İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yabancı yurttaş

Aydın Engin

1996 yılında bir tapu sorununun çözülmesi için, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir İstanbul Rum’u İstanbul 2 Numaralı İdare Mahkemesi’ne başvurdu.  Yargıç başvuruyu reddetti ve kararda aynen şöyle yazdı: “Yabancı uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı…” Hukuk fakültesinde yurttaşlık hukukunu düzenleyen medeni hukuk öğrenmiş, mezun olmuş, hukuk fakültesi diplomalı yargıç böyle demiş. İnanılır gibi değil ama bu gerçek.Ancak bu karara itiraz edilince dosya yüksek yargının bu konudaki son durağı olan Danıştay’a gitti ve Danıştay 12. Dairesi’ndeki yüksek yargıçlar “Yabancı uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” yazan kararı oybirliğiyle onayladı…

****

Bir kadın. Rus. 18 yıldır evli; 18 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Kocası Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. Askerliğini bu ülkede yaptı, TC kimlik numarası var ve mavi renkli, ay yıldızlı “TC kimliği” taşıyor.

Kadın şimdi Ukrayna’da yaşayan yaşlı annesini ziyaret etmek istedi. Ukrayna vizesi için evlenme cüzdanını göstermesi gerek(miş). Evde aradı bulamadı. İstanbul’da nikâhlarını kılan Beyoğlu Evlendirme Dairesi’ne başvurup yeni cüzdan ya da onun yerine geçecek bir belge istedi. TC devletinin memuru önce kadının adına baktı. (Diyelim) Natalia Arkovna. Yüzünü buruşturdu. Ardından kadının uzattığı kocanın TC kimliğine baktı. Uzun uzun baktı. Kaşlarını çattı:

– Sen yabancı, koca yabancı… Bunu biz veremeyiz. Dışişleri Bakanlığı’na başvuracaksınız…

Natalia Arkovna çok yaşadığı bir kâbusu yeniden yaşayacağını anladı ve çaresizce kendisinin ve kocasının ay yıldızlı TC kimliklerini gösterdi.

TC devletinin memuru omuz silkti:

– Sen Natalia. Kızlık soyadı Arkovna. Koca Garabet. Soyadı Marisyan… Olmaz yabancılara ya Dışişleri Bakanlığı ya Yabancılar Polisi bakar.

Natalia patladı:

– Sen bu devletin ay yıldızlı kimliklerini görüyor ve hem bana, hem kocama yabancı diyorsun. Farkında mısın, suç işliyorsun!

TC devletinin memuru sırıttı:

– Öyleyse mahkemeye başvur…

Kadın ağladı. Ya öfkeden ya çaresizlikten. Ama ağladı.

Bu olay üç hafta önce İstanbul’da yaşandı.

*    *    *

Feriköylü Stelyo anlattı. Sıradan bir kimlik kontrolü sırasında polis önce Stelyo’nun TC kimliğini evirmiş çevirmiş, adını güç bela hecelemiş sonra da sormuş:

– Oturma müsaaden var mı senin dayı?

– Niye?

– E yabancısın ya… Oturma müsaadesi lazım… Sen nerden geldin buraya, İstanbul’a?

Stelyo önce “Lahavle” çekmiş, sonra cevaplamış:

– Valla kilise kayıtlarına göre bizim aile 300 yıldır İstanbullu.

Stelyo’nun TC kimliğine halâ elinde tutan iyi kalpli polisin kafası karışmış:

– Dayı, sen yine de yabancılar polisine başvur. Al oturma müsaadeni, hep yanında taşı. Bakarsın ters bir memura çatarsın…

*    *    *

Buraya kadarı cahil bir memurla, kalın kafalı bir polisin saçmalıklarıydı diyelim.

Öyleyse cahil olmayan, kalın kafalı da olmamaları gereken yargıçlara ve yüksek yargıçlara bir göz atalım mı?

1996 yılında bir tapu sorununun çözülmesi için, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir İstanbul Rum’u İstanbul 2 Numaralı İdare Mahkemesi’ne başvurdu.  Yargıç başvuruyu reddetti ve kararda aynen şöyle yazdı: “Yabancı uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı…”

Hukuk fakültesinde yurttaşlık hukukunu düzenleyen medeni hukuk öğrenmiş, mezun olmuş, hukuk fakültesi diplomalı yargıç böyle demiş. İnanılır gibi değil ama bu gerçek.

Ancak bu karara itiraz edilince dosya yüksek yargının bu konudaki son durağı olan Danıştay’a gitti ve Danıştay 12. Dairesi’ndeki yüksek yargıçlar “Yabancı uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” yazan kararı oybirliğiyle onayladı…

Yetmediyse bir örnek daha:

1988’de hükümet “sabotaj yapabilecekler”le ilgili bir kararname yayınladı. Orada aynen şöyle yazıyor: “Memleket içindeki yerli yabancılar (Türk tebaalı)”

(Yargı erkindeki örnekler bu kadar değil. Daha fazlasını merak edenler www.baskinoran.com linkini tıklayıp bir turlasınlar…)

*    *    *

Böyle yazıların son paragraflarında bir yargı, bir değerlendirme, bir yorum yapılması adettendir.

Ben yapmamaya karar verdim.

Yazı bu kadar.

Yorumlar kapatıldı.