İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rum Ortodoks Kilisesi’ne yapılan ayıba artık son verelim

Amberin Zaman / azaman.htgazete.com.tr

Heybeliada’da pazar günü yangın çıktığını ve alevlerin Aziz Spiridon Rum Ortodoks Kilisesi Manastırı’nın bahçesine kadar ulaştığını ilk duyduğumda ne yalan söyleyeyim aklıma hemen sabotaj ihtimali geldi. Çünkü “Açıldı, açılacak” sözleriyle artık Ekümenik Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’u alenen isyan noktasına getiren Ruhban Okulu Heybeliada’da bulunuyor. Ve dün Patrikhane’nin himayesinde Ruhban Okulu’nda dünyaca ünlü bilim, işadamları ve gazetecilerin bir araya geleceği “çevre ve din” temalı iki günlük sempozyum start alacaktı. 

Düşünsenize yüzlerce hektar orman yakarak Patrikhane’nin düzenlediği (ve bendenizin de katılacağı) “çevre” konulu buluşmayı dinamitleyerek korku saçmanın daha dâhiyane bir yolu olabilir mi? Haberlere göre olayın failleri büyük ihtimalle piknikçilermiş. Umarız öyledir. Ama kuşkulanmakta pek haksız sayılmam, zira Patrik ve Rum Ortodoks Patrikhanesi yıllardır ülkücüler, aşırı İslamcılar ve bilumum fanatikler tarafından hedef gösteriliyordu.
İşin daha vahim kısmı, bunun yıllarca devletin bilgisi dâhilinde hatta teşvikiyle yapıldığı ki Ergenekon davasıyla birlikte tüm bu iğrenç komplolar yavaş yavaş gün ışığına çıkmaya başladı. Ve Ergenekon davası başladığından beri Patrikhane’ye yönelik tehditler son buldu! Ne var ki bu tarihi süreç düzmece kanıtlar, mahsum alakasız insanların içeri tıkılması, uzun yargılama süreleri gibi artık bir demokrasi devriminden ziyade hukuk kıyımı görüntüsüne bürünmeye çoktan başladı. Son süreçte ise Fethullah Gülen Hareketi ile AK Parti iktidarı arasındaki güç kavgasına kurban olacak gibi görünüyor. Yazık hem de çok yazık, çünkü bu davalar gerçekten sivilleşme saikleriyle yürütülseydi beyinleri resmi ideolojinin ürettiği yalanlarla yıllarca yıkanan ortalama vatandaşın aydınlanmasına ve her nevi “öteki”ye düşman gözüyle bakmamasına önemli katkısı olabilirdi.
Ergenekon davası bir kenara Ruhban Okulu meselesini AK Parti iktidarı istese bir çırpıda çözebilir. Sorunun özü şu: Türkiye’de faaliyet gösterecek papazların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma zorunluluğu var. Zaten bir avuç kalan Rum cemaatinden din adamı olmak isteyenler Ruhban Okulu kapalı olduğu için ancak yurtdışında eğitim görebiliyor. Nüfusun yaş ortalaması 60. Yurtdışına gidenler de dönmeyebiliyor.
Yıllarca güdülen bu politikalarla Patrikhane’yi Türkiye dışına taşımaya zorlamak gibi bir hedefin güdüldüğünü tahmin etmek zor değil. AK Parti azınlıklara başında beri daha ılımlı yaklaştı. Vakıflar yasasında iyileştirmeler yaptı. En son 14 Rum Ortodoks metropoliti TC vatandaşlığına kabul edildi. Ama bunların hiçbiri yeterli değil. Bu hakların yasal güvence altına alınması gerekir. Hele Türkiye’deki dindar kesime son günlerde bu denli jestlerden bulunan AK Parti’nin eli, bu kesimden yükselecek olası itirazlara karşı iyice güçlenmişken.
Bir grup gazeteciyle 1844 yılında kurulan Ruhban Okulu’nda hafta sonu bir araya gelen Patrik Bartholomeos bu konudaki şikâyetlerini paylaştı. “Ruhban Okulu’nun açılmaması, sadece Rum cemaatine yapılan bir haksızlık değil, ‘En hakiki mürşit ilimdir’ diyen Atatürk’ün ilkelerine aykırıdır” diyen Patrik, hükümetin defalarca okulun açılacağına dair verdiği ümitlerin boşa çıktığının altını çizdi. ABD Başkanı Obama’yla mart ayında Kore’nin başkenti Seul’de yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi esnasında bir araya gelen Başbakan Erdoğan’ın da Ruhban Okulu’nun yeniden açılacağı vaadinde bulunduğu iddialar arasında. Hatta Obama müjdeyi basınla da paylaşarak umutları iyice yeşertmişti. Gel gör ki henüz herhangi bir adım atılmış değil. Hükümet ısrarla Ruhban Okulu’nun ilahiyat fakültesine bağlı olarak yeniden açılabileceğini tekrarlıyor. Bu argümanı en son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçtiğimiz ay NATO zirvesi için gittiği Chicago kentinde Chicago Tribune yazarı John Kass’e tekrarlamıştı.
Peki, Patrikhane’nin bu konuda görüşü nedir? İşte Patrikhane sözcüsü Peder Dositheos’tan aldığım cevap:
“Sayın kardeşim,
Bütün dünyadaki Ortodoks kiliselerinin ruhban okulları manastırlara bağlıdır veya bir manastır teşkil ederler. Bu vecibe dinimizin bir rahip eğitim prensibidir ve değişemez, değiştirilemez. Ruhban Okulu bir ilahiyat fakültesi de değildir, dolayısıyla herhangi bir üniversiteye bağlanamaz. Ruhban Okulu, yegâne maksadı papaz yetiştirmek olan bir yüksek meslek okuludur ve 1844 senesinden beri bu statükoda tedrisat yapmıştır. Arzumuz bu duruma dönüştür ve kanaatimizce buna engel olabilecek mantıki bir neden yoktur. Saygılarımla Dositheos”

Yorumlar kapatıldı.