İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersimin Nobel adayları…

Ali Adamhasan 
Esasen Ermeni açılımı yapan AKP liderinin, Ermenilerden de özür dilemeye gideceği kuşkusunu taşımaya başladım. Dersim meselesini bugün özür dileme noktasına getirilmesinin amacının Ermeni meselesine dayandırılacağı kuşkusunu taşıyorum. Bu meseleyi bütün boyutlarıyla ele almamız daha doğru olacaktır. Dersim Ermenileri Derneği Başkanı Mihran Prgiç Gültekin, Ermenistan’da düzenlediği basın toplantısında şu sözleri sarfediyor.“Dersim köylerindeki nüfusun yüzde 75’i Ermeni’dir. İnsanlarla konuştuğumuz zaman Ermeni olduklarını söylüyor, ancak mahkemeye gidip Ermeni kimliğine dönmekten korkuyor. Bugünkü hükümet tehlikeli değil. İnsanlar eski hükümetin dönmesinden ve tarihin tekrarlanmasından korkuyor. AKP Hükümetinin Ermeni kökenli vatandaşlarımızın rahatça kendilerini ifade etmeye özendirmesiyle artık Ermeni Kliselerine gidebiliyoruz. Osmanlı’da İttihat ve Terraki anlayışının yaygınlaşmasından sonra Dersimli Ermeniler, Dersim’de Aleviliği tercih ederek yaşamaya çalışmıştır. Ancak Dersim’de çok sayıda Ermeni fertleri Kürt Alevi Aşiretleri içinde kendini ifade etmeye çalışıyor.

”Zamanın ruhu” denilen kavramı izah ederken, yaşanan olayları yaşandığı zamanın şartlarına göre değerlendirmeyi ifade ederiz. Tarihimizdeki yaşanan isyanları, günümüzde dile getirmek suretiyle günümüz şartlarında değerlendirenlerin, esas gayelerini çözümlememiz gerekmektedir. Tarihi gerçekleri tersyüz ederek, yüzleşme adı altında ejdadımızla hesaplaşmaya çalışanlar, Dersim meselesini gündeme aldılar. Ermenilerin soykırıma uğradığı iddiasını yapan Orhan Pamuk’a küresel nifakçılar tarafından, Nobel ödülü verilmişti. Dersim tartışmasıyla, Nobel ödülü almak isteyenlerin, sıraya girip yarıştıklarını görüyoruz.
   CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün”Dersim katliamının sorumlusu CHP’dir.Atatürk de olaylardan haberdardı.” sözleri, yangının fitilini ateşleyen kıvılcımdır. Bu yangına körükle giden AKP lideri, ”Devlet adına özür dilerim” deyiverdi. Y.CHP lideri ise iki arada bir derede kalmışcasına, yangını söndürmek ile söndürmemek arasında bocalayıp durdu. Kılıçdaroğlu, tarlasının çevresindeki çıkan yangını söndürmeyip, kendi tarlasının çevresindeki ormanın yanması neticesinde, ürün ekmeye hazır toprak elde etmeye çalışan birisi gibiydi. Kılıçdaroğlu, Ermeni ve Kürtlük cenderesine sıkışarak yangının devamını isterken, öte yandan Dersim isyanı olduğunda partisinin iktidar olmasının ezikliğiyle ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.
   İki yıl önce, AKP’yi eleştiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, TBMM’de yapılan Meclis görüşmelerinde şöyle konuşmuştu: “Analar ağlamadı mı diyorsunuz? Analar ağladı diye kimse terörle mücadeleyi bırakmaz. Dersim isyanında da analar ağladı ama hiç kimse mücadeleyi bırakmadı o dönem. Sizin esasen terörle mücadele etmeye cesaretiniz yok.”  Baykallı dönemin, CHP Grup Başkanvekili olan Kılıçdaroğlu, Dersimcilik yaparak, Onur Öymen’i istifaya çağırmıştı. Onur Öymen o gün istifa etmemişti ama Kılıçdaroğlu, Genel Başkan olunca ulusalcıları tasfiye ederken, en başta onun kalemini kırmıştı. Günümüzde, Dersim tartışmasında, o dönemdeki Devleti savunan ”12 Ulusalcı Adam” Kılıçdaroğlu’nun gazabına uğramak üzeredir.
   Görünen o ki, Dersim tartışması krizi, CHP’yi ikiye bölmek üzeredir. Bu ayrışmada AKP lideri büyük rol oynamaktadır. Alevi açılımlarıyla bir şey elde edemeyen AKP liderinin, Dersim tartışmasına bodostlama dalmasındaki siyasi gayesi CHP’yi ayrıştırmaktır. Tam da Alevi Federasyonlarının Kılıçdaroğlulu CHP ile devam edip etmeme kararının alınacağı bu günlerde, Dersim tartışmalarının başlatılmasını manidar buluyorum. Esasen Dersim tartışmalarının hep de Kerbela acısının yaşandığı döneme denk getirilmesini de manidar buluyorum. Ve Dersim’de yaşananların 2. Kerbela olarak nitelendirilmeye çalışılmasını da manidar buluyorum. Bu tartışmada Alevi Federasyonlarının, sessiz kalmasını sürekli eleştiren ve ortamı kaşıyan AKP’li yöneticilerin de gayelerinin CHP’yi ikiye bölmek olduğu aşikardır.
   Siyasi iktidarın, günümüz politikalarını yönlendirmek ve rakibini bölmek için Dersim konusunda Devlet adına özür dilemesi, ne manaya geliyordu? Üstelik Devlet adına özür dilenen yer, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık değil, AKP il Başkanları toplantısıdır. Bu özür dilemenin Devlet ile alakası olmayıp AKP ile alakası vardır. Devlet ile siyasi iktidarın partisi ayırımını hoyratça kullanan AKP, Dersim isyanının eleştirisinde Devletin bütün mekanizmalarının isyanı bastırmak için kararını hiçe sayarak CHP’yi sorumlu tutması ise fırsatçılıktır. Çünkü MİT-pkk görüşmelerinde AKP değil Devlet görüştü diyen AKP lideriydi. Bu ne yaman çelişkidir?
   Dersim’de ne oldu? 16.yüzyıldan bu yana, Devlete vergi vermek istemeyen, askere gitmek istemeyen, okul ve sağlık ocağı yapılmasını istemeyen bir derebeylik var Dersim’de. Osmanlı döneminde bir çok defa kontrol altına alınmaya çalışılan ama Cumhuriyet dönemine kadar gelen bir proplem var. Nihayetinde, yeni kurulan Cumhuriyet bütün sınırları içindeki topraklarda hüküm sürmek istiyor. Ancak Desimliler Cumhuriyete başkaldırıp silahlanıyor. Çevresindeki köyleri basıyor, yol kesiyor, kendi adına vergi topluyor. Devlet içinde Devlet kurulduğu bellidir.
   Hangi Devlet Askeri Birliğinin basılıp, 33 askerinin isyancılarca öldürülmesini kabul edebilir? Hangi Devlet 15 bin kişinin silahlanıp Devlete karşı isyan etmesine rıza gösterebilir? Hangi Devlet, Devletin içinde bir başka Devletin yaşamasına müsade eder? O dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Başbakanı Celal Bayar, Mareşal Fevzi Çakmak olmak üzere Devletin bütün kurumları Dersim’de isyanın bastırılmasını istiyor ve isyan bastırılıyor. Devlete başkaldırının bertaraf edildiği ortamda, kaç kişinin öldüğünün önemi kalıyor mu? Üstelik o tarihte bütün dünya devletlerinin otoriter bir yapısı vardı. Devlete karşı isyanın bastırıldığı dönemde, dünya dikta rejimleriyle yönetilirken yeni kurulan bir Devlette demokrasi aramak ve anti demokratik davranışları eleştirmek hangi hakkaniyet ölçülerine sığmaktadır? Üstelik o dönemdeki yöneticilerden, işinize gelenini katliamcı gösterip işinize gelmeyen kendi cenahınızda olanları hiç eleştirmemek hangi adaletinizin ölçüsüdür?
   Dersim isyanını bastıranlara katliamcı, Dersim’i bombalayanlara insanlık suçu işledi diyorsanız, günümüzdeki pkk inlerinin bombalanmasını ve pkk terör örgütü üyelerini öldürmenizi nereye koyacaksınız? Siz, geçmişteki Dersimcilerin Devlet içinde Devlet kurarak isyan etmesine karşı mücadele edenleri katliamcı gösterirseniz, günümüzdeki KCK’nın Devlet içinde Devlet kurarak Devlete isyan etmesine karşı mücadelenizi ne ile izah edeceksiniz? Nihayetinde, Dersimci isyancılarla pkk’lı isyancılar arasında Devlete isyan noktasında bir fark göremiyoruz. AKP liderinin Dersimci isyancıları mağdur olarak göstermesi pkk’nın partisi BDP’yi ve KCK’yı madur rolünü oynamasına sebebiyet vermiştir. Dokuz yıllık iktidarı süresince pkk ile gereğince mücadele etmeyip müzakere bile eden AKP Hükümetinin son aylardaki mücadele ediyor görüntüsü, Dersimcileri madur gösterme politikasıyla anlamsız hale gelmiştir.
   16. yüzyıldan bu yana Osmanlı Devletine isyan eden irili ufaklı derebeyleri, Osmanlının şanlı Ordusu bertaraf etmişti. Adaletiyle ün salan, Kanuni Sultan Süleyman Devlete isyan eden derebeylerini kılıçtan geçirdiğinde AKP’nin teorisine göre katliam mı yapmış oldu? Bu bağlamda AKP lideri ecdadımız dediği Osmanlı adına da isyancılardan özür dileyecek mi? Yavuz Sultan Selim’in yaptıklarından dolayı da özür dileyecek mi? Selçuklu Devletimizin dağılma aşamasından sonraki Beyler arasında yapılan savaşlardan da özür dileyecek mi? Osmanlı hükümranlığını perçinlemeye çalışırken karşı çıkan Beyleri bertaraf etmek zorunda kalışından da özür dilenecek mi? Şeyhül İslam’ın dahi fetva verdiği Şehzadelerin ikilik çıkmaması için öldürülmesinden de özür dilenecek mi? Osmanlı dağıtılırken, yedi düvelin ülkemizi işgal ettiğinde, düşmanlarla birlikte Türk askerlerini öldüren Ermeniler bertaraf edilmişti. AKP lideri Ermenilerden de özür dileyecek mi?
   Esasen Ermeni açılımı yapan AKP liderinin, Ermenilerden de özür dilemeye gideceği kuşkusunu taşımaya başladım. Dersim meselesini bugün özür dileme noktasına getirilmesinin amacının Ermeni meselesine dayandırılacağı kuşkusunu taşıyorum. Bu meseleyi bütün boyutlarıyla ele almamız daha doğru olacaktır.
   Dersim Ermenileri Derneği Başkanı Mihran Prgiç Gültekin, Ermenistan’da düzenlediği basın toplantısında şu sözleri sarfediyor.“Dersim köylerindeki nüfusun yüzde 75’i Ermeni’dir. İnsanlarla konuştuğumuz zaman Ermeni olduklarını söylüyor, ancak mahkemeye gidip Ermeni kimliğine dönmekten korkuyor. Bugünkü hükümet tehlikeli değil. İnsanlar eski hükümetin dönmesinden ve tarihin tekrarlanmasından korkuyor. AKP Hükümetinin Ermeni kökenli vatandaşlarımızın rahatça kendilerini ifade etmeye özendirmesiyle artık Ermeni Kliselerine gidebiliyoruz. Osmanlı’da İttihat ve Terraki anlayışının yaygınlaşmasından sonra Dersimli Ermeniler, Dersim’de Aleviliği tercih ederek yaşamaya çalışmıştır. Ancak Dersim’de çok sayıda Ermeni fertleri Kürt Alevi Aşiretleri içinde kendini ifade etmeye çalışıyor. Dersim, yüksek dağlarla çevrilmiş ve Ermenilerin serveti bu dağlardaki manastırlarda gizlendi. Osmanlılar Ermenileri katletmek için Dersim’e girmeye çalıştığında, Alevi aşiretlere sığınılmıştı…
   Bu konu buraya gelmişken, Türk Tarih Kurumu eski Başkanı olduğu dönemde MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, AKP Hükümetine verdiği raporu değerlendirmekte fayda vardır. Halaçoğlu, pkk terör örgütüyle mücadelede alternatif bir yol önerdiğinde pkk’nın esasen kürt kökenli vatandaşlarımızdan oluşmadığını anlatmıştı. Ermeniler önce kürtleşip Ermeni Kürdü kimliğine dönmüştü. Ermeni Kürdü kimliğine geçenlerin sonrasa Kürt Alevisi kimliğine döndüğü görüldü. AKP Hükümeti bu rapordan sonra Halaçoğlu’nu görevden almıştı. Ancak Halaçoğlu tarihi belgelerle bu tespitlerini ispatlayabileceğini hatta kapı kapı adreslerinin belli olduğunu açıklamıştı. Burada gerçekte Kürt Alevisi olup teröre bulaşmayanları tenzih ederiz. Meselemiz kimseyi inançlarından dolayı incitmek değildir bir tespit yapmaktır.
   Dersim’de bugün dahi ölen vatandaşlarımızdan bazılarının cenaze törenleri Cemevinde yapıldığı halde naaşlarının Ermeni mezarlıklarına gömüldüğünü biliyoruz. ( Kılıçdaroğlu’nun ailesinden ölen bazı kimselerin de böyle olduğunu biliyoruz.) Bunun dışında o bölgede Alevi olduklarını söyleyip, yaşantılarında hiç Alevi geleneklerini yerine getirmedikleri halde gizlice Ermeni kültürünü ve  Hristiyan inançlarını yaşayanların da varlığı bilinmektedir.
   TBMM’de AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in Dersim katliamı ile ilgili konuşmasının ardından söz alan MHP Milletvekili Halaçoğlu, ‘Eğer gerçekten doğru bir sonuca ulaşmak istiyorsanız, yiğitseniz o tarihteki Meclis tutanaklarını açalım. Genelkurmay askeri arşivlerini açalım. O dönemde Dersim harekatı kararı Meclis onayıyla alınıyor. DP’den ve sizin partiden de insanlar karar vermiştir. Celal Bayar da vardır Menderes de.. Yiğitseniz gelin bütün arşivleri açın. Rus Genelkurmay arşivlerini açalım’ dedi. Bu sözlerden sonra iki de bir arşiv açalım diyen AKP,CHP ve BDP’li Milletvekillerin nasıl da kızdığını gözlemledik. İyi de arşiv açılmasını siz istemiyor muydunuz?
   Geçmişte pkk’nın partisi HADEP’in Genel Başkan Yardımcısı iken AKP liderine çapından tutunda her türlü politikasına varıncaya kadar hakaretler ederek eleştiren ve bugünün AKP Milletvekili olan Mehmet Metiner, şimdiki liderinin özür dilemesinden cesaret almış olacak ki Dersim’e bomba atan Sabiha Gökçen’in İstanbul’daki Havaalanı isminin değiştirilmesini talep etmişti. AKP lideri şimdilik erken olduğunu düşünmüş olacak ki Metiner’den artık susmasını istedi. Metiner bu hızla giderse İstanbul’daki  havaalınının ismini Sabiha Gökçen yerine Dersim İsyancısı Seyit Rıza’nın isminin konulmasını mı talep edecektir? Metiner, diğer havaalınının ismini de Devlete başkaldıran diğer isyancı Şeyh Said’in ismini de önerecek midir? Metiner eski lideri Öcalan’ın adını da pkk’lıları bombalayan askeri havaalanlarına verilsin diyecek midir?
   Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Devletimiz ile bir şekilde proplem yaşayan ne kadar Komünist, Marksist, Leninist, Stalinist ve Maoist varsa günümüz Türkiye’sinde liberal kimliğine bürünerek Devletimize isyan edenlerin bertaraf edildiği olayları gündeme getiriyor ve ”Devlet yüzleşip özür dilesin” diyor. Bu gruplara kendisini islamcı gösteren taraflarında destek vermesi gerçekten çok tuhaftır. Yüzleşme mi istiyorsunuz yoksa hesaplaşma mı istiyorsunuz?
   Yüzleşme adına geçmişteki olayları kaşıyanlar, acaba kin ve nefret duygularını körüklediklerinin farkında değiller mi? Bana göre mesele Alevi kökenli vatandaşlarımız değildir. Eğer öyle olsaydı, Cumhuriyet döneminin tamamında Alevi kökenli vatandaşlarımız Tunceli’de CHP’yi birinci siyasi parti yapmazdı. Bugün Alevi kökenli vatandaşlarımız meseleyi unutmaya çalışırken Sünni olan siyasilarin bu meseleyi kaşımaları yüzleşme değil olsa olsa hesaplaşmadır. Günümüzün siyasi iktidarı AKP’nin sözcüleri, yüzleşme kelimesini esasen hesaplaşma kelimesiyle eş anlamlı kullanmaktadır. CHP ise Dersim olaylarını bastıran o zamanki siyasi iktidar CHP’yi savunmaktan acizdir. Bu acziyetin bugünkü Y.CHP liderinin kadrosu tarafından kasıtlı olarak gösterildiğini düşünüyorum. Bu bağlamda hesaplaşma küresel bir irade tarafından AKP ve CHP’ye yaptırılıyor fikrini tartışmamız gerekebilir.
   Geçmişte, Şeyh Said ve Seyit Rıza ayaklanmalarının, Türkiye’nin uluslararası meselelerinin olduğu dönemlerde küresel güçler tarafından kasıtlı olarak ortaya çıkarıldığını görüyoruz. Musul-Kerkük meselesini, Hatay meselesini hatırlayınız. Küresel güçlerin, günümüzde Arap Baharı operasyonlarında ülkelerin muhaliflerini ayaklandırmak için muhaliflere para,silah ve eğitim verdiği gibi geçmişte de Şeyh Said ve Seyit Rıza’ya benzeri yardımları yaptıklarını biliyoruz. Ve yine günümüzde İsrail ile kavgalı,suriye ile savaşa girmek üzereyken sonrasında da İran ile savaştırılmaya Türkiye hazırlanırken, Dersim meselesinin küresel ortak iradenin ülkemizdeki taraftarlarınca ortaya atılması manidardır.
   Seyit Rıza’nın 15 bin adet silahı nereden temin ettiğini Dersim olayları için özür dileyen AKP Hükümeti ve ikircikli oynayan Anamuhalefet partisi CHP’nin araştırmasını öneriyorum.Ve yine TBMM kayıtlarına bakmalarını öneriyorum. Seyit Rıza karakol basıp askerlerimizi öldürmedi diye milletimizi kandırmaya çalışanların hayasız yüzüne arşivlerdeki şu belge Osmanlı tokatı gibi vurup tükürmektedir…“Tunceli vilayeti dahilinde Ovacık Kazası jandarma birliğine tabi Diztaş karakoluna 4/2/938 tarihinde Kalan Aşireti tarafından yapılan taarruz neticesinde şehit edilen karakol komutanı ile 20 jandarma erine ait olup mütaarrızlar tarafından gasbedilen 499 lira değerindeki erzakın bilahare erlerin iaşe bedellerinden ödenmek üzere Ovacık Kazası merkezindeki bakkallardan veresiye olarak alındığı ve bunların Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinin iaşe tertibinden verilmesi mümkin olamıyacağı anlaşıldığından, Maliye Vekaleti bütçesinin masarifi gayri melhuza tertibinden verilmesi; Jandarma Genel Komutanlığı’nın işarına atfen Maliye Vekilliği’nin teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 23/6/938 tarihli toplantısında onanmıştır.”İmza?Reisicumhur, Atatürk.Başvekil, Celal Bayar.
   TBMM kürsülerinden 1980 öncesinde jandarma erimizi öldüren komünist Erdal için gözyaşı dökenlerin, Şehit analarımız ile başkalarını aynı kefeye koyup analar ağlamasın diye terörle gereğince mücadele etmeyenlerin, geçmişteki Devletimize isyan eden hainlerden özür dilemesine doğrusu hiç şaşırmadık. Ermeni öldüğünde ”Hepimiz Ermeniyiz” diyenlerin, her olayda Devlete düşmanlık etmek için bahane arayan Orak-Çekiç meraklılarının, geçmişte Rusçu günümüzde Amerikancı olanların, herşey olabilen amma bir türlü Türk olamayanların,Yahudilerden üstün hizmet madalyası alanların, Irak’ı işgal eden Hristiyan Haçlı Ordularının askerlerine memleketlerine sağ salim gitmeleri için dua edenlerin, yüzleşme adına Devlet ile hesaplaşmaya çalışmalarına hiç şaşırmadık.
   Herşeye rağmen hangi etnik kökene hangi inanç temeline bağlı olursa olsun Yüce Türk Milletimizin siyasilerin geçmişteki olayları siyasi mülahazalarla kaşıyıp durmasına küresel sebep ve saiklerle kin, nefret ve fitne tohumları ekmesine uymayacaklarına inanıyorum. Müslüman Türk Milletimizin ve Devletimizin bekası için bir olmaya diri olmaya özen gösterilmesi dileğiyle…
http://www.adanamedya.com/author_article_detail.php?id=2150

Yorumlar kapatıldı.