İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa’daki oylama ve azınlıklar

Faruk Bildirici / Hürriyet
Hürriyet, Fransa Ulusal Meclisi’nde kabulü ile ilgili habere “Azgın azınlık” başlığı atmıştı… Kuşkusuz burada kastedilen, teklifin, 577 üyeli parlamentoda 50 kadar parlamenterin katılımıyla kabul edilmesiydi. Zaten haberin iç sayfadaki başlığı da “50 azgınlı düşünce soykırımı” biçimindeydi. Fakat 23 Aralık’taki bu manşet, Türkiye’deki azınlıklara mensup insanları rahatsız etti. Bu insanların hissettiklerini anlayabilmek için yazdıklarını okumakta yarar var: Dr. Arpi Tırpancı: Gazeteniz nelere yol açabileceğini bilerek mi nefret suçu işliyor? Geçmişteki hatalarını da hatırlayarak gazetenizin daha dikkatli olmasını istemek acaba yine azgınlık olarak değerlendirilir mi? Selin Özkan: Kim bu azgın azınlık? İstanbul’da bir avuç kalmış, Anadolu’da neredeyse yok olan bir milletin mensupları mı, kim? Hepinizi Allah’ın takdirine bırakıyorum adaletin bu dünyada olduğuna inanan bir Ermeni ve Hıristiyan olarak.Ayşe Günaysu: Azınlık denilen insanlara karşı tarihi utanç verici olaylarla dolu bu ülkede Hürriyet ne yaptığının farkında mı? Başka Hrant Dink faciaları mı yaşayalım? Hürriyet’in özür dilemesini talep ediyorum.

***************
HÜRRİYET, “Soykırım suçunu veya insanlık ve savaş suçunu savunan, inkâr eden veya kamusal alanda önemsizleştirmeye çalışanların cezalandırılmasına ilişkin yasa önerisinin Fransa Ulusal Meclisi’nde kabulü ile ilgili habere “Azgın azınlık” başlığı atmıştı.
Kuşkusuz burada kastedilen, teklifin, 577 üyeli parlamentoda 50 kadar parlamenterin katılımıyla kabul edilmesiydi. Zaten haberin iç sayfadaki başlığı da “50 azgınlı düşünce soykırımı” biçimindeydi. Fakat 23 Aralık’taki bu manşet, Türkiye’deki azınlıklara mensup insanları rahatsız etti. Bu insanların hissettiklerini anlayabilmek için yazdıklarını okumakta yarar var:
Dr. Arpi Tırpancı: Gazeteniz nelere yol açabileceğini bilerek mi nefret suçu işliyor? Geçmişteki hatalarını da hatırlayarak gazetenizin daha dikkatli olmasını istemek acaba yine azgınlık olarak değerlendirilir mi?
Selin Özkan: Kim bu azgın azınlık? İstanbul’da bir avuç kalmış, Anadolu’da neredeyse yok olan bir milletin mensupları mı, kim? Hepinizi Allah’ın takdirine bırakıyorum adaletin bu dünyada olduğuna inanan bir Ermeni ve Hıristiyan olarak.
Ayşe Günaysu: Azınlık denilen insanlara karşı tarihi utanç verici olaylarla dolu bu ülkede Hürriyet ne yaptığının farkında mı? Başka Hrant Dink faciaları mı yaşayalım? Hürriyet’in özür dilemesini talep ediyorum.
Nathalie: Gazete bayiine gittiğinizde “Azgın azınlık” diye bir manşet görmek, şayet azınlık olsanız hoşunuza gider miydi acaba? Buradaki Ermenileri, sorumlu olmadığı bir olay nedeniyle ‘azgın’ diye yaftalamayı uygun buluyor musunuz?
Sinan Yağcı: “Azgın azınlık” manşeti, nefret, düşmanlık, ırkçılık kokuyor. Hürriyet geri adım atsın, özür dilesin. ‘Türkiye Türklerindir’ logosunu kullanmaya devam eden gazete hiç değilse nefret suçu işlemesin!
Bu mesajlar, farklı amaçla atılmış olsa da bir başlığın olayla hiç ilgisi olmayan insanlar tarafından nasıl anlaşılabileceğinin, onlarda nasıl endişe yaratabileceğinin bir kanıtı olsa gerek. Tabii bu algının doğmasında geçmişte yaşananların etkisi büyük.
“Medya Etiği Platformu” başlıklı internet sitesinde tam da bu konuda özenle hazırlanmış bir yazı gördüm. “Fransa haberlerinde nefret söyleminden kaçınmanın beş kolay yolu” başlıklı yazıda, “daha sorumlu bir dil için medyaya beş basit etik öneri”de bulunuluyor:
“1- Etnik köken, eleştiri gerekçesi yapılmamalı, 2- Bir halkı toptan suçlayıcı ifadeler kullanılmamalı, 3- Etnik köken, bir siyasetin kaynağı gibi gösterilmemeli, 4- Gruplar ve ülkeler hedef haline getirilmemeli, 5- Unutulmaması gereken soru: Zarar nasıl asgariye indirilebilir?”
Beşinci öneride “Evrensel medya ilkesi, haberi yazmadan önce kendimize şu soruları sormamızı gerekli kılar: Haberin, konu ettiği şahıslar açısından olası sonuçları nelerdir? Zarar nasıl asgariye indirilebilir? Geri dönüşü olmayan zararlara yol açmamak için bu sorular akıllardan çıkarılmamalıdır” deniyor.
Son derece doğru. Nihayetinde Fransa’da Sarkozy ve haberdeki gibi “50 kadar parlamenter”in kabul ettiği bir yasa girişimi söz konusu. Bu yasa da şöyle ya da böyle geçer gider. Önemli olan haberlerle, hatta sözcüklerle insanlara zarar vermemek; toplumsal bellekte kalıcı hasarlar yaratmamak. Bunun için de sonuçlarıyla ilgili o soruları, her haberde kendimize sormak durumundayız.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta da, bu tür uluslararası problemlerde gazeteci olarak siyasetçilerle, devlet adamlarıyla aynı dili kullanma zorunluluğumuzun olmadığı…

Yorumlar kapatıldı.