İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Antoin Sevruguin: ‘Antoin Han’

Nazan Bekiroğlu
Rus asıllı bir Ermeni olan İranlı fotoğrafçı Antoin Sevruguin, Tahran’da doğmuştu. İran, Orta Asya ve Kafkasya fotoğraflarıyla meşhur Ermakov ile tanıştığında kararını verdi. O da sevgili İran’ının fotoğraflarını çekecekti… 1883’te Tahran’da stüdyosunu kurduğu zaman kaderi ve becerileri onu Kaçar hanedanından Nasreddin Şah’ın huzuruna kadar çıkardı. Çünkü Nasreddin Şah da geleceğe bir görüntü bırakmak istemişti her hükümdar gibi.

*************
Rus asıllı bir Ermeni olan İranlı fotoğrafçı Antoin Sevruguin, Tahran’da doğmuştu. İran, Orta Asya ve Kafkasya fotoğraflarıyla meşhur Ermakov ile tanıştığında kararını verdi. O da sevgili İran’ının fotoğraflarını çekecekti.
Tarihe meraklı, Firdevsi Şehname’sinden uzun pasajları ezbere okuyacak kadar İranlı olan Sevruguin dervişlerin, meczupların, saraylıların, aşiret reislerinin, devlet adamlarının, zorhane pehlivanlarının, manzaraların, olayların, idamların, infazların, evlerin bile siyah giydiği Muharrem törenlerinin ve daha pek çok şeyin fotoğraflarını çekti. Fakat 7000 fotoğraf camından oluşan koleksiyonu iki defa yıkım yedi. Fotoğraflarından 866’sı derlenebildi. Bu dağınık parçalar Freer Gallery of Art’da bir araya getirildi.
1883’te Tahran’da stüdyosunu kurduğu zaman kaderi ve becerileri onu Kaçar hanedanından Nasreddin Şah’ın huzuruna kadar çıkardı. Çünkü Nasreddin Şah da geleceğe bir görüntü bırakmak istemişti her hükümdar gibi. Geleceğe bir görüntü bırakmanın en kestirme yolu onun zamanına değin kâtiplerin elindeydi. Ellerinde kalem, önlerinde kâğıt olduğu müddetçe kâtipler, yüzü hükümdarlarının yüzüne çevrilmiş aynalardı. Onlar nasıl gösterirse gelecek zamanın insanları da öyle görecekti İran şahlarını. Ama Nasreddin Şah, aynanın sırrından çok daha etkileyici bir sırrın varlığını fark etmişti: Fotoğraf. Kader işte, Sevruguin, fotoğraf meraklısı bir şaha rastlamıştı. Kaçar hanedanının fotoğrafçısı olarak tanındı bu yüzden. Pek çok ödüle lâyık görüldü ve kendisine Şah tarafından bir de hanlık unvanı verildi. Artık Tahran’ın “Antoin Han”ıydı o.
Onun fotoğrafları arasında Nasreddin Şah’ın pek çok pozu var. Her yerde, her halde hep o. Tahtının merdivenlerine oturmuş Nasreddin Şah; mesajları, raporları dinlerken, bezgin, yorgun Nasreddin Şah; Batı tarzı kıyafetler içinde Nasreddin Şah; pazar teftişinde, köy gezisinde, avda, ziyafet masasında; erkânı, bakanları, saraylıları, şehzadeleri, hizmetkârları, havuzları, aynaları, oymaları, süsleri, debdebeleri, saltanatları arasında; tavuslu tahtları, Nadirî tahtları, püskülleri, sırmaları, zebercedleri, nişanları, armaları arasında Nasreddin Şah.
Nihayet, elinin altında dünya küresi ile poz verse de saltanatı kendi ülkesine bile yetmeyen Nasreddin Şah, Abdülazim türbesinde. Sık sık ziyaret ettiği bu kutsal makamın, Bahailerden biri tarafından canının alınacağı yer olduğu aklının ucundan geçmez ki. Bir başka fotoğrafta tahtının önünde cenazesi görünüyor Nasreddin Şah’ın. Arkada, Antoin Han’a çektirdiği fotoğraflardan biri hümayun bir çerçeve içinde hâlâ asılı. Kaçar hükümdarlarının bu fotoğraf seveni herkesin sığdığı yere, tabutuna sığıvermiş.
Nasreddin Şah’ın fotoğraflarını birbiri ardına dizerken kaçınılmaz olarak Mirza Reza Kermani’nin fotoğrafları görüntüye giriyor. Onsuz Nasreddin Şah eksik kalır. Çünkü Kermani, Şah’ın katili. Saltanatında 50. yılı kutlayan Şah’ı öldüren kişi nasıl biridir, fotoğraflarından anlamaya çalışıyorum. Tutuklanmış. Mayıstan ağustosa kadar sorgulanmış. Görüntüye bakılırsa epey hırpalanmış.
Şu fotoğrafta, bir merdivenin basamakları üzerinde oturuyor. İnce ellerini sağ dizinin üzerine bırakmış. Dizleri birbirine yapışık. Çıplak ayaklarını bağlayan zincir, basamakların üzerine yayılmış, sırtındaki aba da başındaki sarık gibi lime lime. Şu da Mirza Reza’nın ilkinden daha da yorgun bir fotoğrafı. Sakalları iyice uzamış. Başındaki sarığın yerinde şimdi ufak bir takke var. Boynu ve elleri zincirli, sağ ayağı tomrukta. Beyazlar giyiyor, idam yakın olmalı.
Bir fotoğraf daha; Mirza Reza Kermani’nin 5000 kişinin seyrettiği idamı. Güneş arkadan geldiği için kumun üzerine fotoğraf sehpasının ve çekim yapan iki kişinin gölgesi düşmüş. Garip bir ayrıntı, ürpertici. “Artistik” bir tercih mi yoksa fotoğraf hatası mı? Belli değil. Ama inanılmaz bir fotoğraf bu. Fotoğrafçılar kayıtta ama onların da resmi bir yerlerde kayıt altında. Sevruguin fotoğrafları renkli değil. Kan kırmızı, oysa fotoğraflarda gri çıkıyor. Gölgelerse kendi renginde.

Yorumlar kapatıldı.