İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vakıflar’dan Ermeni Patriği’ne tepki

Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, ”Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı, Osmanlı tebaasına mensup bir Ermeni vatandaş tarafından kurulmuş, cemaat vakıflarıyla ilgisi olmayan bir vakıf. Dolayısıyla bu vakfın cemaat vakıflarına uygulanan kanunlardan yararlanması ve Sansaryan Han’ın Ermeni Patrikhanesine verilmesi söz konusu değil” dedi.


Ermeni Patrikliğinin, Sansaryan Han için ihtiyati tedbir kararı aldırmasına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ertem, basına yansımasından itibaren konuyla ilgilendiklerini söyledi.
Ertem, ”Konudan neden haberdar değiliz? Çünkü mahkeme, bizden görüş almadan karar vermiş. Aslında burada mülk sahibinden veya idare eden kurumdan görüş alınarak karar verilmesi gerekiyordu” dedi.
İhtiyati tedbir kararının kaldırılması için gelecek hafta mahkemeye itirazda bulunacaklarını belirten Ertem, şöyle devam etti:
”Ermeni Patrikliğince aldırılan ihtiyati tedbirin mahiyeti, burada herhangi bir tasarrufta bulunmamızı engelleyecek bir içerikte değil. İhtiyati tedbir, satışın engellenmesine yönelik. Zaten biz Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak çok değerli gayrimenkullerimizi satmıyoruz. Bu bizim kendi kanunumuzda da var. Mahkemenin Sansaryan Han için verdiği ihtiyati tedbir kararı, burayı kiraya vermemizi ya da yap-işlet-devret modeline yönelik burayı yatırıma açmamızı engelleyen bir içerikte değil. Biz burada kiraya verme noktasında tasarrufta bulunabiliriz. Doğrusunu söylemek gerekirse Patrikhanenin, Sansaryan Han’ın satışına yönelik (bizim satış yapmayacağımızı biliyor olmaları lazım) bir ihtiyati tedbir talebinde bulunması bana çok manidar geldi. Simgesel bir mücadele içerisine, hukuk savaşı içerisine girildiğini zannediyorum.”
-”İyi niyetli olmadıklarını düşünüyorum”-
Ermeni Patrikliğinin, bu kararı aldırırken iyi niyetli olmadığını düşündüğünü vurgulayan Ertem, ”Çünkü Sansaryan Han, Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfının bir gayrimenkulü. Bu vakfı Osmanlı tebaasından Ermeni bir vatandaş kendi geliriyle kuruyor. Yani Sansaryan Han, cemaat vakfı statüsünde olan bir vakfın mülkü değil. Bu vakfın aynı şekilde Erzurum ve Elazığ’da da mülkleri var. Ama Patrikhane nedense sadece Sansaryan Han ile alakalı olarak ihtiyati tedbir kararı talebinde bulunuyor. Erzurum ve Elazığ’daki mülklerle ilgili bir talebi yok” diye konuştu.
Cemaat vakıflarının 1936’dan sonra uğradıkları haksızlıkları, hukuksuzlukları giderme noktasında çok büyük çaba sarf ettiklerini vurgulayan Ertem, Ağustos 2011’de yaptıkları düzenlemeyle de tüm sıkıntılarının çözümüne yönelik bir işlem gerçekleştirdiklerini aktardı.
Ertem, Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfının bir cemaat vakfı olmadığını, cemaat vakfı olabilmesi için Lozan Anlaşması çerçevesinde vakıf statüsüne alınması gerektiğini kaydetti.
Lozan Anlaşması’nın, Türkiye’de yerleşik azınlıkların hayratının, mezarlıklarının, mektebinin ve ibadethanelerinin korunmasını öngördüğünü ifade eden Ertem, ”Dikkat ederseniz kurulmuş bütün cemaat vakıflarında şöyle bir ifade geçer; başta bir isim verir ve mektebi, kilisesi, mezarlıkları vakfı der. Niye? Çünkü Lozan Anlaşması, cemaat vakıflarının kuruluşunu bunun üzerine öngörmüş. Mektebini, okullarını, kiliselerini, hayratını ve mezarlıklarını korumaya yönelik bir felsefe üzerine oturtmuş” diye konuştu.
Ertem, Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfının, bu mahiyette kurulan vakıflardan olmadığını, bu nedenle Sansaryan Han’ın, basında yer alanın aksine cemaat vakıflarına ilişkin yapılan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilmemesi gerektiğini kaydetti.
Adnan Ertem, şöyle devam etti:
”Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı, Osmanlı tebaasına mensup bir Ermeni vatandaş tarafından kurulmuş, cemaat vakıflarıyla ilgisi olmayan bir vakıf. Dolayısıyla bu vakfın cemaat vakıflarına uygulanan kanunlardan yararlanması ve Sansaryan Han’ın Ermeni Patrikhanesine verilmesi söz konusu değil. Cemaat vakıfları 1936’dan sonra hükmü şahsiyet kazanmıştır. Çünkü Lozan Anlaşması böyle bir düzenleme yapılmasını istedi. Bir de 1936’da çıkan Vakıflar Kanununa istinaden bu vakıflara hükmü şahsiyet tanıdık. Hangi şartla? Beyanname vermeleri şartıyla. Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı niye mazbut vakıf statüsünde? Vakıfların yöneticisi ve hayır şartı kalmamışsa, o vakfın mazbut vakıf statüsüne alınmasına yönelik kanun vardır. Niye? Yöneticisi yoksa o vakfı kim yönetecek? Devlet diyor ki; Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetsin. Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı da 1936’da mazbut vakıf statüsüne alınıyor. Tesadüftür ki, cemaat vakıfları da aynı yıl vakıf statüsünde tanınmaya başlıyor. Yani bu durumda mesela Patrikhane o gün ‘Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı bizim mülkümüzdür’ diye müracaat edebilirdi. Halbuki Patrikhanenin 1936’da böyle bir müracaatı söz konusu değildir. Ama aradan 74 yıl geçiyor, bunlar vakfın bizatihi kendisine itiraz etmiyorlar, bir gayrimenkulüne itiraz ediyorlar ve ‘bizimdir, bizim olması gerekir, kiraya verilmesin’ diyorlar. Hiç ilgisi, alakası yok. Tamamen farklı olaylar. Tamamen çarpıtma, tamamen ‘biz buradan ne koparırız’a yönelik bir çaba.”
Ermeni Patrikliğinin, Sansaryan Han’ı istemesinin hukuki bir gerekçesi olmadığını kaydeden Ertem, çünkü kanunun, mazbut vakıf statüsüne alınmış vakıfların tekrar eski haline dönmelerine mani olduğunu vurguladı.
-”İtirazın lehimize sonuçlanacağına inanıyorum”-
Söz konusu vakfın mazbut vakıf statüsüne alınmasına idari, hukuki yolla itiraz edilemeyeceğini, çünkü 74 sene önce olmuş bir olayın hukuki yollarının da kapandığını dile getiren Ertem, sözlerini şöyle tamamladı:
”Şimdi ne yapıyorlar? Vakfın bizatihi kendisine itiraz etmiyorlar, gayrimenkule ilişkin bir hukuki süreç başlatıyorlar. İtirazın Vakıflar Genel Müdürlüğü lehine sonuçlanacağına inanıyorum. Bundan hiçbir şüphem yok. Vakıflar Genel Müdürlüğünün kendi mülkü yok zaten. Osmanlı’dan intikal eden 42 bin mazbut vakfı idare ediyor. Biz bu vakıflardan elde ettiğimiz gelirle de hayır şartlarımızı yapıyoruz, restorasyonlarımızı gerçekleştiriyoruz. Sanasaryan Mıgırdıç Ağa Vakfı da bu vakıflardan biri. Mahkemeye yönelik söylüyorum. Eğer bizim mazbutaya aldığımız vakıfların gayrimenkullerine yönelik olmak üzere ihtiyati tedbir kararları verilir ve bu emsal olursa, Vakıflar Genel Müdürlüğü artık iş yapamaz. Hukuki süreç buna göre düzenlenmiştir. Hukuk da buna uygun değil. Mahkeme bunu nasıl atladı, doğrusu anlayabilmiş değilim.”

Yorumlar kapatıldı.