İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Asurî İmparatorluğu mu kuruluyor!

Orhan Miroğlu / orhanmir@hotmail.com

Millet gazetesinde yer alan habere bakalım: “Araştırmacı Yazar Doğan Bekin, tarihte Güneydoğu’dan Musul’a kadar uzanan bölgede kurulmuş olan Büyük Asur Devleti’ni yeniden canlandırmak isteyen Nasturi, Süryani ve Asurîlerin büyük çalışmalar içine girdiklerini bildirdi… Yeni bir Asurî İmparatorluğu kuracak olan halkın şu an imparatorluğun merkezi diyebileceğimiz Mardin’de sayısı nedir biliyor musunuz? Midyat’ta üç bin civarında.. Mardin’de ise 200 aile kadar… Bekin’in bu ipe sapa gelmez iddialarının ben sadece Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planlarının klasörlerinde birer suç ve ihanet belgesi olarak kaldığını sanıyordum. Meğer bu fikirler hâlâ tedavüldeymiş ve pazarlandığı alan da İslami bir sosyal ve siyasal alan. ( Mehmet Şevket Eygi’nin Pakraduni saçmalığından sonra, Ermeni İmparatorluğu iddiası beklerken Asuri İmparatorluğu çıktı. Allah akıl fikir versin. HYETERT)

******
Maalesef böyle bir iddia var şimdilerde. Süryaniler Türkiye’yi toprak satın alma yoluyla bir çeşit işgal edecek ve büyük bir ihtimalle(!) Mardin merkezli bir Asurî-Süryani İmparatorluğu kuracak!
İddianın sahibi SP GİK üyesi Doğan Bekin. İddiaya geleceğim ama önce Süryaniler için birkaç söz.
Midyat’ta yer alan Mor Gabriel Manastırı için açılan dava olmasaydı, muhtemelen bu ülkede Süryani diye bir halkın olduğunun farkına bile varmayacaktık.
Mor Gabriel Manastırı’nın üstünde yer aldığı toprakların bir kısmının işgal edildiği iddiasıyla açılan ve yerel mahkemede görülen bir “arazi davası” etrafında yürütülen tartışmalar Türkiye’nin azınlıklar ve Lozan sözkonusu olduğunda, şimdiye kadar üstü örtülmüş, halktan gizlenmiş, Ermeni meselesinin yanı sıra, bir de Süryani meselesi diye bir meselesi olduğunu ortaya çıkardı ve o tarihten sonra da cin şişeden çıktı. Süryanileri burada ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde daha fazla duymaya başladık.
Yüzyıl boyunca görmezlikten gelinen bir halkı biraz da mahcubiyet içinde keşfetmek gibi bir şeydi yaşadığımız.
1915’te Süryanilerin başına gelenleri az çok bilenlerdenim. Çünkü bu trajedinin merkezinde Midyat yer alıyor ve ben de Midyatlıyım. Bu halkın azaldıkça azalan bir halk olduğunu, 1915 ve sonrasında zulüm gördüğünü ve katliamlara uğradığını biliyorum. Üç yıl önce Süryani dostlarımın misafiri olarak İsveç’e gittiğimde onların hikâyesini bir kitapla anlatabilecek kadar çok şey öğrenmiştim. Nitekim öyle de oldu, benimle paylaşılan anılar, özel hikâyeler, 1915’ten başlayıp Avrupa’ya uzanan bir anlatıya, bir kitaba dönüştü ve Affet Bizi Marin adıyla yayımlandı.
Süryani halkın macerası devam ediyor.
Yurtdışında yayın yapan televizyonları, giderek güçlenen bir medyaları, tarih araştırmaları yapan kurumları var. Türkiye’nin geçmişle yüzleşme sürecinden bir hayli etkilenmiş görünüyorlar ve bundan daha doğal bir şey olamaz.
Süryaniler hakkında çok şey anlatmak mümkün. Ben şu kadarını söyleyeyim, Süryaniler sözkonusu olduğunda, Türkiye Lozan’ı açıkça ihlal etmiştir. Kendi yurttaşı olan gayrımüslim bir halkın Lozan’da belirlenen haklarını kullanmasına izin vermemiş ve yasakçı bir anlayışla hareket etmiştir.
Şimdilerde bu ihlali ve yasakları görmezlikten gelip, Süryanilerin Türkiye toprakları üstünde bir Asurî İmparatorluğu kurmak istediklerini iddia eden yazılar ve haberler sistematik olarak yayınlanmaya başladı ve bu, son derece provokatif ve endişeli bir ortam yaratıyor.
Büyük bir geriye dönüş yok zaten. Avrupa’dan veya Süryani nüfusun oldukça kalabalık olduğu Irak ve Suriye’den Türkiye’ye muazzam bir Süryani göçü yok.
Kaldı ki olsa ne olur? Türkiye bu halkın da vatanı değil mi?
Süryaniler çeşitli hileler ve haksızlıklarla el değiştiren mülklerini tekrar elde edebilmek için hukuk yoluyla mücadele ediyorlar. Benim bildiğim ve halen Türkiye mahkemelerinde görülen toprak işgali davaları var.
Ama bu sürecin birilerini rahatsız ettiği de bir gerçek. Millet gazetesinde geçenlerde yer alan bir haber, insana Ergenekon süreci öncesinde gayrımüslimlere karşı yürütülen kampanyaları ve bu kampanyaların sonucunda öldürülen Hrant Dink, Malatya Zirve katliamı ve Rahip Santoro cinayetiyle sonuçlanan süreci hatırlatıyor.
Millet gazetesinde yer alan habere bakalım:
“Araştırmacı Yazar Doğan Bekin, tarihte Güneydoğu’dan Musul’a kadar uzanan bölgede kurulmuş olan Büyük Asur Devleti’ni yeniden canlandırmak isteyen Nasturi, Süryani ve Asurîlerin büyük çalışmalar içine girdiklerini bildirdi. Osmanlı döneminde toprakları 28 milyon metrekareye ulaşan ancak şu anda 875 bin metrekareye düşen ülke toprağının bu son çıkarılan yasayla birlikte bu sefer kuvvetle değil, parayla satın alma yoluna gidildiğini belirten Doğan Bekin, ‘Büyük İsrail devletinin kurulması için yapılan çalışmaları herkes bilmektedir. Ancak bunu tamamlayacak bir başka önemli faktör de Güneydoğu’da Büyük Asur Devleti ile ilgili toprak satın alma ve toprakların el değiştirme süreci başlayacaktır’ şeklinde konuştu.”
Gazetenin kaydettiğine göre, Bekin, şu an Suriye’de bulunan Patrik merkezinin de Mardin’e taşınacağını söylüyor.
Yeni bir Asurî İmparatorluğu kuracak olan halkın şu an imparatorluğun merkezi diyebileceğimiz Mardin’de sayısı nedir biliyor musunuz?
Midyat’ta üç bin civarında.. Mardin’de ise 200 aile kadar..
28 milyon metrekare tutarındaki Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan toprakların bir kısmını elimizden alacak olan halkın gücü de nüfusu da bu kadar..
Sonra cidden anlamak mümkün değil..
Şu bakiye topraklar çok kıymetli anladık da, bu toraklarda, İsrail mi, Kürdistan mı, Ermenistan mı, yoksa Asur İmparatorluğu mu kurulacak, artık bir karar verin be kardeşim!
Sayın Doğan Bekin Saadet Partisi GİK üyesiymiş. Siyasi bir parti içinde bu fikirlerle siyaset yapılabiliyor olması gerçekten Türkiye’nin şanssızlığı.
Bekin’in bu ipe sapa gelmez iddialarının ben sadece Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planlarının klasörlerinde birer suç ve ihanet belgesi olarak kaldığını sanıyordum. Meğer bu fikirler hâlâ tedavüldeymiş ve pazarlandığı alan da İslami bir sosyal ve siyasal alan..
İnsan buna ayrıca üzülüyor tabii.

Yorumlar kapatıldı.