İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kafkasya`daki Etnik Sorunlar İçin Model Arayışları

Bakü Güney Kafkasya`daki etnik sorunlar açısından önem taşıyan bir etkinliğe ev sahipliği yaptı… Sunumlarda daha çok azınlıkların, özellikle de etnik azınlıkların haklarının korunmasının hukuki ve pratikteki yolları, Güney Tirol sorununun kısa tarihi, çözüm süreci, özellikleri, bölgedeki bugünkü durum üzerinde duruldu. Profesör Mitya Zagar azınlık hakları konusundaki ulusal ve uluslararası hukuk bağlamındaki gelişmelerin güzel bir genel tablosunu ortaya koydu. İki gün süren etkinlikler boyunca Güney Tirol modelinin Güney Kafkasya için uygunluğuna ilişkin çok sayıda değerlendirme yapıldı.

***
Bakü Güney Kafkasya`daki etnik sorunlar açısından önem taşıyan bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Himayesinde Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) 20 Haziran`da, İtalya`nın Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Istituto Affari Internazionali – IAI) ile ortaklaşa olarak Güney Tirol sorununun çözüm modelinin Kafkasya`daki etnik sorunlar için ne kadar örnek teşkil edebileceği hususunun değerlendirildiği bir konferans gerçekleştirdi. SAM yetkililerinin ve uzmanlarının, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İdaresi yetkililerinin, milletvekillerinin, çeşitli araştırma merkezlerinden ve üniversitelerden akademisyenlerin ve uzmanların, sivil toplum örgütleri temsilcilerinin, İtalya ve Slovenya`dan ünlü bilim adamlarının ve araştırmacıların katıldığı konferansa medyanın da ilgili çok üst düzeydeydi.
Konferansın açış konuşmasını SAM Başkanı Ferhad Memmedov yaptı. Ferhad Memmedov konuşmasında Karabağ sorununun Azerbaycan`ın en önemli sorunu olduğunu vurguladı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in sorunun çözümü için her türlü yolun deneneceğini, sorunun mutlaka Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü çerçevesinde, ama Ermeni nüfusun haklarının da güvence altına alınarak çözüleceğini, bu çerçevede dünyadaki çeşitli modellerden yaralanılabileceğini, Güney Tirol modelinin de bunlar arasında olduğunu ifade ettiğini hatırlattı.
Ferhad Memmedov`un arkasından konuşma yapan SAM Başkan Yardımcısı Gülşen Paşayeva da Azerbaycan`ın arayışlarından, bu çerçevede Güney Tirol`a yaptıkları ziyaretten ve IAI ile SAM arasındaki ortak projeden bahsetti. Proje çerçevesinde Azerbaycan`da bulunan ve konferansa katılan İtalya`daki Trento Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Roberto Toniatti, Sloveniya`daki Lyublyana Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Profesörü Mitya Zagar, Trento Üniversitesi Karşılaştırmalı Avrupa Hukuku Araştırmalar Okulundan Elizabetta Pulice, İtaliya Uluslararası İlişkiler Enstitüsünden Nona Mikhelidze birer sunum yaptılar. Sunumlarda daha çok azınlıkların, özellikle de etnik azınlıkların haklarının korunmasının hukuki ve pratikteki yolları, Güney Tirol sorununun kısa tarihi, çözüm süreci, özellikleri, bölgedeki bugünkü durum üzerinde duruldu. Profesör Mitya Zagar azınlık hakları konusundaki ulusal ve uluslararası hukuk bağlamındaki gelişmelerin güzel bir genel tablosunu ortaya koydu.
İki gün süren etkinlikler boyunca Güney Tirol modelinin Güney Kafkasya için uygunluğuna ilişkin çok sayıda değerlendirme yapıldı. Bunlar arasında belki de en çok vurgulanması gerekenin çözümün bir sihirli iksirde değil, süreçte aranması gerektiği idi. Yani konuşmacıların da vurguladıkları üzere, tarafların ya da taraflardan birinin her şeyin bir anda çözülmesini istemeleri aslında çözümsüzlüğün devam etmesi anlamına gelebilir. Özellikle yabancı konuşmacılar bu tür sorunların çözümünde anahtarın küçük de olsa sağlanabilecek ilerlemelerde saklı olduğunu vurguladılar. Bu düşünce Bakü`deki çoğu araştırmacı tarafından da olumlu karşılandı.
Aslında genel olarak Kafkasya’daki sorunların, bu arada Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorununun (Karabağ sorununun) çözümü için model arayışları doğaldır. Çünkü her türlü sorunların çözümü ve muhtemel olumsuz gelişmelerin önlenmesi açısından dünyada yararlanılabilecek tüm deneyimler dikkatle incelenmelidir. Bu çerçevede son konferans da olumlu bir adımdır. Fakat tüm bu arayışlar içerisinde sorunların spesifikliği olgusunun mutlaka göz önünde bulundurulması da gerekmektedir.
Burada Güney Tirol sorununun tarihini anlatarak okurları yormak düşüncesinden uzağım. Ama Güney Tirol sorununun çözüm modeli, aslında daha çok 20. yüzyılın başlarında yaşananlar sonrasında Azerbaycan topraklarında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi`nin (DKÖB) kurulması ile paralellik arz ediyor. Nitekim DKÖB`eki Ermeniler hukuken önemli haklara sahiptiler ve pratikte durumları çok daha iyiydi. Zaten, 1980’lerde Ermenistan topraklarını genişlendirme stratejisini ilk uygulamaya başladığında Azerbaycan içerisindeki Ermeni nüfusun ekonomik koşullarının iyi olmadığı tezini ileri sürmüştü. Bunun üzerine Moskova`dan Azerbaycan`a gönderilen özel komisyon DKÖB`de ve Azerbaycan genelinde yaptığı araştırmalar sonucunda bölge Ermenilerinin tüm ekonomik ve sosyal göstergelerinin Azerbaycan genelinden daha iyi olduğu konusunda rapor hazırlamıştı. O sıralarda SSCB lideri (Komünist Parti Genel Sekreteri) Mihail Gorbaçov`un Ekonomi Başdanışmanlığını Ermeni kökenli ve DKÖB`nin Azerbaycan`dan koparılarak Ermenistan`a birleştirilmesini açık savunan ilk Sovyet yetkilisi olan Abel Agambekyan`ın yaptığını da hatırlatmış olalım.
Ama buna rağmen Ermenistan önce DKÖB’ni kendisine birleştirme doğrultusunda karar aldı, sonra Azerbaycan`a saldırdı, bölgeyi ve çevresini işgal etti, bir milyona yakın Azerbaycanlıyı mülteci durumuna düşürdü. Yıllardır da hem kendisi, hem mülteci durumuna düşürdüğü Azerbaycanlılar, hem topraklarını işgal ettiği Azerbaycan, hem de işgal altında tuttuğu bölgede yaşayan Ermeni kökenli Azerbaycan vatandaşları bu işgalin sıkıntılarını yaşıyor. Gerçi Ermenistan daha sonra taktiğini değişerek aslında topraklarını genişletmek niyetinde olmadığını, sorunun da savaşın da Azerbaycan ile bölge Ermenileri arasında yaşandığını iddia etti, ama buna kimseyi inandıramadı. Zaten, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 kararında, BM Genel Kurulunun, Avrupa Konseyinin ve diğer uluslararası kuruluşların kararlarında da sorunun Azerbaycan ile Ermenistan arasında olduğu ve işgal hususu açıkça vurgulanmaktadır.
Sorunun çözümünü zorlaştıran en önemli etkenlerden birisi Ermenistan’ın sürekli olarak “işgal ediliş toprak karşılığında statü” tezini ileri sürmesidir. Ermenistan yetkilileri birçok kere Azerbaycan topraklarını işgal ettiklerini, bunların bir kısmını iade ederek karşılığında geri kalanına Azerbaycan tarafından “bağımsız devlet statüsü” almak istediklerini ifade etmekten çekinmemişlerdir. İşin ilginç yanı bazen arabulucular da bu sanki normal bir tutummuş gibi davranmış ve Azerbaycan`ı bu doğrultuda pazarlıklara davet etmişlerdir. Uluslararası hukuk bakımından skandal niteliğinde olan bu tür adımlar maalesef halen devam etmektedir. Tabii ki, Ermeni nüfusun haklarının güvence altına alınması gereklidir. Fakat ne bunun ne de diğer taleplerin işgal politikasına hak kazandırması söz konusu bile olamaz. İşgal çözümün bir parçası olarak görülemez, keza sorunun ta kendisidir.
Diğer yandan Azerbaycan yetkilileri defalarca Ermeni kökenli vatandaşlarının hak ve özgürlüklerinin en üst düzeyde güvence altına alınacağını ifade etmektedirler. Azerbaycan daha önce Tataristan modelini gündeme getirdi. Defalarca, Ermeni topluluğuna dünyadaki en üst düzey özerkliği tanıyabileceğini ve bunun uluslararası kuruluşlar tarafından güvence altına alınması için gerekli yükümlükleri üstlenmeye hazır olduğunu ifade etti. Fakat Ermenistan buna yanaşmadı. Mevcut anlayış ve Rusya`nın bölgeye mevcut bakışı çerçevesinde yanaşması da pek beklenmiyor.
Azerbaycan’ın bir yandan ısrarla işgal konusunu ön plana çıkarması ve işgalin kayıtsız şartsız ve derhal sona erdirilmesi için çabalarını, diğer yandan da Ermeni azınlığa uluslararası hukukta öngörülen tüm hak ve özgürlüklerin en üst düzeyde sağlanması konusundaki kararlı tutumunu sürdürmesi gerekmektedir. Bunun AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları ve uluslararası kuruluşlar tarafından da tam desteklenmesi bölgenin geleceği bakımından çok önemlidir. Unutulmaması gerekir ki, işgale hak kazandıran tutumlar, işgalciyi ödüllendiren tavır ve politikalar gelecekte bölgedeki güç dengesi değiştiğinde yeni saldırıları ve işgalleri teşvik edebilir. Bu ilke benimsendiği takdirde ister Güney Tirol, ister diğer bir model olsun Karabağ sorununun çözümü ve genel olarak Kafkasya`daki barış ve istikrar ortamı açısından daha faydalı olacaktır.
Araz Aslanlı

Yorumlar kapatıldı.