İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kardeş Azerbaycan’ın son kazığı

Baskın Oran

22.04.2009’da Ermenistan’la protokollere giden süreç duyulunca, Türkiye’yi cezalandırmaya karar verdi. İki Türk camisini kapattı (Hürriyet, 20.05.09) ve Türkiye’ye “indirimli” sattığı doğalgaza zam ilan etti (Taraf, 26.04.2009. Oysa, Türkiye’ye doğalgazı 120 dolardan satma anlaşması yaptığında, Rusya’ya 80 dolardan satıyordu). Türk Şehitliğindeki Türk bayraklarını direkleriyle söktü (Milliyet, 18.10.09). Sonuçta, Türkiye’nin Ermeni meselesinde önünü açacak protokolleri büyük başarıyla sabote etti. Şubat ayına geldiğimizde de, Taksim’deki “Dişe Diş, Kana Kan, İntikam” mitinginin masraflarını karşıladı. Şimdi de, (ama haklı ama haksız) Türkiye’nin canını dişine takarak uğraştığı İsrail’e hava üssü verdi.

*************
“İki devlet, tek millet” diye diye fazlaca şımarttığımız Azerbaycan, ama haklı ama haksız, Türkiye’nin canını dişine takarak uğraştığı İsrail’e hava üssü verdi
İran (solda) ve Azerbaycan Dışişleri Bakanları Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile.
BASKIN ORAN Arşivi
Bizim basın biraz yazdı, ama nedense gazetecilerin bile duymayacağı kadar: Soydaş Azerbaycan, İran sınırında İsrail’e bir hava üssü verdi. Haberi, ABD’nin ünlü Foreign Policy dergisi 28 Mart sayısında duyurdu. ABD’li üst düzey bir yetkilinin Şubat başında yaptığı açıklamaya göre İsrail, Azerbaycan’dan İran’ın kuzey sınırında bir havaalanı satın aldı (“have bought an airfield”). Olayın öncesine ilişkin olarak haberde şu hususlar da yer aldı.
1) Şubat sonunda, İsrail’in Azerbaycan’a 1,6 milyar dolarlık Heron ve uçaksavar füze satmasına ilişkin anlaşma imzalandı. (Bu haber Türkiye’de çok duyuldu).
2) İran yine Şubat’ta, Azerbaycan’a iki nota verdi. Biri, Mossad ajanlarının Azerbaycan topraklarında faaliyette bulunmasını, diğeri de İsrail’de eğitilmiş suikast timlerinin İranlı bilimcileri hedef almasını protesto ediyordu. (Son 2 yılda 4 İranlı nükleer bilimci öldürüldü, Sabah, 12.01.2012. Amerikan ve diğer yabancı kaynaklar, Mossad ajanlarının Azerbaycan’da cirit attığını duyuruyorlar).
3) İktidardaki Yeni Azerbaycan partisinin bir üyesi, hükümetten, ülkenin adının “Kuzey Azerbaycan” olarak değiştirilmesini istedi. Böylece, “Güney Azerbaycan” diye andıkları kuzey İran’da yaşayan 16 milyon Azeri’nin bağımsızlığa kavuşturulmasını kastetti. (“Güney Azerbaycan” terimi, en çok, Turancı eski cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey tarafından kullanıldı).
4) WikiLeaks’in yayınladığı, ABD’nin Bakü büyükelçilik müsteşarı Donald Lu imzalı bir kriptoda (2009), İlham Aliyev’in şu sözleri yer aldı: “İsrail’le ilişkilerimiz buz dağına benzer. 10’da 9’u su altında.” (Bütün kaynaklar Azerbaycan ile İsrail arasındaki yakın ilişkinin 10 hatta 20 yıl önce başladığına işaret ediyorlar).
Haber hakkında İsrail yorum yapmayı reddetti. Azerbaycan biraz bekledikten sonra yalanladı ve haberi İran’la aralarını bozmaya yönelik bir iftira olarak niteledi. Bununla birlikte, ABD kaynakları şu noktaya dikkat çektiler: Azerbaycan Savunma Bakanı Safar Abiyev, üs verme haberi duyulmadan önce bir soruyu yanıtlarken, İran’ı bombalamaktan dönecek İsrail uçaklarının Azerbaycan’a inmeleri ve oradan İran’da arama-kurtarma operasyonu yürütmek istemeleri halinde bunu yasaklayacaklarını söylemekten kaçınmıştı. Israel Hayom gazetesinin 29 Mart sayısında da yer alan bu husus, eski bir ABD diplomatı tarafından da İsrail’in Haaretz gazetesinde dile getirildi (29.03.2012). Burada üç şey söylemek istiyorum.
Olayın yorumu
1) Ben böyle “sivri” haberlerde ihtiyatlı davranırım. Ama olay doğru. Dışişleri’ndeki arkadaşlara sordum, şu cevabı aldım: “Üssü satın alma değil, kullanma hakkı verilmiş.” Azerbaycan’da Sovyet döneminden kalma ve İsrail’in yararlanabileceği 8 adet metruk havaalanı olduğunu Independent gazetesi, Londra’nın ünlü Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün “Askeri Denge 2011” raporuna dayanarak yazdı (30.03.2012).
2) Haberi sızdıran tabii ki ABD. Durmadan İran’ı bombalamaktan bahseden İsrail’e söz geçiremeyince, kontrol edemeyeceği koşullarda başı belaya girmesin diye, süreci durdurmak amacıyla yaptı.
3) Bu olay, inşallah, Türkiye’nin kulağına artık küpe olur. “Kardeş”, “soydaş” diye başımıza koyduğumuz Azerbaycan, Türk dış politikasında yıllardır tartışmasız en zararlı ülke. En azından iki açıdan.
a) Yüzde 77’si Ermeni olan Dağlık Karabağ’ın bağımsızlıktan bahsetmeye başlaması üzerine, sobaya tiner döker gibi, bölgenin 1923’ten beri süregelen özerkliğini 1989’da bir parlamento kararıyla kaldırdı. Başını belaya soktu. Arkasından savaş çıkınca, askerleri, ellerindeki Sovyet tanklarını birkaç bin dolar karşılığında Ermenilere sattı. Böylece, kendi nüfusunun yarısı kadar olan Ermenistan’a yenilerek bölgeyi kaptırdı. O günden beri de D. Karabağ’ı kurtarmaktan başka bir şey düşündüğü yok ve Türkiye’yi de kendi girdabına çekti. Türkiye de, Allah akıllar versin, kendisini bunca yıpratan Ermeni meselesinin hallini D. Karabağ’a bağladı.
b) Şimdi de, Azerbaycan, Türkiye’nin İsrail’e karşı güttüğü (ama doğru ama yanlış) sert politikayı gözünü kıpmadan vurmuş oluyor. Bütün bunlara rağmen, Türkiye bana sormadan adım atamaz psikolojisi içinde ve Türkiye’yi hiç dikkate almadan aklına ne eserse onu yapıyor. Kaç kere yazdım.
Tek taraflı aşk
24.04.2004 Annan Referandumunda Kıbrıslı Türklerden “evet”, Rumlardan “hayır” çıkması halinde KKTC’yi tanıyacağını açıklamıştı; sonuç malum. 29.04.2004’te, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde KKTC milletvekillerinin ilk kez oturumlara katılmalarını sağlayacak rapor oylanacakken, Azeri heyeti “kokteylleri olduğu için” salondan ayrıldı. Haziran 2005’te Erdoğan Bakü’yü ziyaret ettiğinde Aliyev KKTC pasaportlarını kabul edeceklerini, KKTC’ye doğrudan uçuşları başlatacaklarını, Azeri şirketlerin KKTC’de büro açacaklarını bildirdi; sonuç malum.
22.04.2009’da Ermenistan’la protokollere giden süreç duyulunca, Türkiye’yi cezalandırmaya karar verdi. İki Türk camisini kapattı (Hürriyet, 20.05.09) ve Türkiye’ye “indirimli” sattığı doğalgaza zam ilan etti (Taraf, 26.04.2009. Oysa, Türkiye’ye doğalgazı 120 dolardan satma anlaşması yaptığında, Rusya’ya 80 dolardan satıyordu). Türk Şehitliğindeki Türk bayraklarını direkleriyle söktü (Milliyet, 18.10.09). Sonuçta, Türkiye’nin Ermeni meselesinde önünü açacak protokolleri büyük başarıyla sabote etti. Şubat ayına geldiğimizde de, Taksim’deki “Dişe Diş, Kana Kan, İntikam” mitinginin masraflarını karşıladı.
Şimdi de, (ama haklı ama haksız) Türkiye’nin canını dişine takarak uğraştığı İsrail’e hava üssü verdi. Türkiye’nin, (ama doğru ama değil) Amerika’yı küstürmek riskini göze alarak Güvenlik Konseyi’ndeki nükleer pazarlıkta arka çıktığı İran’a her an saldırabilecek bir konuma geçti.
Yine de kabahat sadece bizde: Biraz doğalgaz korkusundan, biraz “İki devlet, tek millet” diye diye, çok şımarttık bu ülkeyi. Aslında, onun yaptığıdır normal olan: Menfaatini güdüyor.

Yorumlar kapatıldı.