İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Müzikte ırk, dil, din gibi sınırlar yoktur

Özlem Akarsu Çelik
Berlin Filarmoni Orkestrası’nın ilk Türk müzisyeni unvanlı, keman sanatçısı Ethem Emre Tamer ile dünya starlarıyla sahneye çıkan Aynur Doğan’ın Kürtçe ağıtlarının yuhalanmasını, dostu Fazıl Say’ı ve Türk Müziği’ni konuştuk. Tamer, ‘Müzik, dil, din, ırk ayırmaz’ diyor…. Konu oradan ‘Türkiye’de sanatçı olmak’a geliyor ve ‘ötekiler’e… 3 kuşak sanatçı aileyi yakalamışken başlıyorum Türkiye’nin ‘ilk assolisti’ Deniz Kızı Eftalya Hanım’ın hikayesini anlatmaya… Yüzbaşı Yorgaki Efendi’nin kızı, 1891 İstanbul doğumlu Eftalya Hanım, ‘mehtabiye’ denilen musikili Boğaz gecelerinde babasıyla sandalla açılır ve şarkılar söylerdi.

*************
Berlin Filarmoni Orkestrası’nın ilk Türk müzisyeni unvanlı, keman sanatçısı Ethem Emre Tamer ile dünya starlarıyla sahneye çıkan Aynur Doğan’ın Kürtçe ağıtlarının yuhalanmasını, dostu Fazıl Say’ı ve Türk Müziği’ni konuştuk. Tamer, ‘Müzik, dil, din, ırk ayırmaz’ diyor.
ÖZLEM AKARSU ÇELİK
 ozlem.celik@aksam.com.tr
 Bodrum Yalıkavak’ta, Deniz Kızı Eftalya Hanım’ın olağanüstü sesi eşliğinde, güneşin alevden saçlarının yıldızlarla yer değiştirmesini izliyoruz. 7’den 70’e sanatçılarla dolu bir masa… Ankara Operası’ndan emekli koro sanatçısı Tülay İlden, Berlin Filarmoni Orkestrası’nın ilk Türk müzisyeni unvanlı, keman sanatçısı oğlu Ethem Emre Tamer ve zarif eşi Deniz, kardeşi CSO (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) keman sanatçısı Ebru Davran, seslendirme sanatçısı büyükbaba Sahir Tamer, torunlar Okyanus ve Tan… Şarkılar, türküler, aryalar dalgalarla bir başka güzeldi o gece… Sohbetin konusu, 13 askerin şehit düştüğü saldırının ardından aylar önce planlanmış İstanbul Caz Festivali kapsamında dünya starlarıyla sahneye çıkan Aynur Doğan’ın Kürtçe ağıtlarının yuhalanması. Konu oradan ‘Türkiye’de sanatçı olmak’a geliyor ve ‘ötekiler’e… 3 kuşak sanatçı aileyi yakalamışken başlıyorum Türkiye’nin ‘ilk assolisti’ Deniz Kızı Eftalya Hanım’ın hikayesini anlatmaya…
 DENİZ KIZI EFTALYA HANIM
 Yüzbaşı Yorgaki Efendi’nin kızı, 1891 İstanbul doğumlu Eftalya Hanım, ‘mehtabiye’ denilen musikili Boğaz gecelerinde babasıyla sandalla açılır ve şarkılar söylerdi. İstanbullular yüzünü görmedikleri bu sese ‘Deniz Kızı’ adını yakıştırdılar. Dar-ül Elhan (İstanbul Konservetuvarı) adına plak dolduran ilk gayrimüslim sanatçıdır Eftalya Hanım. Acı olan ise, tepki çeker korkusuyla gayrimüslim sanatçının adının plaklara yazılmamasıdır. Ta ki, Atatürk’ün huzurunda şarkı söyleyene kadar. Bu müthiş sesin ve eşi keman sanatçısı Sadi Bey’in hikayesinin ayrıntılarını, Kalan Müzik’in arşivciler için bulunmaz nimet olan ‘Deniz Kızı Eftalya-Kadıköylü’ albümünün kitapçığından okuyabilirsiniz.
 Eftalya Hanım’ın yaşadıklarını dikkatle dinleyen, Türkiye’nin yurtdışındaki gururu, keman sanatçımız E. Emre Tamer ‘Müzik evrenseldir. Irkı, dili, dini yoktur’ diyerek girdi söze. Aynur Doğan’ın büyüleyen sesini, ‘ney ve tambur’un Batı’yı kıskandıran tınısını, Türkiye’nin zenginliğini ve ‘bu ülke onu başının üstünde taşımalı’ dediği, sınıf arkadaşı, dostu Fazıl Say’ı anlattı ve ortaya ilgiyle okuyacağınıza inandığım bu röportaj çıktı.
 – Aynur Doğan’ın müziğini biliyor musunuz?
 Eşimle birlikte ilk kez ‘Gönül Yarası’ adlı filmde duydum Aynur Doğan’ın sesini. Hani orada Meltem Cumbul’un ağladığını gören Şener Şen soruyor ya, ‘Kürtçe bilmiyorsan niye ağlıyorsun?’ Cumbul da cevap veriyor, ‘Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek gerekmiyor ki!’ Başka söze gerek var mı? Sanatta Kürtçe, Ermenice, Lazca, Gürcüce ayrımı olmaz.
– Caz dinleyicisinin şehitlerin ardından duyulan öfkeyi bir sanatçıya yöneltmesine ne diyorsunuz?
 Hangi devirde yaşıyoruz? Hani koskoca imparatorluktan geliyorduk? Kürtçe söyleyen Aynur Doğan’ı yuhalamakla nefret, gelecek nesillerde de körükleniyor. Bu tutum, on binlerce yeni ölümü de körüklüyor. Bu nesil, nefreti yeni nesillere aktarmadan sorunu çözmeli artık. Zenginliğimizle övüneceğimize birbirimizi yiyip cezalandırıyoruz. Oysa mücadelelerle kazanılmış bu katmanların derinliklerine inmek gerek. İsrail Oda Orkestrası bile 60 yıllık boykotu sona erdirdi ve Hitler’in çok sevdiği besteci Wagner’ı çaldı geçenlerde. Affederim ama unutmam demektir bu! Düşünün İsrailliler bunu yapabiliyor.
 – Avrupa sanat dünyasının bir bölümü de tutucu…
 Ülkelerin tutumu farklı. İsviçre, ‘AB ülkesi vatandaşı değilseniz orkestramıza başvurmayın’ diye ilan verilen bir ülkedir. Viyana Filarmoni Orkestrası son derece tutucudur. ABD bastırdı, ‘kadın solist almazsanız sizi festivallere kabul etmeyeceğiz’ dedi de son yıllarda 3-4 kadın sanatçı aldılar. En renklisi ise Berlin Filarmoni Orkestrası. 120 kişilik orkestranın içinde en az 10 ayrı ülkeden müzisyen vardır. Gençken rüyamda gördüğüm Berlin Filarmoni Orkestrası’nda sözleşmeli olarak 1 yıl çaldım. O orkestradaki ilk Türk benim. AB’ye girmek budur!
 – Kızınız kendi memleketinin kültürünü ne kadar tanıyor?
 10 yaşındaki kızım Okyanus, Almanya’da doğdu, orada okuyor ama ‘Yıldızların Altında’ şarkısına bayılıyor. Kemanla eski Türk filmlerinin müziklerini çalıyor. Kökünü bilip onun üzerine başka değerleri inşa ediyor. Müzik sanatın içinde en hızlısı, etkilisi, güçlüsü. Bilinçaltına ışık hızıyla iner. Irk, dil, din gibi sınırlar yoktur müzikte.
 – Sizin gibi ‘Harika Çocuklar’ neden genelde yurtdışındalar?
 Maalesef Türkiye’de başarı cezalandırılıyor. Çok az orkestra var. Konservatuvar eğitimi de çok meşakkatli. Mezun olunca işsiz kalma riski yüksek. Her şeye rağmen ülkeme konser için geldiğimde, vefa borcu diyerek, çocuklara ücretsiz ders vermeye çalışıyorum ama ilgi, beklediğimin altında. Bir arkadaşım ‘ücretli verirsen koşa koşa gelirler’ dedi. Ne acı!
 – Fazıl Say okuldayken de ‘aykırı’ mıydı?
 Her zaman böyleydi. Sözünü sakınmaz Fazıl. Çok önemli bir dünya kariyeri yaptı. Türkiye’nin Fazıl’ı alıp başının üstünde taşıması lazım. Beraber okuduk, Berlin’de de 4 sene beraber olduk. Çocukken de farklıydı. Hep çok çalıştı, hala da öyle. Senede 140 konser, müthiş bir performans.
– Fazıl Say’ın ‘Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum’ sözü çok tartışıldı.
 Fazıl’ın üslubu tartışmayı alevlendirdi sanırım. Arabesk dinleyenlerin varoşlarda yaşayan işsiz, umutsuz, aç insanlar olduğunu bilmek gerek. Arabeskin onların duygularına hitap etmesi normaldir. Bence şu an poptaki yozlaşma arabesktekinden çok daha fazla. Binlerce parça dinliyorsunuz, biri bile aklınızda kalmıyor.
 – Klasik Batı müziği eğitimi almış bir sanatçı için nedir yozlaşmış müzik?
 Her tarz, iyi yapıldığı sürece iyi müziktir. Sanattan, kaliteden uzaklaştığı zaman müzik yozlaşır. Öyle müzisyenler var ki, Bach çalarken bile onu yozlaştırırlar.
 – Türk müziğine, ney, tambur, kanun gibi enstrümanlara merakınız nasıl başladı?
 Bilincimde tarihimizle ilgili evrenler açan, İlber Ortaylı’dır. Ondan ilham alarak her şeyi daha farklı algılamaya başladım. Batı müziği eğitimi alırken kendi müziğimizin tadını çıkaramadık. Hem çok yoğun çalışıyorduk hem de ‘ne kadar Batı ile ilgiliyse o kadar iyi’ anlayışı vardı. Günümüz Türkiye’sinde kendi öz değerlerine sahip çıkmak bir siyasi anlayışın tekelindeymiş gibi algılanıyor maalesef! Alman çembalist bir arkadaşım Barok müzik yaparken neye merak sardı. Literatürü taradı ve ney üflemeye başladı. Onu görünce kendi kültürüme ne kadar yabancı olduğumu fark ettim. Şimdi saatlerce Wagner çaldıktan sonra eve dönüş yolunda ney taksimi, meditasyon yaparken Dede Efendi dinliyorum. Dimitri Cantemir, Jordi Savall, Göksel Baktagir, Murat Salim Tokaç, Zeki Müren… Dinlerken huzur buluyorum. Polifonik olmadığı için hor görülür Türk Müziği oysa tek sesle bir evren yaratır. Türkülerimiz de öyle.
 ETHEM EMRE TAMER KİMDİR?
 1969 Ankara doğumlu Tamer, keman çalışmalarına Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Nuri Çeken ile başladı. Doç. Reyyan Yücelen Başaran’ın keman, Prof. Nuri Yücelen’in oda müziği sınıfından Bilim Teşvik Ödülü’nü alarak birincilikle mezun oldu. DAAD bursu ile Almanya’ya gitti. 1995’te Berlin Filarmoni Orkestrası’nda çalışmaya başlayan Tamer, bu orkestradaki ilk Türk sanatçı oldu. Dünyanın önemli orkestralarıyla çeşitli ülkelerde çok sayıda konser verdi. Deutsches Symphonie Orchester Berlin, Frankfurt Operası, Wiesbaden Devlet Operası, Mainz Devlet Operası, Kaiserslautern Radyo Orkestrası, Ludwigshafen Devlet Flarmoni Orkestraları’nın konser ve opera temsillerine sürekli konuk sanatçı olarak katılan Tamer, Türkiye’nin çeşitli orkestralarında da sürekli solist olarak yer almaktadır. Sanatçı, 7 yıl önce kendisinin kurduğu Darmstadt Barok Solistleri Orkestrası ile ve grubu Barock Enseble Handel With Care ile çalışmalarına devam etmektedir.
http://www.aksam.com.tr/muzikte-irk,-dil,-din-gibi-sinirlar-yoktur–58196h.html

Yorumlar kapatıldı.