İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biz neden kızıyoruz, asıl Sarkozy utansın…

 Hürriyet – Mehmet Ali Birand 
“Siz de soykırım yaptınız” gibi yaklaşımları bırakalım. Bu söylem, “Biz yaptıksa siz de yaptınız, neden üstümüze geliyorsunuz?” anlamına gelir. Yanlış bir yaklaşımdır. Ters etki yapar. Karşı tarafı korkutmaz. Hiç bir işe yaramayacağı gibi, etkinliği de olmaz.
– Tehdit etmek, özellikle boykot veya ambargolara başvurmak da sadece kendi kendimizi yaralamaktan başka bir işe yaramaz. Türkiye ile Fransa arasındaki ticaret 13 milyar euro. Neden ambargolarla kendimizi cezalandıralım? Örneğin, Renault’unun kaptılmasıyla, asıl zarar Fransa değil, Türkiye’ye yazılır.
– Senatodaki oylama öncesinde, Fransız kamuoyuna yönelik yoğun bir kampanya sürdürülmeli ve en önemlisi, şimdiye kadar olduğu gibi geç kalınmamalıdır.
– Fransa’da 170 bin Türk kökenli Fransız vatandaşı var. Vatandaş olarak bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürüp, Fransa Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilirler. -Ankara, Ermeni iddiaları konusunda artık sona yaklaşıldığını görmelidir. Artık, sert tepki, tehdit, belgesel yayınlamak veya stratejik değerimizi kullanıp etkileme dönemi kapandı. Daha doğrusu, bu yaklaşım eskide kaldı. Ermeniler, uluslararası kamuoyunu inandırdılar ve biz hiçbir şey yapmadık. Eğer şimdi, son derece cesur ve şimdiye kadar alışılmadık adımlar atılabilirse, göreceğimiz zararı bir oranda hafifletebiliriz.

***********
Sarkozy kuyuya bir taş attı, şimdi bunu hep birlikte çıkarmaya çalışacağız. Meclis oylamasına müdahale etmekte geç kaldık. Sırada Senato oylaması var. Tehdit veya hakaret ederek, boykot kararlarıyla bir yere varılamaz. Soğukkanlı ve akılcı siyasi adımlar gerekiyor. Fransa ile ilişkiler, iç politika oyunlarına, Sarkozy’e kurban edilmeyecek kadar önemlidir. Ayrıca, bu yasadan Türkiye değil, Fransa utanmalı.
Fransa Meclisi’nde oylanan bu yasa tasarısına kızmayalım. Eğer utanması gereken biri varsa, o da Sarkozy’dir. Büyük bir ülke ile ilişkileri feda edecek kadar küçük düşünüyormuş. Fransız kamuoyu da utanmalı. Onlar da fikir özgürlüğünü katleden böyle bir yasa tasarısına hiç itiraz etmedi. Bu garipliği görmezden geliyorlar. Bu diplomatik cinayetten haberleri dahi yok.
Aslında en az kızması gereken de bizleriz…
Fransa Meclisi 2001 yılında, hem de Türk dostu Cumhurbaşkanı Chirac döneminde Ermenilere “Soykırım” yapıldığını kabul etmişti. Aradan bunca yıl geçti, ilişkilerimiz yine devam etti. Önce ayaklandık, yeri göğü inlettik. Tehditlerde bulunduk, sonra unuttuk.
Şu anda geçen tasarı, şimdiye kadar 3 defa Fransa Meclisi’ne geldi. Her defasında aynı şey oldu.
Aynı yasayı İsviçre kabul etti, yine tehditlerde bulunduk, ardından onu da unuttuk.
Bu defa durum daha değişik.
Bu defa, konu tümüyle Fransız iç politika oyununa takıldı. Hem Sarkozy hem de gelecek yılki Başkanlık seçimindeki rakibi Sosyalist Hollande, Ermenileri yanlarına çekme yarışındalar. Sarkozy, attığı bu adımla, Hollande’ nin önüne geçiyor. “Gördünüz mü, ben boş vaatlerde bulunmuyorum. İstediğinizi size şimdiden veriyorum” diyebilecek. Hollande de, çoğunluğu elinde tuttuğu, Fransa Senatosu’ndaki oylamaya sıra geldiğinde, zorunlu olarak yasanın geçmesini destekleyecek.
Bu iki lider Türkiye’yi gözden çıkardıkları için böyle hareket etmiyorlar. Türkiye’nin bağırıp çağırıp sonra vaz geçeceğini hesapladıkları için bu yasayı kullanabiliyorlar. Yani Türkiye, yıllar boyunca sürdürdüğü vurduydum duymazlığından, geçmişini sorgulayamadığından, soykırım iddialarıyla ilgili hiçbir doğru dürüst veya cesur adım atamadığından dolayı, bu duruma düşüyor.
ASIL FRANSA UTANMALI …
Fransa da çok kaybedecek.
Herşeyden önce, fikir ve söz özgürlüğünün şampiyonu olan, dünyaya bu konuda öncülük eden bir ülke, insanları susturuyor.
Sadece bununla kalmıyor.
Kendi anayasasını ve Avrupa’nın en temel ilkesini çiğniyor.
Belki bugün farkında değil, ancak Fransız kamuoyu ilerde Sarkozy’nin yaptığını sorgulayacak, ülkesini utanılacak bir duruma soktuğundan eleştirecektir.
Fransız politik liderleri meğer çok küçük düşünüyorlarmış. Oysa biz onları farklı gözle görürdük.
FRANSIZ VATANDAŞI TÜRKLER ANAYASA MAHKEMESİNE ŞİKAYET EDEBİLİRLER …
Olan oldu. Şimdi, bundan sonrasına bakalım. Bundan sonra neler yapılması gerektiğini tartışalım. Bu konuyu yıllardan beri izlediğimden dolayı, yangının tüm binayı yok etmemesi için neler yapılabileceği konusunda deneyimim var:
– Fransa Meclisi’nden geçen bu tasarının yasalaşması için Fransa Senatosu’nun onayı gerekiyor. Kısa vadede, çok zor görülmesine rağmen, Senato oylamasını engellemek için genel bir kampanya şart. Bunun etkili olmasını istiyorsak, yapmamız ve yapmamamız gerekenler var.
– “Siz de soykırım yaptınız” gibi yaklaşımları bırakalım. Bu söylem, “Biz yaptıksa siz de yaptınız, neden üstümüze geliyorsunuz?” anlamına gelir. Yanlış bir yaklaşımdır. Ters etki yapar. Karşı tarafı korkutmaz. Hiç bir işe yaramayacağı gibi, etkinliği de olmaz.
– Tehdit etmek, özellikle boykot veya ambargolara başvurmak da sadece kendi kendimizi yaralamaktan başka bir işe yaramaz. Türkiye ile Fransa arasındaki ticaret 13 milyar euro. Neden ambargolarla kendimizi cezalandıralım? Örneğin, Renault’unun kaptılmasıyla, asıl zarar Fransa değil, Türkiye’ye yazılır.
– Senatodaki oylama öncesinde, Fransız kamuoyuna yönelik yoğun bir kampanya sürdürülmeli ve en önemlisi, şimdiye kadar olduğu gibi geç kalınmamalıdır.
– Fransa’da 170 bin Türk kökenli Fransız vatandaşı var. Vatandaş olarak bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürüp, Fransa Anayasa Mahkemesi’ne baş vurabilirler.
-Türkiye geçmişiyle hesaplaşmaya başlamalı. Bundan korkulmadığını ortaya koymalıdır. Böyle bir yaklaşım, sadece Fransa’yı değil, 2015’de yaşayacağımız “Soykırımın 100. yıldönümü” fırtınasını da daha sağlıklı karşılamamıza yol açacaktır.
– Ankara, Ermeni iddiaları konusunda artık sona yaklaşıldığını görmelidir. Artık, sert tepki, tehdit, belgesel yayınlamak veya stratejik değerimizi kullanıp etkileme dönemi kapandı. Daha doğrusu, bu yaklaşım eskide kaldı. Ermeniler, uluslararası kamuoyunu inandırdılar ve biz hiçbir şey yapmadık. Eğer şimdi, son derece cesur ve şimdiye kadar alışılmadık adımlar atılabilirse, göreceğimiz zararı bir oranda hafifletebiliriz.
– Eğer şimdiye kadar olduğu gibi, yarın herşeyi unutacak ve hiç bir şey yapmayacaksak, başımıza çok dert alacağımızı bilmeli, başımıza geleceklere hazırlıklı olmalıyız.

Yorumlar kapatıldı.