İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sakallı Nurettin Paşalar

ALBATROS / Ragıp Zarakolu
Bir zamanlar ortalarda “Ben İzmir fatihiyim” diye dolanan bir zat vardı. Şimdi kimselerin hatırlamadığı. Herhalde gelip geçmiş en demokratik meclis olan 1. Meclis, onu görevden alacaktı. Koçgiri ve Pontus bölgesinde “asayişi sağlarken” yaptığı mezalim nedeniyle. Bu paşanın mezalimleri daha sonra da bitmedi. İzmir’e giren ordunun başında Sakallı Nurettin Paşa vardı. Bu paşanın bir merakı da linç örgütlemekti. İzmir’in güzel evlerine yerleştikten sonra, İzmir Rum toplumunun metropolitinin huzuruna getirilmesini buyurdu. Metropolit, Fransız bahriyesinden birkaç bahriyeli askerin sözde “koruması” altında huzura alındı. Zavallı metropolit Fransız devletinin konsolosluğuna sığınmıştı. Sakallı Nurettin Paşa metropolite hakaretler yağdırdıktan sonra, sözde Fransız koruması altında olan bu insanı, kapı önünde bekleyen bir güruha teslim ettirdi. Ve binanın önünde zavallı metropolit linç edildi.

Sakallı Paşanın kısa bir süre sonraki bir başka linci ise ittihatçı kafayı sert eleştirileri ile bilinen gazeteci Ali Kemal’i İstanbul’dan kaçırtmasıdır. Yine aynı yöntemle bu kez İzmit’te konakladığı binada, önce Ali Kemal’e hakaretler yağdırdı, ona “Artin Kemal” diye hitap etti. Sonra bina önünde toparlanan güruha, Ali Kemal’i teslim ettirdi. İzmir Rum Metropoliti gibi, Ali Kemal de feci bir biçimde linç edilerek katledildi. Ve cesedini ağaca ayağından astırdı. Bu bir anlamda trenle oraya gelen İsmet Paşa’ya da bir mesajdı.
Sonuç olarak o zamanın “derin” kişileri, zaferden hisse istiyorlardı. Ve son düello da 1925 yılında yine İzmir’de oldu. M. Kemal’e ünlü suikast girişimi… Kadro içinde 1915 faciasının bazı tetikçileri de vardı. Arka planda ise kimi paşaların moral desteği… Olay ordu içinde de bir çeşit bölünmeye neden oldu. İsmet Paşa, bu nedenle paşaların sanık olmasını engelledi. Bunlar arasında bizim Sakallı Paşa da vardı. NUTUK’u biraz da bu paşalar arası hesaplaşma olarak okumak gerek. Sakallı da NUTUK’ta ağzının payını epey alır.
Sonuçta “İzmir fatihi” olarak politik parsa toplamaya kalkan Sakallı Nurettin Paşa köşesine çekildi ve unutuldu. Ve asla yargılanmadı…
Kemalizm’in parlak yazarlarından Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” adlı kitabında İzmir yangınına da değinir ve “İzmir’i niçin yaktık” diye sorar. “Acaba gavur olmasından mı çekindik” diye devam eder.
“Çankaya”nın içindeki bu değerlendirme son baskılarda sansür edildi. Herhalde resmi tarih ile çeliştiği için.
M. Kemal’in İzmir’deki tavrı, “Yunan bayrağına basarak hakaret etmeyi reddetmesi, herhalde medya önünde bir jest değildi. Bu bir anlamda, öfkeyle gelen bir asker kitlesine hakim olamamakla da açıklanabilir.
Ama nasıl olduysa oldu, İzmir yandı ve sivil halk “denize döküldü” alevler arasında. İzmir yine “gâvur” olmaktan kurtulamadı.
“Denize dökmek” metaforu siyaset literatürümüzde, “Birlikte kan döktük” söylemi gibi, terk edilmeyen bir yer kazandı.
“Kurtarılan İzmir” 1925, 1930, 1946 seçimlerinde CHP’ye oy vermedi. Hep muhalefete oy verdi.
Trakya ve Ege’nin CHP’ye kayması 1973 ve 1977 seçimlerinde Ecevit sayesinde sağlandı. O da reddi miras yaptığı “Atatürkçü” söylemi terk edip sola kaydığı için.
İki genç ulus devlet , Yunanistan ve Türkiye sanki köle değiş tokuşu gibi yurttaşlarını mübadele etti.
Anadolu’dan gidenler de Venizelos’a oy vermedi. Genellikle solu, komünistleri destekledi.
Venizelos emperyalizmin oyununa gelip Anadolu Rumluğunun felaketine neden olduğu için. Gelenler de burada M. Kemal’e oy vermedi fırsat buldukça.
Gelenler de gidenler de gittikleri yerde olduğu gibi, “muhacir” ve “mübadil” olarak dışlandı. Kültürleri ve dilleri farklı olduğu için. Dinleri bir olsa da…
Zaman içinde karşılıklı gitmeler gelmeler başladı, empati oluştu. Buna sol kültürün desteği de oldu.
1980 faşist darbesinden sonra “gidenler” sıcak bir kucaklama ile sol “kaçkaç”çılara kapılarını açtı.İki devlet zaman zaman sözde savaş eşiğine gelse de sol gelenek Türk-Yunan yakınlaşmasını daha kolay kıldı.
Sonuç olarak ne İstanbul’un ne de İzmir’in “fethi” son bulmuyor peş peşe gelen dalgalarla.İki kent de “gavur”luğunu koruyor. Anadolu’da yaşanan 1980 “sol tehcirinden”, “Alevi tehcirinden” sonra da.
*Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi/KOCAELİ

http://www.evrensel.net/news.php?id=22354

Yorumlar kapatıldı.