İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni sineması izler misiniz?

mustafa sütlaş musutlas@gmail.com

Ermeni Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Ermeni sineması film gösterileri başladı; her ay bir film gösterilecek, Ermeni sinemasını merak edenlere duyurulur! ilk gösterimde ben de vardım. Balıkpazarın’daki dernek merkezinin küçücük holünde 25 kişi vardık. giren çıkanlar ve derneğin gönüllüleriyle sayımızın kabaca “kırk”a ulaştığını söyleyebilirim.


mustafa sütlaş musutlas@gmail.com
İstanbul – BİA Haber Merkezi 04 Şubat 2012, Cumartesi
ilk gösterimde ben de vardım. balıkpazarındaki dernek merkezinin küçücük holünde 25 kişi vardık. giren çıkanlar ve derneğin gönüllüleriyle sayımızın kabaca “kırk”a ulaştığını söyleyebilirim.
filmin başlamasını beklerken eski dernek maceralarım aklıma geldi: herhangi bir etkinlikte katılımcı sayısı 15-20’ye ulaştığında sevinçten göklere uçardık; pek belli etmediler ama dernek gönüllülerinde de aynı şeyi gözlemledim: iki kez çay, bir kez de bisküvi kraker servisi yaptılar, büyük bir heyecanla. ama bence asıl güzel olan herkesin kendisini orada bir “yabancı” gibi hissetmemesiydi.
izleyicilerin hepsinin ermeni olmadığı açıktı; dolayısıyla bu duygu bana çok iyi geldi.
türkiye’de aslında herkes “türkiyeli”, kimse “yabancı” ya da “el” değil, “farklı etnik kökenlerden gelen türkiyeliler bir araya gelince bu hemen belli oluyor.
bu gerçeği keşke bir de resmi yetkililer, görevliler ve sorumlular da fark etse, hissetse, hissedebilse!
bunu çok istesem de çok kolay olmayacağını da düşünmeden edemiyorum. çünkü en üsttekiler böyle hissetmiyor.
çünkü medya da “onların hislerine tercüman”, hatta daha da ileri de bir sol üstleniyorlar sıklıkla: “rehberlik, önderlik ediyorlar”.
fransa’da kabul edilen yasayı bazı parlamenterlerin anayasa mahkemesine götürülmesini “zafer” olarak nitelendirmeleri bunun göstergelerinden birisi.
zafer dedikleri olsa olsa bir “pyrus zaferi” çünkü. ama bunun ayırdında değiller, ya da ayırdındalar ama bunu belli etmek istemiyorlar.
ne de olsa ana akım medya her dönemde iktidarların “dümen suyunda gitmeyi” en sağlam yol olarak belliyor. sanırım bu da bizim “değişmez”lerimizden birisi…
“namus” filmi, sinemanın “namus”u
burada öncelikle film üzerinde duracağım; bir film eleştirmeni değilim ama dikkatimi çeken bazı noktaları vurgulamadan da geçemedim:
film öncelikle hem teknik, hem de sinema yaklaşımı bakımından çok güzel bence. daha önce izlediğim “ermeni filmleri” sayısı iki üçü geçmese de bu film doğrusu beni çok etkiledi.
çünkü öncelikle ermeni toplumunun özellikle filmin çekildiği dönemde, yani 1925’deki “halk kültürü”ne dair pek çok unsur ve etnografik ögeyi içeriyor. gördüklerimiz bize, en azından bana yabancı değil. benzer alışkanlıklar, gelenekler bugüne kadar uzanıyor. bu kadar çok benzerlik ancak aynı toprakta yaşayanlarda olabilir. bu gerçek herkese bir şeyler söylemeli!
1926’da ilk kez gösterilen bu film dönemin bir ermeni yazarının romanından yola çıkılarak çekilmiş. yönetmen gerçekçi bir anlatım tarzını benimsemiş. kimi abartılı sahneler, o gerçeğin altının çizilmesi hedeflenerek filme konulmuş.
filmin çekimi sırasında henüz “kızıl devrim”in il yıllarını yaşayan ruslar teknik olarak oldukça gelişmiş düzeydeki film deneyim ve olanaklarını filmin yönetmeni amo bek nazaryan’a (hamo beknazarian) da sunmuşlar.
vikipedia’da hamo beknazarian’a dair yazılan bilgiler şöyle:
19 Mayıs 1891’de yerevan’da doğmuş. bir tanıdığı ona bir filmde rol teklifinde bulunmuş. böylelikle 1914 yılında sinema kariyeri başlamış. daha sonra sinema alanında kalıcı olmaya niyetlenmiş. 1914 ve 1918 yılları arasında devrim öncesi rus filmlerinde popüler bir aktör olmuş. yetmişe yakın filmde oynamış. 1920 yılında, ermenistan’a dönmüş ve gürcü halk eğitim komiserliği ofisi için bir film bölümü geliştirmek üzere tiflis’e gitmiş. Tiflis’te “baba katili” ve “kayıp hazineleri” dahil birçok film çekmiş. 1925 yılında, ilk ermeni filmini çekmek üzere ermenistan’a taşınmış. “namus”u ve 1933 yılında ilk sesli ermeni filmi sayılan “pepo”yu çekmiş. 1941 yılında, “stalin ödülü” almış. uzun metrajlı konulu filmlerin yanı sıra birkaç belgesel de çeken hamo beknazarian 27 Nisan 1965 tarihinde moskova’da ölmüş.
sergey eisenstain’in “potemkin zırhlısı”nı çektiği yılda çekilen bu film hiç de ondan eksik değil bence. filmi yapan yönetmeni eisenstein kadar tanımasak da film ortada.
filmde gösterilen toplumda insanların kimlikleri, özellikle adları da bana ilginç geldi: aralarında “seyran” var, “rüstem” var! adetler de öyle; azeri, gürcü, kafkas coğrafyasına özgü bir çok unsur filmde yer alıyor. gösterilenlerin inanç olarak “hıristiyan” bir toplum olması belki de tek fark. üzerinde düşününce filmdeki kahramanların “kürt” olabilecekleri de aklıma geldi.
eğer böyleyse filmden başka mesajlar almak da olası. ayrıca o dönemde kadına bakış, namus anlayışı, şiddet vb. unsurların hepsi filmde var. hatta meşhur ermenistan depremi bile filmde, üstelik de çok gerçekçi bir şekilde  gösterilmiş.
bunlar sıradan bir izleyicinin gözlemleri; aslında filmi bir de sinemacı gözüyle irdelemek ve yazmak gerekli. acaba “sinema yazar ve eleştirmenleri” izlemiş midir?
filmi izlerken aklımda kalan noktalardan birisi de film boyunca kullanılan müzikle perdede gösterilenin uyumu oldu. eğer dijital kopyaya sonradan eklenmediyse, bu unsur da yönetmeni daha ilginç kılıyor bana göre; çünkü yalnız sinemayı değil, tiyatro hatta operayı da bilen bir yönetmen.
film bitince ermeni sinemasının, türkiye’de 50’li, 60’lı yıllarda yapılan filmlere göre bile daha ileride bir sinema olduğunu düşündüm. umarım bu sinemanın başka filmlerini de izleyebiliriz.
filmin bitiminde programın düzenleyicisi, kendisi de sinemacı olan sibil çekmen’le konuştum. bu etkinliğe dair bianet’te bir yazı yazacağımı söyledim ve ona bazı sorular yollayacağını belirttim. hoşuna gitti. hemen yanıt verdi. sevindim. sorularım ve onun yanıtları şöyle:
bu düşünce nasıl şekillendi, bu gösterimlerle neyi amaçlıyorsunuz?
ermeni kültürü ve dayanışma derneği’nin en temel amaçlarından biri, ermeni kültürünü ve dilini tanıtmak ve yaşatmaktır. derneği en başından beri, hem türkiye ermeni toplumuna hem de türkiye toplumuna açık bir yapıda kurgulamaya çalıştık. bu bağlamda batı ermenicesini yaymak ve yaşatmak için atölyeler düzenliyoruz.
buna paralel olarak da, kültür sanatın farklı dallarında düzenlenecek atölyeler, etkinlikler ve projeler aracılığıyla sadece ermeni kültürünü tanıtmayı değil, aynı zamanda ermeni toplumunun kültürel üretkenlik düzeyini yükseltmeyi hedefliyoruz. sinema da bunun ayaklarından biridir. ermenistan sineması ya da ermeniler tarafından yapılan sinema dediğimizde, bilgilerimizin çok kısıtlı olduğunu fark ettik.
bunun temel nedenlerinden biri bence; diasporada yaşayan ermeni yönetmenlerin çekmiş olduğu filmler hariç, sovyet ermenistanı’nda ya da daha sonra ermenistan cumhuriyeti’nde çekilmiş filmlere ulaşmanın zorluğu. daha önce ermenistan sinemasından bazı örnekler türkiye’de gösterildi; fakat sayı ve çeşitlilik hep kısıtlı kaldı. film gösterim programıyla amaçladığımız, hep birlikte, ermenistan sinemasıyla ilgili bilgilerimizin sınırlarını genişletmek.
film gösterim programında önümüzdeki dönemde neler olarak?
elimizdeki filmleri sırayla izleyeceğiz. bunlar arasında ismi diğer yönetmenlere göre daha çok bilinen sergey paradjanov’un filmleri de var, şu anda ermenistan sinemasının en çok tanınan yönetmenlerinden olan, aynı zamanda her yıl yerevan’da düzenlenen “uluslararası altın kayısı film festivali”nin başkanı olan harutyun khachatryan’ın belgesel filmleri de… ermenistan sinemasına odaklı kalmakla birlikte, diasporada film çeken ermeni yönetmenlerin filmlerini de programımıza alacağız. ermenistan’da çekilmiş kısa filmlerden bir seçki de yapılabilir. mıgırdiçyan, malyan, manaryan en azından birkaç filmini izleyeceğimiz yönetmenler arasında… “namus”, aleksandr şirvanzade’nin aynı isimli romanından uyarlanmıştı. elimizden geldiğince, edebiyat uyarlaması olan filmleri de bulup programa dahil etmeye çalışacağız.
bu filmleri nasıl neye göre belirliyorsunuz?
film gösterimlerine başlamak için ilk filmi seçmek zor olmadı: amo bek nazaryan’ın çekmiş olduğu “namus”, ermenistan sinema tarihinin ilk uzun metraj kurmaca filmi olarak sayılıyor. dolayısıyla, ilk gösterim, ilk film… bundan sonraki gösterimler, sanırım biraz da ay içinde yapılacak olan diğer etkinliklerle şekillenecek:
mesela, mart ayında, 8 mart’tan dolayı, kadınlarla ilgili bir film gösterip, filmin ardından toplumsal cinsiyetle ilgili bir söyleşi düzenleyebiliriz. mayıs ayı için, işçilerin yaşamıyla ya da mücadelesiyle ilgili bir film arayışına geçebiliriz. yervant odyan’ın “yoldaş pançuni” kitabının yeni baskısı yapıldığında, “haydi, bir de yoldaş pançuni’yi izleyelim” diyebileceğiz. gerek “önemli günler”, gerekse ermeni toplumunun kültür-sanat yaşamındaki gelişmelere paralel bir film programı örmeye çalışacağız.
ermeni sinemasını türkiye’deki sinema severler tanıyorlar mı; genel olarak ermeni sinemasına dair neler söylersiniz?
muhtemelen paradjanov, peleşyan gibi yönetmenler, sinema tarihinde sıklıkla anıldığından, sinefillerin bildiği isimlerdir. bunun dışında, ermenistan sinemasının burada pek tanındığını zannetmiyorum. türkiye’de festivallerde ya da özel gösterimlerde izleyiciyle buluşan filmler dışında, birçok filmin zaten altyazılı versiyonunu bulmak mümkün değil zaten.
ermenistan dışında sinemayla ilgilenen ermeni yönetmenlerden ise atom egoyan, robert guédiguian ve serge avédikian’ı, filmleri ve yeni çalışmaları takip edilen isimler arasında sayabiliriz sanırım.
anadolu’da yaşayan ermeniler’e ilişkin de belgesel ya da konulu filmler var mı, gösterim programınızda bunlar da yer alacak mı?
serge avédikian’ın dedesinin köyü sölöz’de çektiği “aynı sudan içtik” adlı belgesel söylediğiniz kategoriye giren bir film olabilir sanırım. elimizdeki filmler daha çok ermenistan sinemasına ait, kurmaca eserler. yeni filmler arama çalışmalarımız devam ediyor.
dediğim gibi, aslında başlangıç noktası için iyi bir film arşivi var elimizde. önemli olan bu konuyla ilgilenen insanların, filmlerini, birikimlerini, bilgilerini bizlerle paylaşması, ve dernekteki bu gösterimler aracılığıyla daha çok insanın ermenistan sinemasıyla tanışması, ya da tanışıklığını derinleştirmesi.
ilk gösterim sonrası nasıl tepkiler aldınız?
gösterimlerin devam etmesi konusunda herkes hevesli görünüyordu. gösterime gelen izleyicilerden biri, yanında bir film getirmişti, izleyelim ve gösterim programımıza ekleyelim diye. izleyicilerin birçoğu, gerek benle gerek kendi aralarında filmi tartışmaya başladılar gösterimden sonra.
gelecekteki gösterimler için bizim aracılığımızla duyurmak istediğiniz bir mesaj var mı?
yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi; ermenistan-ermeni filmleri gösterimi, birlikte öğrenme, paylaşma platformu olarak planlanmaya çalışılan bir etkinlikler dizisi. sinemayla, ermeni kültürüyle ya da spesifik olarak ermenistan sinemasıyla ilgilenen kişileri, bizimle birlikte bu filmleri izlemeye, tartışmaya, ve bu sürece aktif olarak katılmaya davet ediyoruz.
teşekkürler. (ms/hk)

Yorumlar kapatıldı.