Gayrimüslimlere kıyafet konusundaki en büyük yaptırım, 16. yüzyılın sonlarında Üçüncü Murad döneminde yapıldı ve padişahın hocasının baskısıyla, Müslümanlar’ın giydiği kıyafetleri giymeleri yasaklandı. Yasaklar arasında sarık sarmaları ve sadece şapka giymeleri gibi bir hüküm de vardı. Bu emre uyarak şapka giymeye başlayan gayrimüslimler üşüttüler ve baş ve göz ağrısı ile nezle gibi hastalıklara yakalandılar.
Anadolu Beylikleri zamanında gayrimüslimlerin kılık kıyafetlerine karışılmazdı ve Osmanlılar’ın ilk dönemlerinde de aynı uygulama devam etmişti.
***
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gayrimüslimlere, Müslümanlar’dan ayırdedilebilmeleri için 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren giyim konusunda kısıtlamalar getirildi, sarık sarmaları yasaklandı ve şapka takmaları emredildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda 15. yüzyılın ikinci yarısına kadar istedikleri gibi giyinebilen gayrimüslimler, bu hürriyetlerini Fatih döneminden itibaren yavaş yavaş kaybetmeye başladılar.
Gayrimüslimlere kıyafet konusundaki en büyük yaptırım, 16. yüzyılın sonlarında Üçüncü Murad döneminde yapıldı ve padişahın hocasının baskısıyla, Müslümanlar’ın giydiği kıyafetleri giymeleri yasaklandı. Yasaklar arasında sarık sarmaları ve sadece şapka giymeleri gibi bir hüküm de vardı. Bu emre uyarak şapka giymeye başlayan gayrimüslimler üşüttüler ve baş ve göz ağrısı ile nezle gibi hastalıklara yakalandılar.
Anadolu Beylikleri zamanında gayrimüslimlerin kılık kıyafetlerine karışılmazdı ve Osmanlılar’ın ilk dönemlerinde de aynı uygulama devam etmişti.
İkinci Selim döneminde, ekonomik sıkıntılardan dolayı giyim konusunda gayrimüslimler üzerinde baskılar başladı. 1 Ağustos 1568 tarihli fermanda Hristiyanlar’ın ve Yahudiler’in pahalı elbiseler giymemeleri söyleniyor, 15 Ağustos 1568’de çıkan bir başka fermanda ise gayrimüslimlerin Müslümanlar gibi giyinmeye çalışmalarının kumaş ve ayakkabı fiyatlarını arttırdığı ileri sürülerek Müslüman olmayanlara daha kalitesiz ürünleri kullanmaları emrediliyordu.
Kanuni’nin torunu Üçüncü Murad’ın 16. yüzyılın sonlarındaki saltanatında, devletin giyim konusundaki baskısı iyice arttı ve gayrimüslimler devletin emriyle kendi kimliklerini belli edecek şekilde giyinmeye başladılar. 4 Eylül 1577 tarihli fermanla Müslüman olmayanların ipek kullanmaları ve elbiselerine ipek işlemeler yaptırmaları bile yasaklandı.
Gayrimüslimler, o dönemlerde Müslümanlar gibi sarık sararlardı ancak bu sarıkların renkleri dinlerine göre değişirdi. Yahudilerin sarıkları sarı, Ermeniler’in alaca, diğer Hristiyanlarınki ise mavi olurdu. İmparatorluğa geçici olarak gelen Avrupalı Hristiyanlar ise siyah renkli şapka kullanırlardı. Ancak, Üçüncü Murad’ın hocası olan Vakurzâde, 1592’de gayrimüslimlerin kıyafetlerinin Allah’ın emrettiği ölçülere uymadığını ileri sürerek yeni bir düzenleme yaptırdı.
Vakurzâde, Üçüncü Murad’a “Kâfirlerin renk renk sarık sarmalarının tülbendin değerini artırdığını ve Müslümanlar’ı zarara soktuğunu” söylemiş ve bu işin yasaklanması için padişahtan izin istemişti. Bir kıyafet düzenlemesi yapıldı ve ilk iş Yahudiler ile Hristiyanlar’ın sarık kullanmalarını yasaklamak oldu. Gayrimüslimler bunun üzerine sarıklarını çıkartarak diğer Avrupalılar gibi renk renk şapkalar kullanmaya başladılar, ancak şapkaya bir türlü alışamadıkları gibi üstelik hasta da oldular.
16. yüzyılın büyük tarihçisi Gelibolulu Mustafa Âlî, sarık sarmaları yasaklanan gayrimüslimlerin şapka kullanmaya başlamalarından sonra göz ve başağrısı ile nezleye yakalandıklarını yazar. Hastalanan gayrimüslimler bir yolunu bularak Üçüncü Murad’a ulaşıp rahatsızlıklarını söylediler, üstelik 40 bin altın tutarında rüşvet de teklif ettiler ama hükümdarın hocası Vakurzâde işin peşini bırakmadı. Üçüncü Murad’ı ikna etti ve gayrimüslimlerin şapka mecburiyeti devam etti.
Yorumlar kapatıldı.