İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu günün İnkarı Yarının Soykırımı

Fransızcadan çeviren: Raffi Hermonn Araks
‘Ermenilere yönelik kıyımların soykırım olarak adlandırılması gerektiğine’ dair bir karar öneren, Kongre (ABD) üyesi, Adam Schiff, Yahudi’dir. Yahudi ulusu, Schiff’in bu girişimine minnet duymalıdır; zira onun sayesinde Yahudilerin onuru ABD’de, İsrail’de ve her yerde kurtulmuştur. O, bizlerin insani görüntümüzü yeniden yapılandırdı ve bunu, tazminat ödememek için her şeyi yapmaya hazır olan, içten pazarlıklı soykırım inkârcılarına rağmen yapabildi.

Adam Schiff, aslında bir başka Yahudi olan, Türkiye’de, o zamanlar, ABD Elçisi olan Henry Morgenthau’nun yolundan yürüyor. O (Morgenthau, Ermenilere yönelik yapılan kıyımlar için) ‘Modern zamanların en büyük suçu!’ demiştir…
Adam Schiff, aynı zamanda bir başka Yahudi’nin, İsrail’e doğru giderken, yolda Damas’ta açlıktan ölmek üzere olan, ağır durumda ve hasta Ermeni çocukların durumuyla karşılaşınca sarsılmış ve bunun üzerine ‘Musa Dağ’ın 40 günü’ adlı romanı yazmış, Franz Werfel’in öğrencisidir…
1918’de,  Haim Weizmann’ın sekreteri olan Shmiel Talkovsky, tabii Weizmann’ın onayını almadan yazdığını tasavvur edemeyiz ‘(…) Talihi, bizimkine bu kadar benzer olan, Ermenilerden başka bir ulus var mıdır acaba?’
Ama bugün İsrail’de, bir Yahudi’den daha az Yahudi olanlar; bir Siyonist’ten daha az Siyonist olan, Devlet Başkanı ve Hükümet Lideri dâhil, insanlar vardır. Bir başka ulusun soykırımını inkâr etmek, bize, kendi ulusumuza karşı olmuş soykırımı inkâr etmekten daha az çirkin değildir. Aynı zamanda tehlikelidir de… Bugün inkâr etmek yarın yeni bir soykırım yapmak demektir.
Ermeni Soykırımı, bu yüzyılın ilk soykırımı değildi, çünkü Alman Ordusu 1904’te 100 bin Namibyalı’yı katletmişti.
1915’te, Ermenilere yönelik soykırım başladı, Osmanlılar kendi aralarında 1,5 milyon insanı katlettiler, değişik şekillerde.
Eğer uluslararası kamuoyu, Namibyalılara ve sonra da Ermenilere karşı işlenmiş soykırıma karşı çıksaydı, belki de Yahudilere karşı olan Holokost önlenebilirdi. Bu basit bir tahmin değildir, kuvvetle muhtemel bir vakıadır. Polonya’yı istilâ etmeden önce, Hitler subaylarına yönelik konuşurken (24 Ağustos 1939) ‘(…) Acz içindeki bir batı medeniyetinin, benim hakkımda ne diyeceğini hiç umursamıyorum. Polonya dilinin uzantıları olan, hiç bir ayırım yapmadan, erkekleri, kadınları, çocukları, acımadan katledilmelerini emrettim. Ne oldu, son tahlilde Ermenilerin yok edilişlerini bugün kim hatırlıyor ki?’ demişti,
Hitler’in, ordularını rahatlatmak için sarf ettiği söylem, işte buydu…
İsrail’in düşmanı olan, örneğin Mahmut Ahmedinejat kalkıp Yahudi soykırımını inkar eden bir söz sarf ettiğinde, hepimiz ayağa kalkıp infial halinde karşı çıkacağız ama bazı ‘Janti’ isimler çıkacaklar ve ‘Haklısınız! Ama bizim de kendi (burada ‘LER’ demek yerine inkarcı olanlar’ diyebilirdi ve deseydi keşke) Türklerimiz var!’ diyeceklerdir.
Doğal ve tarihi olarak, bir soykırımın kurbanları olarak, bizler bütün dünyaya, ta en uç köşelere soykırım mesajlarını ulaştıran tek ulus olmalıydık; zira bizlerin başına gelmiş olan, başkalarının başına gelebilirdi ve geldi bile zaten, Rwanda halkına, Boşnak halkına, Kamboç halkına, Sudan ve Birmanya halklarına…
Başka ulusların başına gelmiş vahşetleri anlamak için, ille Holokost’ları kıyaslamaya ihtiyacımız yok… 
http://www.haaretz.com/print-edition/news/turkey-and-the-armenians-today-s-denial-is-tomorrow-s-holocaust-1.230939

Yorumlar kapatıldı.