İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azınlıkların mülküne iade bilmecesi

Mine Tuduk- Fatih Yağmur

Rum Vakıfları İdare Heyeti Üyesi Andonis Pereziyanos daha önce 100 bin kişiyken şimdi 2 bin 500 kişi kaldıklarını vurguladı: “Devlet bize mülkleri hangi koşullarla geri verecek bilemiyoruz. 100 bin kişinin kurduğu bir sistemde 2 bin 500 kişi kaldık, bunun içinden de en fazla 100 kişi bu işlerle ilgilenebiliyor. Gayrimenkuller iade ediliyor fakat bunları idare edecek kimse yok. Onu nasıl sağlayacağız bu çok zor. İadelerin idaresini yapabilmek sorun. En büyük sorunumuz vakıfların birleştirilmesine müsaade edilmemesi. Vakıflar Kanunu’nda böyle bir olanak yok.”

Azınlık vakıflarının el konulmuş mülklerini iadede soru işareti çok. Nüfus azaldı, vakıflar mülkleri nasıl yöneteceğini bilmiyor.
MİNE TUDUK Arşivi /FATİH YAĞMUR Arşivi
Hükümet azınlık vakıflarının el konulmuş mülklerini 1936 yılında vakıfların bildirdiği beyannameler üzerinden iade etmeye hazırlanırken, çıkan yasa yeni sorunları da beraberinde getirdi. O yıllardaki Rum, Ermeni ve Musevi nüfusu erimiş durumda. El konulan vakıf malları nasıl dağıtılacak?
Rum Vakıfları İdare Heyeti Üyesi Andonis Pereziyanos daha önce 100 bin kişiyken şimdi 2 bin 500 kişi kaldıklarını vurguladı: “Devlet bize mülkleri hangi koşullarla geri verecek bilemiyoruz. 100 bin kişinin kurduğu bir sistemde 2 bin 500 kişi kaldık, bunun içinden de en fazla 100 kişi bu işlerle ilgilenebiliyor. Gayrimenkuller iade ediliyor fakat bunları idare edecek kimse yok. Onu nasıl sağlayacağız bu çok zor. İadelerin idaresini yapabilmek sorun. En büyük sorunumuz vakıfların birleştirilmesine müsaade edilmemesi. Vakıflar Kanunu’nda böyle bir olanak yok.”
Yetimhanenin hikâyesi
 Bağış yoluyla vakıflara geçen mülklere en çarpıcı iki örnek, Tuzla Yetimhanesi ile Gedikpaşa Protestan Ermeni İlkokulu.
1950’lilerde Anadolu’dan gelen kimsesiz Ermeni çocukların kaldığı Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi, yazlık bir arazi almaya karar verdi. Hayırsever Ermenilerin katkılarıyla Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı 1962 yılı kasım ayında Tuzla’daki arsayı Tuzlalı Sait Durmaz’dan satın alarak, adına tescil ettirdi. Kilisede kalan ve aralarında öldürülen gazeteci Hrant Dink’in de olduğu 8 -12 yaşındaki 30 çocuk kampın inşasında canla başla çalıştı. İki yılda, çocukların ve öğretmelerin kalacakları odalar, çalışma ve yemek salonlarıyla yazlık bir yetimhane yapıldı. Yaklaşık 1500 çocuğun büyüdüğü yetimhaned zaman içinde spor, yüzme, ders gibi pek çok faaliyetin yapıldığı bir kamp haline geldi. Ancak 1979’da Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurup, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptalini ve eski sahibine verilmesini talep etti. Dört yıl süren dava sonunda, mahkeme kamp arazisini vakfın elinden alınıp, eski sahibine verdi.
Böylece Sait Durmaz, 1962’de boş sattığı araziyi, kamp tesisleriyle birlikte bedelsiz geri aldı. 1974 Yargıtay kararıyla birlikte, azınlık vakıflarının tümü, 1936’dan sonra edindikleri mülkler eski sahiplerine ya da Milli Emlak’a devredildi. Azınlık vakıflarının mülk edinmeleri de yasaklandı. 1986’dan sonra arazi el değiştirdi. Arazi 1990’ların başında Orhan Tahir Yetişkan’a, daha sonra Mustafa Köseoğlu’na satıldı.
Okuldan otoparka
 Gedikpaşa Ermeni Protestan İlkokulu’nun devletin el koyma ve otoparka dönüşme hikâyesini de Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vaizi Kirkor Ağabaloğlu anlattı:
“1940 yılından önce derneğimiz tarafından satın alınıp kilisemize bağışlandı. Satın alma için kilisemiz Valilikten ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden izin aldı. 1974 yılında çıkarılan yasayla devlet el koydu. El konulduktan sonra bizim kontrolümüzden çıktı, dozerler yıktı. 5737 sayılı yasayla da yıkılmış bir vaziyette geri aldık.”
Cemaatler asıl sorunun bağış yoluyla vakfa gelen mülklerle ilgili yaşanacağını düşünüyor. Kirkor Ağabaloğlu bu konuyu şöyle yorumluyor:
“Arusyak Papazyan tarafından kiliseye bağışlanan bir bina var. 1974’ten sonra devlet kiliseden alıyor. Aşcıbaşı Karayazıcı Mehmet Efendi Vakfı’na devrediyor. 5737 sayılı yasayla geri istedik fakat vermediler. Elimizde tapusu olmasına rağmen ‘mal başka vakfa ait’ dediler. Şimdi çıkan kararnameyle devlet ne yapacak bunu bilemiyoruz. Asıl mesele Hrant Dink’in de kaldığı Tuzla kampımız. Bu kararname orayı kapsamıyor. Orası devletin eline geçmeden devlet tarafından ilk sahibine hediye ediliyor ve bu bir nevi resmi hırsızlıktır. Biz Tuzla’yı bu kararnameyle de alamıyoruz.”
Vakıf ve mülklere nasıl el konuldu?
Etyen Mahcupyan: 1974 yılındaki kanun şunu diyor: 1936 yılında yapılan beyanlar vakfıye olarak addedilecek. Vakfıye dediğiniz zaman o vakıf o mallarla sınırlanmış oluyor. Halbuki gayrımüslim vakıfların vakfıyesi yok. 1936’dan sonra almış oldukları tüm malların devlete iadesi kararı çıkartıyorlar. Bu yasaya göre vakıfların yönetilmesi için o ilçede yaşayan insana ihtiyaç var diye madde koyuyorlar ve dolayısıyla orada Ermeni kalmamışsa o vakıf yönetilemiyor ve el konuluyor.
Prof. Dr. Ayhan Aktar: 1936’da devlet azınlık vakıflarından mal beyanı istedi. Onlar da bulundular. Bu tarihten itibaren edinilen mallarda örneğin 1952 ölen biri iki apartmanını bir vakfa bağışladı. Devlet de bunların bağışlanamayacağına karar verdi ve el koydu.
1936
  Ermeni nüfus: 170 bin
Rum nüfus: 100-120 bin
Musevi nüfus: 80 bin
2011
 Ermeni nüfus: 65 bin
Rum nüfus: 2 bin 500
Musevi nüfus: 23 bin

Yorumlar kapatıldı.