Engin Ardıç / Sabah
Ne dedik, bilip de bilmeyenler var, bilmediğini bilmeyenler var… “Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda Atatürk’ün önderliğinde zaferden zafere koşmuştur”… Bunu yazan hayvan da vardı, siyasal bilimler okuyordu, son sınıftaydı.
Çanakkale’nin bir Türk zaferi olduğunu bilen milyonlarca vatandaş da gösterebiliriz.
1915 yılında aramızda Alman subayları da vardı ama zafer Türk zaferiydi. Genelkurmay başkanımız Alman’dı ama zafer Türk… Ordu komutanı Alman ama zafer Türk. (Savaşın sonunda ve “bütününde” yenildik ama zarar yok!)
Paçamız sıkışınca “Çanakkale’de Kürtler’in de bizimle omuz omuza dövüştüklerini” hatırladık ve bunu onları yatıştırmak amacıyla kullanmak istedik ama zafer Türk zaferiydi.
Mübarek Ramazan münasebetiyle, “Çanakkale’de Mehmetçik’e yol gösteren yeşil cüppeli dervişlerin ruhları” konusuna girmiyorum.
Peki, Çanakkale’de Arap askerleri de olduğunu biliyor muydunuz?
Cemal Paşa Suriye’den göndermiş. Hepsi Müslüman da değil, aralarında Yezidi de var, Nasturi de. Ann Margret’in Vietnam’a gidip Amerikan askerlerine “aç aç” yapması gibi, Çanakkale’de çarpışan Arap askerlerine moral vermeye Şam’dan gazeteciler de gelmiş, din adamları da.
Çanakkale’de Rum subay da var, doktor yüzbaşı, mezar taşına “Dimitroyati” yazmışlar, Dimitriadis olabilir mi?
Çanakkale’de Ermeni subay da var, Sarkis Torosyan. Kayseri’nin Everek kazasından (şimdi Develi diyorlar).
Topçu komutanı. Birkaç da gemi batırmış. Ağır yaralanmış. Enver Paşa’dan “takdirname” bile almış, üsteğmenmiş, yüzbaşılığa terfi etmiş. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Harp Madalyası bile var.
Onun Çanakkale’de Türkiye için savaştığı günlerde Kayseri’de anasını ve babasını kesmişler. Evet, aynı günlerde, 1915 yılının yaz başları…
İttihat ve Terakki’nin bir numarası Torosyan’a takdirname gönderiyor, İttihat ve Terakki’nin ayak takımı da ailesini öldürüyor.
Torosyan 1917 yılında memleketine dönmüş, ailesinden hiç olmazsa hayatta kalabilenleri bulmak amacıyla oradan Suriye’ye geçmiş. Kızkardeşi Bayzar’ı orada ne durumda bulduysa… Osmanlı’ya isyan etmiş, 1918 sonbaharında isyancı Arap birliklerine katılmış.
Çanakkale kahramanı Torosyan olmuş mu sana vatan haini!
Anasını babasını öldürenler böyle diyorlar.
Sonra burada ezilen birçok Ermeni gibi Amerika’ya gitmiş (hani Kim Kardashian var ya, onun dedesi gibi), 1947 yılında anılarını yazıp yayınlamış. Bu anılar şimdi dilimize çevirildi: “Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne”…
Kitabı yayına hazırlayan Prof. Dr. Ayhan Aktar, epeyce kapsamlı bir de önsöz eklemiş.
Tabii ki okumayacaksınız.
Ama aralarında tam yedi yıl bulunan Çanakkale ile Dumlupınar’ı ayırdedemeyecek, Çanakkale’yi “kurtuluş savaşımızın bir parçası” sanacak, “içinde Atatürk geçtiği için” kurtuluş savaşımıza “monte” edilmiş Çanakkale’yi bilecek ama “içinde Atatürk geçmediği için” size öğretilmeyen Galiçya’yı, Kanal’ı, Mezopotamya cephesini, Kafkaslar’ı bilmeyeceksiniz.
İyi. Sonra bana kızınız. Belki sizi iktidara getirir.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/08/09/filim-bir-canakkale-filmi
Ne dedik, bilip de bilmeyenler var, bilmediğini bilmeyenler var… “Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda Atatürk’ün önderliğinde zaferden zafere koşmuştur”… Bunu yazan hayvan da vardı, siyasal bilimler okuyordu, son sınıftaydı.
Çanakkale’nin bir Türk zaferi olduğunu bilen milyonlarca vatandaş da gösterebiliriz.
1915 yılında aramızda Alman subayları da vardı ama zafer Türk zaferiydi. Genelkurmay başkanımız Alman’dı ama zafer Türk… Ordu komutanı Alman ama zafer Türk. (Savaşın sonunda ve “bütününde” yenildik ama zarar yok!)
Paçamız sıkışınca “Çanakkale’de Kürtler’in de bizimle omuz omuza dövüştüklerini” hatırladık ve bunu onları yatıştırmak amacıyla kullanmak istedik ama zafer Türk zaferiydi.
Mübarek Ramazan münasebetiyle, “Çanakkale’de Mehmetçik’e yol gösteren yeşil cüppeli dervişlerin ruhları” konusuna girmiyorum.
Peki, Çanakkale’de Arap askerleri de olduğunu biliyor muydunuz?
Cemal Paşa Suriye’den göndermiş. Hepsi Müslüman da değil, aralarında Yezidi de var, Nasturi de. Ann Margret’in Vietnam’a gidip Amerikan askerlerine “aç aç” yapması gibi, Çanakkale’de çarpışan Arap askerlerine moral vermeye Şam’dan gazeteciler de gelmiş, din adamları da.
Çanakkale’de Rum subay da var, doktor yüzbaşı, mezar taşına “Dimitroyati” yazmışlar, Dimitriadis olabilir mi?
Çanakkale’de Ermeni subay da var, Sarkis Torosyan. Kayseri’nin Everek kazasından (şimdi Develi diyorlar).
Topçu komutanı. Birkaç da gemi batırmış. Ağır yaralanmış. Enver Paşa’dan “takdirname” bile almış, üsteğmenmiş, yüzbaşılığa terfi etmiş. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Harp Madalyası bile var.
Onun Çanakkale’de Türkiye için savaştığı günlerde Kayseri’de anasını ve babasını kesmişler. Evet, aynı günlerde, 1915 yılının yaz başları…
İttihat ve Terakki’nin bir numarası Torosyan’a takdirname gönderiyor, İttihat ve Terakki’nin ayak takımı da ailesini öldürüyor.
Torosyan 1917 yılında memleketine dönmüş, ailesinden hiç olmazsa hayatta kalabilenleri bulmak amacıyla oradan Suriye’ye geçmiş. Kızkardeşi Bayzar’ı orada ne durumda bulduysa… Osmanlı’ya isyan etmiş, 1918 sonbaharında isyancı Arap birliklerine katılmış.
Çanakkale kahramanı Torosyan olmuş mu sana vatan haini!
Anasını babasını öldürenler böyle diyorlar.
Sonra burada ezilen birçok Ermeni gibi Amerika’ya gitmiş (hani Kim Kardashian var ya, onun dedesi gibi), 1947 yılında anılarını yazıp yayınlamış. Bu anılar şimdi dilimize çevirildi: “Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne”…
Kitabı yayına hazırlayan Prof. Dr. Ayhan Aktar, epeyce kapsamlı bir de önsöz eklemiş.
Tabii ki okumayacaksınız.
Ama aralarında tam yedi yıl bulunan Çanakkale ile Dumlupınar’ı ayırdedemeyecek, Çanakkale’yi “kurtuluş savaşımızın bir parçası” sanacak, “içinde Atatürk geçtiği için” kurtuluş savaşımıza “monte” edilmiş Çanakkale’yi bilecek ama “içinde Atatürk geçmediği için” size öğretilmeyen Galiçya’yı, Kanal’ı, Mezopotamya cephesini, Kafkaslar’ı bilmeyeceksiniz.
İyi. Sonra bana kızınız. Belki sizi iktidara getirir.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/08/09/filim-bir-canakkale-filmi
Yorumlar kapatıldı.