İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mor Gabriel’in toprakları iade edilsin!

Özlem Albayrak / albayrakozlem@yahoo.com

Söylenenler doğruydu yani, geceleri şehre dışarıdan baktığınızda o işlemeli taş yapılar parıl parıl yanan birer gerdanlığa dönüşüyor, o işçilik hem gece hem de gündüz lezzet veren bir güzellik haline geliyordu.Şehri şaşkın bir merakla dolaştığımı hatırlıyorum. Ama Mardin’de beni şaşkınlığı düşüren sadece bu değildi; zamanında 80 bine yakın süryaninin yaşadığı şehirde, bazılarına göre 1000 ya da 2000, bazılarına göre ise sadece 80 hanelik Süryani nüfusu kalmıştı. Buruldum. Çünkü farklı inanma biçimlerinden neşet eden görünürlüklerin, farklı kültürlerin ve yaşamların bir şehri ancak zenginleştireceğine inanan biriyim. Ermeni ve Rum nüfus, bu kadar azalmamış olsaydı İstanbul’un da daha yaşanabilir bir şehir olacağını zannederim.

***
Mardin’i iki kez, Midyat’ı bir kez ziyaret etme imkanı buldum. Koskoca şehir; evler, medreseler, eski devlet binaları neredeyse baktığınız her şey taştan birer devasa nakış gibiydi. Söylenenler doğruydu yani, geceleri şehre dışarıdan baktığınızda o işlemeli taş yapılar parıl parıl yanan birer gerdanlığa dönüşüyor, o işçilik hem gece hem de gündüz lezzet veren bir güzellik haline geliyordu.
Şehri şaşkın bir merakla dolaştığımı hatırlıyorum.
Ama Mardin’de beni şaşkınlığı düşüren sadece bu değildi; zamanında 80 bine yakın süryaninin yaşadığı şehirde, bazılarına göre 1000 ya da 2000, bazılarına göre ise sadece 80 hanelik Süryani nüfusu kalmıştı. Buruldum.
Çünkü farklı inanma biçimlerinden neşet eden görünürlüklerin, farklı kültürlerin ve yaşamların bir şehri ancak zenginleştireceğine inanan biriyim. Ermeni ve Rum nüfus, bu kadar azalmamış olsaydı İstanbul’un da daha yaşanabilir bir şehir olacağını zannederim.
Süryaniler, Hristiyanlığı ilk kabul eden topluluklardan ve o zamandan bu zamana yerleşim yerleri hep Mezopotamya olmuş. Ama ne zaman ki 1. Dünya Savaşı başlamış ve Tehcir kararı çıkmış; Süryaniler de tıpkı farklı etnisiteye ve dine mensup olan pek çok benzeri topluluklar gibi göçe zorlanmış.
Kafilelerin kimisi yolda hastalıktan, kimisi saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmiş. Ama göç, çeşitli sebeplerle o günden bu yana hep sürmüş.
Yine de, 1960 yılına kadar genelde Güneydoğu’da, özelde Mardin’de yaşayan çok sayıda Süryani varmış, ancak 1960’larda ekonomik şartların bozulması, yöre halkının baskıları ve yaşadıkları asimilasyon sonucu, göç ivmelenmiş.
Çokkültürlü ve çok dinli, çok etnik yapılı bir imparatorluğun bakiyesi dahi olsa, reddi miras yapmış ve ulus-devlet kurma iddiasıyla ortaya çıkmış yeni Cumhuriyet’in azınlıklara yönelik tektipleştirme, olmuyorsa yok etme politikası asla haklı olmasa bile, anlaşılır bir durum. Gelgelelim, azınlıklara yönelik vandallıklar bugün dahi, hem de devlet eliyle yürütülüyorsa, hepimizin bir sorunu var demektir.

Yorumlar kapatıldı.