İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir harfin perde arkasında bir Türkiyelinin öyküsü

Cansu Çamlıbel -cansu.camlibel@hurriyet.com.tr

Geçen sonbaharda gazetelerde çıkan haberler şöyle diyordu: ‘ABD’nin en iyi 32 doktoru’ listesine Türk doktor Orhan Karatoprak da girdi. Aslında 1950’lerde Diyarbakır’da doğan bir Ermeni olduğu için neredeyse doğrudan ismine ekleniveren o harfe fazla da takılan birisi değil Ohan Karatoprak. Çocukluğum Diyarbakır’da geçti. Diyarbakır’da Ermeni olmak zordu. Ama okul yıllarımdan çok güzel anılarım var.

Bir okul öğretmenim vardı, Ankaralı. Adı Cemile İnal. O kadar severdi ki beni başka bir okula müdür oldu, beni de aldı götürdü. Fakir olmamıza rağmen çok temiz giyinirdik. Merak etmiş, annemi görmek istedi. Paskalya’da kalktı bize geldi. Annem ona çörek ikram etti. Cemile Hanım bilirdi her gün okul çıkışı kavga var toz toprak, diğer çocuklar “Gâvur, gâvur” diye saldırıyor. Ama ertesi gün yine tertemiz geliyorum. İşte ondan merak etmiş, nasıl bir aile ortamı diye. Bazı yaşananlara rağmen okulu çok sevdim. Diyarbakır’ı hâlâ özlerim. Ermenice öğreneyim diye değil ama o kavga gürültünün içinden çıkayım diye ailem İstanbul’a taşındı.
BİNBAŞI ASALA’YI SORDU
İstanbul Cerrahpaşa’da tıp eğitiminden sonra doktor çıktım. 1978-79’da 16 aylık askerlik dönemim var. Askerde Ermeni olduğum bilindiği için eğitim sürecinde bazı nahoş olaylar oldu. Benim devremde askere subay olarak 131 doktor girmiştik. İkinci gün bir binbaşı benimle birlikte bir kişiyi daha çağırdı. Diğer doktorun adı da Yakup’tu. Binbaşı ikimizi de güzel bir haşladı., “ASALA ile ilişkiniz var mı” diye sormaya başladı. Şok geçirdim. Kafamızda hiç olmayan düşüncelerden, hiç alakamız olmayan olaylardan bahsediyor. Ne yaparsak yapalım dereceye giremeyeceğimizi, bir yanlışımızı görürse hapse atacağını söyledi. Yanından çok üzüntülü çıktık. Ama o gözdağına rağmen çalışıp dereceye girdim. İstanbul’da Savarona gemisine gitmeye hak kazandım.
DOSYADAKİ KIRMIZI X
Savarona’ya gitmeden önce Harp Okulu’na gidip kâğıtlarımı göstermem gerekiyordu. Orada da bir yarbay kızgınlıkla dosyamı masanın üzerine vurarak nasıl Savarona’ya girmeyi başardığımı sordu. Herkes dosyayı açar açmaz koca bir kırmızı X görüyordu. Tüm bunlardan sonra gemiye gittim. Diğerlerinin değil ama Savarona’daki albayımızın adını çok iyi hatırlıyorum: Süha Baytura. Çok iyi biriydi. Dosyama baktı. “Doktor, sen Ermeni’sin. Bunu kimseye söyleme. Ben de dosyanı ortadan kaldırayım. Askerliğin iyi geçsin” dedi.
Komutanın telkiniyle gemide kimseye Ermeni olduğumu söylemedim. Ramazan geldi. Komutan dindardı. Subayların hepsi oruç tutacak diye talimat verdi. 11 subaydık. “Yalnız doktor tutmasın. O akşamları nöbet tutabilir, yorgun olabilir. Oruçtan muaftır” dedi.
Tabii yemeğimi ortalıkta değil revirde yemeye başladım. Bana revire sandviç geliyordu. Oruç tutmak istemeyen diğer bazı arkadaşlar da odaya gelip kaçamak yapmaya başladı. Bir gün komutan hepsini yakaladı. Hep beraber öğle sandviçlerinden olduk.
ERTESİ  GÜNKÜ YANGIN
Meşhur Savarona yangınına gelince… Önce komutanımızın görevi bitti, ondan iki ay sonra da ben terhis oldum. Terhisten bir gün sonra Savarona yandı. Tabii bu olay yüzünden çok sıkıntılı zamanlar geçirdim.
Bütün subaylar içeriye alındı sorgulanmak için. Sonunda savcı, “Serbestsiniz ama il hudutları dışına çıkmayın” dedi.
Ben zaten bir ay sonra Kanada’ya gitmek için pasaportumu hazırlamıştım. Çünkü, bu olay olmasa da solcusu için de sağcısı için de son derece zor bir dönemdi. Hem Ermeni hem de solcuysanız daha da zordu.
Cerrahpaşa’dan bir dolu sınıf arkadaşım Almanya’ya gitmişti zaten. Ben de oraya gitmek istiyordum ama olmadı. Bunun üzerine 1979’da Kanada’ya gittim.
TÜRKİYE’Yİ ÖZLEDİĞİMDE AKLIMA DÜŞEN DİYARBAKIR
Türkiye’yi özlediğim zaman aklıma İstanbul değil, Diyarbakır ve çocukluğum geliyor. En güzel anılarım oradan. Toprak insanı gerçekten çekiyor. Ama tamamen yurtdışında büyüyen diyasporanın, özellikle de yeni neslin toprakla hiçbir bağı yok. Diyasporadaki çoğu Ermeni Türkiye’de hiç yaşamamış. Benimse köklerim burada, belki de bu yüzden siyasetle ilgim yok.
ERMENİLİĞİMİ SAKLAMAM DA VURGULAMAM DA
Amerika’da sordukları zaman sadece şunu söylüyorum; Ben Ohan Karatoprak, Türkiye’denim. Orada zaten kimse kimseye sormaz dinin nedir, kökenin nedir diye. Türkiye’deki yakınlarım ve dostlarım beni hep “Ohan” diye çağırır, kimse “Orhan” demez. Benim Ermeni olduğumu bilirler çünkü ilk tanıştığımda söylemişimdir onlara. Bir Ermeni ile dost olacaklarsa baştan bilsinler diye. Sonra bir art niyet olmasın kimsede. ABD’de çalıştığım hastanede 10 yılda başhekim oldum. Orada toplam 900 doktor vardı. Ermeni olduğumu bilen var, bilmeyen var. Orada insanlar bir tek ismimi biliyor, gerisiyle ilgilenmiyor. Beni başhekim seçmelerinin sebebi bilgimdi.

http://www.hurriyet.com.tr/pazar/20729449.asp

Yorumlar kapatıldı.