İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azınlık vakıflarına ait taşınmazların iadesi

1974 tarihli Yargıtay kararı sonrası cemaat vakıflarınca 1936-1974 yılları arası bağış, vasiyet ve satın alma yoluyla edinilen taşınmazlar tekrar eski maliklerine iade edilmiş, bu malların bir kısmı Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü veya üçüncü şahıslara geçmiştir.27 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Vakıflar Kanunu’na Geçici 11. Madde eklendi. Bu düzenleme cemaat vakıflarına ait malların iadesini öngörmektedir. Buna göre azınlık vakıflarının 1936’dan sonra edindikleri ve 1974’ten sonra Hazine’ye devredilen gayrimenkulleri geri verilecek.

*****************
Lozan Antlaşması, Rum, Ermeni ve Musevilerden oluşan gayrimüslimleri “azınlık” kabul etmiştir. Antlaşmaya göre azınlıklar tüm yurttaşların yararlandığı siyasi ve medeni haklardan yararlanır. Azınlığa mensup gerçek kişilerin taşınmaz mal edinmelerinde herhangi bir sorun yoktur. Ancak cemaat vakıflarının veya azınlığa mensup bireylerin oluşturduğu tüzel kişilerin taşınmaz mal edinmelerinde sıkıntı yaşanmaktadır. Azınlıkların taşınmaz mal edinmeleri ile ilgili tarihi süreci kısaca aktaralım.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İmparatorluk sınırları içinde yaşayan azınlıklara özel bir statü tanınmıştır. Bu kapsamda azınlıklar padişah fermanları ile sahip oldukları (kilise, manastır, havra ve sinagog gibi) ibadet yerlerinin bakımı ve korunması için dini; okulların korunması ve yaşatılması için ilmi ve hastanelerin veya diğer hayri faaliyetlerin yaşatılması için hayri vakıflar kurmuşlardır.
Osmanlı hukuk sisteminde vakıfların 1912 yılına kadar tüzel kişiliği bulunmamakta idi. Cemaat vakıflarının tam olarak bir tüzel kişiliğe sahip olamamaları nedeni ile cemaat vakıfları taşınmazlarını güvendikleri hakiki şahıslar (nam-ı müstear) veya bir hukuki şahıs olarak artık mevcut olmayan (nam-ı mevhum) tarihi ya da dini şahıslar adına kaydettirmek zorunda kalmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda tüzel kişilerin taşınmaz mal iktisabı “Eşhâs-ı Hükmiyenin Emvali Gayrimenkule ye Tasarruflarına Dair Kanunu Muvakkat” ile mümkün kılınmıştır. Vakıflara 1912 yılında (hicri takvime göre 16 Şubat 1328) çıkarılan “Eşhas-ı Hükmiyenin Emvali Gayrimenkuleye Tasarrufu Hakkında Kanun”la tüzel kişilik kazandırılmıştır. Bu sayede diğer vakıflarla birlikte cemaat vakıflarının taşınmaz edinmelerine imkan tanınmıştır Kanunun geçici fıkrasında ise, Türk hayır kurumları tarafından şimdiye kadar “namı müstear ile tasarruf oluna gelen taşınmazların Kanun’un yayımından başlayarak altı ay içinde başvurmaları halinde, kurumlar adına tescil edileceği, altı ay içinde tapuya başvurmayan veya davayı gerektiren bir hal var olmasına rağmen davaya konu yapılmayan yerler hakkında, bundan sonra kurumlara ait olduğu yolundaki iddiaların dinlenemeyeceği kabul edilmiştir.
1936 yılında çıkarılan 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, cemaat vakıflarının taşınmaz edinmelerini yasaklayan bir hüküm içermemekteydi. Üstelik Kanun’un 44. maddesi vakıfların tasarrufunda bulunan taşınmazların bu vakıflar adına tescili hüküm altına alınmıştır.
Kanun’un geçici 1. maddesi ile Türkiye’de bulunan tüm vakıflara sahip oldukları malları, gelirleri, giderleri ve vakıfları ile ilgili diğer hususları bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Uygulamada “1936 Beyannamesi” olarak adlandırılan bu bildirimler, Yargıtay tarafından vakıf senedi olarak kabul edilmiştir. 1936 Beyannamesi azınlık vakıflarının gayrimenkullerinin tespiti için 1936 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce istenen ve içinde sadece sahip oldukları gayrimenkullerin sayı ve adreslerinin bulunduğu listedir.
Kanunu’nun 44. maddesinde yapılan düzenleme ile ülkemizde bulunan yabancı tüzelkişilerin mevcut mal varlıklarının tapuya tescil ettirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1936 yılında 6 ay süre vererek 44. maddede belirtilen belgelere dayalı olarak beyanname doldurmaları için, cemaat mensuplarından bir beyanname istemiştir. Vakfiyeleri olsun veya olmasın doldurulan bu beyannameler bir bakıma cemaat vakıflarının vakfiyesi sayılmıştır. Bu beyannamede gösterilen mallar vakfın mal varlığı olarak kabul edilmiş, burada belirtilen hizmet alanları da daha sonra gösterecekleri faaliyetler için amaç olarak benimsenmiştir Bu kapsamda nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına kayıtlı bulunan taşınmazların cemaat vakıfları adına tescili yönünde girişimler başlatılmıştır.
Cemaat vakıfları Vakıflar Kanunu’nun getirdiği serbesti içinde 1974 yılına kadar taşınmaz mal edinme imkanı bulmuşlardır. Yargıtay ve Danıştay da 1974 yılına kadar cemaat vakıflarının taşınmaz edinebilecekleri yönünde kararlar vermekteydi. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.05.1974 tarihli kararı ile cemaat vakıflarının yeni taşınmaz edinmelerinin önü kapatılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’na göre, nasıl ki bir vakfın vakıfnamesinde mal edinme için açıklık olmayan hallerde vakıf tüzel kişiliği mal edinemezse; beyannamelerinde bağış kabul edecekleri yolunda açıklık olmayan cemaat vakıfları da gerek doğrudan doğruya, gerekse vasiyet yolu ile taşınmaz iktisap edemezler. Çünkü vasiyeti kabul, yararına vasiyet yapılana ait bir haktır. Vâkıf (vakfeden) vakıfnamesinde izin vermedikçe onun iradesi dışına çıkılıp mal kabul olunamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararı nedeni ile cemaat vakıflarının tasarrufunda bulunup da 1936 yılında verdikleri beyannamelerinde yer almayan taşınmazları edinmelerinin ya da 1936 Beyannamesi’nde “taşınmaz edinebileceğine ya da bağış kabul edebileceğine” ilişkin hüküm bulunmayan vakıfların taşınmaz edinmelerinin mümkün olmadığı kabul edilmiş, uygulama da bu karar doğrultusunda gelişmiştir.
Bu tarihten sonra 1936 Beyannamesi’nde “vakfın taşınmaz edinebileceğine ya da bağış kabul edebileceğine” ilişkin hüküm bulunmayan vakıfların edindikleri taşınmazların tapularının iptali için Vakıflar Genel Müdürlüğü ya da Hazine tarafından tapu iptali davası açılmıştır.
Cemaat vakıflarının taşınmaz edinmeleri konusunun ülkemizi uluslararası arenada sıkıntıya sokan asıl yönü, cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri ve tapu sicilinde kendi adlarına kaydettirdikleri taşınmazların tapularının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.05.1974 tarihli kararı gerekçe gösterilerek iptal ettirilmesidir.
1936 yılında çıkarılan Vakıflar Kanunu’nda cemaat vakıflarının taşınmaz edinmelerine ilişkin herhangi bir sınırlama bulunmazken 1974 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aldığı bir kararla, cemaat vakıflarının 1936 yılında verdikleri beyannamelerde yer almayan taşınmazları edinmelerinin önünün kapatılmıştır. 1936 yılından oldukça uzun bir süre sonra, cemaat vakıflarının Vakıflar Kanunu’na ve Lozan Antlaşması’na uygun olarak edindikleri taşınmazların mülkiyeti vakıflardan alınmıştır.
1974 tarihli Yargıtay kararı sonrası cemaat vakıflarınca 1936-1974 yılları arası bağış, vasiyet ve satın alma yoluyla edinilen taşınmazlar tekrar eski maliklerine iade edilmiş, bu malların bir kısmı Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü veya üçüncü şahıslara geçmiştir.
27 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Vakıflar Kanunu’na Geçici 11. Madde eklendi. Bu düzenleme cemaat vakıflarına ait malların iadesini öngörmektedir. Buna göre azınlık vakıflarının 1936’dan sonra edindikleri ve 1974’ten sonra Hazine’ye devredilen gayrimenkulleri geri verilecek.
Anılan düzenlemeye göre: “Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup malik hanesi açık olan taşınmazları,
b) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamulaştırma, satış ve trampa dışındaki nedenlerle Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediye ve il özel idaresi adına kayıtlı taşınmazları,
c) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamu kurumları adına tescilli olan mezarlıkları ve çeşmeleri, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iki ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescil edilir.
Cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değeri Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödenir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir”.
Sonuç olarak; cemaat vakıflarının 1936-1974 yılları arasında yasalara uygun olarak edindikleri taşınmaz mallarının tapuları 1974 yılından sonra iptal edilmiştir. Yukarıda aktarılan yeni düzenleme ile haksız bir şekilde cemaat vakıflarının elinden alınan taşınmazlarının iadesi öngörülmektedir. Bu haktan yararlanmak için 12 aylık başvuru süresinin kaçırılmaması gerekiyor.

Yorumlar kapatıldı.