’ın bulunduğunu yazdı. Yani bir yandan İttihatçılar Ermenileri kırıp geçirirken bir Ermeni subayımız vatan topraklarını savunmak için canını dişine takıp mücadele veriyormuş. Tabii bizim tarih kitaplarının hiçbirisinde Torosyan’ın ne adı ne sanı geçiyor. Çünkü yurt savunması için canını ortaya koymuş bir Ermeninin hikâyesi fena halde canımızı sıkıyor, sırtımızdaki yükün ne kadar da ağır olduğunu hatırlatıyor.

Şimdi de Atatürk’ün Selanikli değil de aslında Malatyalı olduğuna dair haberler çıktı. Haber doğru olabilir de olmayabilir de. Bizim resmi tarihin olayları kılıfına uydurma konusundaki inanılmaz yeteneği nedeniyle Atatürk’ün Selanikli olduğuna dair ‘bilgiler’ uydurma ise de hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

Neredeyse nüfusunun dörtte biri gayrimüslimlerden oluşan, pek çok dilin konuşulduğu, pek çok dini inancın birlikte var olduğu, ırkların birbirine karıştığı bir imparatorluktan gayrimüslimlerin kökünü kurutup diğerlerinin de varlığını inkâr ederek bir ulus devlet kurarsanız eğer, yolunuza devam etmek için pek çok yalana ihtiyaç duyarsınız elbette.

Daha düne kadar Kürtlerin varlığını inkâr etmek için ne yalanlar söylüyorduk. Bugün var olduklarını kabul ediyoruz ama onlara eşit vatandaşlık tanımamak için bin dereden su getiriyoruz. Hâlâ, Kürtlerin analarının ak sütü gibi onlara helal olan dil haklarını tanımayı reddediyoruz.

Evet doğru, bugün Kürt sorununun çözümü çok karmaşık ve çok zor bir hale geldi. PKK ısrarla şiddetin dilini konuşmak ve sadece o dili hâkim kılmak istiyor. Ama öbür taraftan Türkler de bu işin bu noktaya nasıl geldiğine bir türlü bakmak istemiyorlar. Kürtlerin neden hep isyan etmek zorunda kaldıklarına, o isyanların nasıl kan ve gözyaşıyla bastırıldığına, yakılan yıkılan köylere ve bütün bu geçmişin mirası olarak, devlete olan güvensizliğin neredeyse Kürtlerin iliklerine kadar işlemiş olduğuna dönüp bakmak istemiyor kimse.

Bizim kendimize ve geçmişe büyük bir içtenlik ve dürüstlükle bakmaya ihtiyacımız var. Oraya baktığımızda Çanakkale’de çarpışan Ermeni subayımızı da, Atatürk’ü de, Kürt isyancıları da, oldukları gibi, gerçek halleriyle göreceğiz ve sırtımızdaki çuvalı yere bırakıp yolumuza devam edeceğiz. Hayırlı bayramlar diliyorum…

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1097693&Yazar=ORHAN-KEMAL-CENGIZ&CategoryID=98

Yorumlar kapatıldı.