İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’nin 2015 stratejisine ihtiyacı var

Mehmet Fatih ÖZTARSU, Erivan Avrupa Bölgesel Akademisi 
Türkiye’nin kısa vadede 2015 stratejisi oluşturup, şimdiye kadarki rutin politikalar ve günü geçirme odaklı yaklaşımları terk etmesi gerekir. Bu strateji diasporanın adımlarını taklit etmek değil, var olan sorunları ele alma ve Ermenistan’la normalleşme sürecini tamamlama amacı taşımalıdır. Tarihî olaylarla ilgili aleyhteki binlerce kitaba onlarca kitapla karşılık vermenin herhangi bir etki oluşturmayacağını bilip, kamu diplomasisine yönelmek ateşin düşürülmesini sağlayabilir. Kısa sürede yetkin kadrolar ve “soykırım uzmanları” yetiştirilemeyeceğine göre, sivil diplomasi ve ekonomik ilişkilerin tesisine yönelmek doğru olacaktır. Türkiye’de Ermenistan’la bire bir çalışmalar yapan kurumların desteklenerek ortak köprünün oluşturulması gerekir. Bu konu; eğitim, ekonomik, kültürel ve siyasî ilişkilerin alt alta dizildiği bir kapsamda ele alınmalıdır. İkili eğitim işbirliği çerçevesinde Ermenistan’daki Türkoloji Bölümü öğrencileri ve sayısız Türkçe bilen Ermeni gençlerin dâhil edildiği programlar gerçekleştirilebilir.

*******************************
Fransa’nın 1915 olaylarıyla ilgili attığı adım Ermeniler için 2015’e giden yolda kazanılan en büyük zafer olma niteliğini taşımaktadır.
Büyük ülke liderleri açısından; Ermenilere söz verip sözünde durma geleneğini başlatan Fransa’nın kazandığı itibar, diasporanın faaliyetlerini sürdürdüğü diğer ülkelere de aynı şekilde yansıyabilir. Çünkü şu ana dek ülkelerindeki Ermeni oylarına talip olup bu meselenin üzerine gideceğini belirten liderler, seçimlerden sonra konuyla ilgili yaklaşımlarını değiştirmiş ve ümitleri boşa çıkarmışlardı. Artık bu durum değişmiştir.
Fransa’nın attığı adım Erivan’da büyük bir sevinçle karşılanmış, Ermeni vatandaşlar ve çeşitli siyasî parti temsilcileri Fransa Büyükelçiliği önünde sevinç gösterileri gerçekleştirmişlerdir. Ekim ayında Nicolas Sarkozy’nin Erivan’a gerçekleştirdiği önemli ziyaret ile birlikte Fransa’nın Ermenistan’da artırdığı yatırımları görmezden gelen Türkiye, Fransa’nın kararıyla şoke olmuş ve bu beklenmedik adım karşısında Fransa aleyhtarı politikaları tartışır hale gelmiştir. Bugün Türkiye’nin Fransa ile ilişkilerini hangi minvalde sürdüreceği tartışmaları devam ederken, Ermenistan tarafında ise bu ironik durum şaşırtıcı bir konu olarak tartışılmaktadır. Çünkü Türkiye halihazırda meselenin esas noktası olan 1915 ve Ermenistan konularını göz ardı etmektedir. Ermeni uzmanlar bu vaziyette Türkiye’nin acilen Ermenistan’la diyalog kurması gerekirken, Fransa ile ilişkiler konusuna kafa yormasına anlam verememektedirler.
Geçtiğimiz yıl Ermeni yetkililerin oluşturduğu “Ermeni Soykırımının 100. Yıl Etkinlikleri Uluslararası Teşkilat Komisyonu” 2015 yılına kadar çeşitli alanlarda propaganda ve bilimsel çalışma faaliyetlerini sürdürmek amacıyla çalışmalara başlamıştı. Yine Ermenistan’ın diaspora ile ilişkileri sıkılaştırmayı hedeflediği açılımlar muntazam şekilde sürdürülmüş ve gerçekleştirilen toplantılarda Ermenistan-Diaspora-Karabağ ekseninde politikalar üretilmesi gerektiği belirtilmişti. 2011 sonbaharında diaspora ile bağların güçlendirilmesini de sağlayacak olan ve çeşitli ülkelerden gelen Ermenilerin katıldığı Panarmenian Kongresi’nde iç ve dış gelişmelere yönelik konular ele alınmış; Gençlik, Dil ve Eğitim, Soykırımın 100. Yılına Hazırlıklar ve Diaspora ile İşbirliğini İlerletme ana başlıkları somut adımlar haline getirilmişti. “Bizim formülasyonumuz nettir: Diaspora için anayurt imkânlarının azamisi ve anayurt için diaspora imkânlarının azamisi” diyen Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Panarmenian Kongresi’nde diasporaya duyulan ihtiyacı ve verilen önemi şöyle özetlemişti: “Diaspora ve anayurt birbirinin devamlılığını sağlamalılar. Diaspora siyasî, kültürel, bilimsel, sağlık ve spor anlamında yurttan beslenmeli ve yurdu beslemeli.”
Ermenistan ve diasporanın kazanımları elbette Batı’daki Yahudi lobisinin Türkiye yönlü adımlarını terk etmesiyle de ilişkili olabilir. Ancak bu, İsrail-Azerbaycan-İran ekseni başta olmak üzere Kafkasya’daki ilişkiler ağı göz önüne alındığında sadece siyasî reflekse dayanan bir etkiye sahip olabilir. Bunun yanı sıra dünyaca kabul edilen Yahudi Soykırımı’na ek olarak Ermeni Soykırımı başlığıyla ilgili de 2015’e kadar hiç umulmadık gelişmeler kendisini gösterebilir. Bu durumda Türkiye’nin kısa vadede 2015 stratejisi oluşturup, şimdiye kadarki rutin politikalar ve günü geçirme odaklı yaklaşımları terk etmesi gerekir. Bu strateji diasporanın adımlarını taklit etmek değil, var olan sorunları ele alma ve Ermenistan’la normalleşme sürecini tamamlama amacı taşımalıdır. Tarihî olaylarla ilgili aleyhteki binlerce kitaba onlarca kitapla karşılık vermenin herhangi bir etki oluşturmayacağını bilip, kamu diplomasisine yönelmek ateşin düşürülmesini sağlayabilir. Kısa sürede yetkin kadrolar ve “soykırım uzmanları” yetiştirilemeyeceğine göre, sivil diplomasi ve ekonomik ilişkilerin tesisine yönelmek doğru olacaktır. Türkiye’de Ermenistan’la bire bir çalışmalar yapan kurumların desteklenerek ortak köprünün oluşturulması gerekir. Bu konu; eğitim, ekonomik, kültürel ve siyasî ilişkilerin alt alta dizildiği bir kapsamda ele alınmalıdır. İkili eğitim işbirliği çerçevesinde Ermenistan’daki Türkoloji Bölümü öğrencileri ve sayısız Türkçe bilen Ermeni gençlerin dâhil edildiği programlar gerçekleştirilebilir. Yunus Emre Enstitüsü buna benzer bir uygulamayı farklı ülkelerde uygulamaktadır. Ekonomik bağlamda, halihazırda Ermenistan’a yönelik ticarî ilişkilerin geliştirilmesi için çalışan düşünce kuruluşlarının desteklenmesi sağlanabilir ve bu kurumlarla ortak hareket ederek ikili ticarî ilişkilerdeki açmazlar çözülebilir. Ermenistan kamuoyunun yüzde 70’inin bu olayı desteklediği göz önüne alınırsa, konuyla ilgili acil adımlar atılması gerektiği anlaşılır. Kültürel anlamda iki tarafın birbirini tanıyacağı ve anlayacağı sivil diplomasinin ilerletilmesi gerekmektedir. Hayatı boyunca herhangi bir Türk ve Ermeni ile karşılaşmamış olan taraflar bir araya getirilmelidir. Siyasî ilişkiler ise tüm bu konuların nihai noktasını teşkil edecek olan ve Türk dış politikasının çatışmalı coğrafyada büyük başarı elde edeceği menzildir.

Yorumlar kapatıldı.