İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türklerle Ermenilerin Ortak Geleneklerini Kaleme Aldı

Adıyaman Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Dr. Murat Gökhan Dalyan, ikinci kitabı ’19. Yüzyılda Gelenekten Batı Kültürüne Geçişte Ermeni Yaşamı’nı piyasaya çıkardı…2 yıllık bir çalışma sonucu piyasaya sürülen kitabın içeriği hakkında konuşan Yrd. Doç. Dr. Dalman, “Ermenilerle yapılan çalışmalar genellikle siyasi çalışmalar. Ben farklı bir çalışma yapmak istedim ve Ermenilerin bu topraklardaki kültürlerini anlatmaya çalıştım. Arka planda kalan konular üzerinde yoğunlaşmak istedim. Ermenilerin, misyoner ve batı etkisinden önce tamamen Türkçe ve Kürtçe konuştuğunu, onlarında kılıf kıyafetlerinin Türkler gibi olduğunu, onlarında yer sofrasında yemek yediğini, aynı kültürlere sahip olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Ermenilerle din dışında her şeyimiz aynıydı” dedi.

*****************
Adıyaman Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Dr. Murat Gökhan Dalyan, ikinci kita abı ’19. Yüzyılda Gelenekten Batı Kültürüne Geçişte Ermeni Yaşamı’nı piyasaya çıkardı.
Türklerin ve Ermenilerin 18 ve 19. yüzyıldaki yaşamlarının konu alındığı kitapta, iki farklı dinin mensuplarının ortak yaşam biçimleri anlatıldı. Yrd. Doç. Dr. Dalman’ın kaleme aldığı kitapta, Türk ve Ermenilerin ortak gelenek ve göreneklere sahip oldukları da ifade ediliyor.
2 yıllık bir çalışma sonucu piyasaya sürülen kitabın içeriği hakkında konuşan Yrd. Doç. Dr. Dalman, “Ermenilerle yapılan çalışmalar genellikle siyasi çalışmalar. Ben farklı bir çalışma yapmak istedim ve Ermenilerin bu topraklardaki kültürlerini anlatmaya çalıştım. Arka planda kalan konular üzerinde yoğunlaşmak istedim. Ermenilerin, misyoner ve batı etkisinden önce tamamen Türkçe ve Kürtçe konuştuğunu, onlarında kılıf kıyafetlerinin Türkler gibi olduğunu, onlarında yer sofrasında yemek yediğini, aynı kültürlere sahip olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Ermenilerle din dışında her şeyimiz aynıydı” dedi.
Kitabın içeriği hakkında özet bilgiler veren Dalyan, şöyle konuştu:
“19. Yüzyılda meydana gelen Ermeni modernleşmesinin tohumları esasında 18. Yüzyılın sonlarından itibaren atılmıştır. Yaşanan toplumsal değişimin zeminini Avrupa’da yaşanan hadiseler ve onların Ermenilere olan yansımaları oluşturulmuştur. Bunlardan özellikle Fransız ihtilalinin başta milliyetçilik, özgürlük ve laik eğitim gibi sonuçları toplumdaki değişmelerin ana kaynağıdır. Avrupa sosyal statüsü daha düşük halk zümrelerince gerçekleştirilen değişimlerin aksine Ermeni toplumundaki sosyal değişimlerde varlıklı Ermenilerin en büyüktür. Zira değişim arzusu ve gerçekleşmesi yönündeki çabaların büyük bir bölümü varlıklı ailelerin çocukları tarafından gerçekleştirilmiştir. Avrupa’da eğitim gören bu gençlerin toplumların yönetiminde meydana getirmek istedikleri değişimler, o zamana kadar yönetimde etkili olan din adamlarının ve amira adı verilen zengin zümrelerin tepkisini çekmiştir. Ancak bu tepki, ticari olarak güçlenen esnaf grubunun desteği ve Osmanlı Devleti’nin kapılarını batıya açmasıyla birlikte yaptığı düzenlemelerle kırılmıştır. Bu sayede toplumun sivil yönetiminde din adamların ve amiraların etkisi azalırken reform yanlılarının etkisi artmaya başlamıştır. Böylece toplumdan sürgün etme ve eğitim faaliyetleri gibi sicil hayatı ilgilendiren konular din adamlarının uhdesinden çıkarılarak sicillerin gözetimine bırakılmıştır.”
Toplumsal dönüşümde Ermeni aydınlarının çalışmalarıyla başlayan eğitim faaliyetlerinin rolünün büyük olduğunu belirten Dalyan, “Bu sayede Ermeniler arasında milli bilinci uyandırmak, misyonerlerin etkisiyle halkın mezhepsel olarak bölünmelerinin önüne geçmek istemişlerdir. Bu konuda özellikle Katolik-olmalarına rağmen- Mehitaristlerin yaptığı çalışmalar, Gregoryenlere büyük katkı sağlamıştır. Yüzyılın ilk yarısında Gregoryenlerin sahip oldukları okulların açılmasını da teşvik etmişlerdir. Çünkü onlar her ne kadar mezhepsel olarak farklı olsalar bile içlerinde daima güçlü bir Ermeni bilinci taşımışlardır. Genç aydınların ve onların bu çalışmalarına zamanla kilise ve din adamlarının da katılmasıyla Anadolu’nun birçok yerinde okullar açılmaya başlamış ve bunları destekleyen cemiyetler otaya çıkmıştır. Genç Ermeniler, eğitim hamlesiyle toplumlarını Avrupai halklar gibi çağdaşlaştırmak isterken din adamları ise bu sayede cemaatlerine misyonerlerin yıkıcı etkilerinden kurtarmak için katılmışlardır. Ancak bu işbirliği son dönemlere doğru din adamlarının da Ermeni milliyetçilerinin peşine takılmasına neden olmuş ve Ermeni okullarından önde gelen siyasi figürlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır” açıklamasını yaptı.
Dalyan, “19. Yüzyıldaki eğitim faaliyetleri ve bunun sonuçları Ermenilerin zamanla bir arada yaşadıkları Müslüman toplumdan duygusal anlamda hızlandıran en önemli amil olmuştur. Çünkü bu sayede Ermeniler, uzun yıllar Müslümanlarla bir arada yaşamanın vermiş olduğu alışkanlıkla Ermeniceyi bırakarak Türkçe ve Kürtçe konuşmaya başlamışlardır. Ancak misyonerlerin ve batısının etkisiyle ilk başlarda Ermeniler arasında milliyet ve tabiat değişiklikleri yaşanmıştır. Bunun bir sonucu Gregoryen Ermeni toplumu,kendi arasında birden çok cemaate bölünmüş ve çekişmeler yaşamıştır. Zamanla bu değişimler tabiiyet değişikliklerini de beraberinde getirerek Ermeni mezhep ve tabiiyet değişikliklerini de beraberinde getirerek Ermeni mezhep ve tabiiyet değiştiren Ermenilerin kendi kültürlerinden koparak yabancılaşmasına neden olmuştur. Aynı zamanda bu durum, Ermeniler arasında cemaatlerini korumak için heyecan uyandırarak milliyetçilik düşüncesini tetiklemiştir. 18. yüzyılda başlayan ve 19. yüzyılın sonlarına doğru iyiden iyiye belirginleşen batı etkisi, gelenekleri kırarak Ermeni sosyal yaşamını değiştirmiştir. Bu konuda özellikle büyük şehirler ve ticaretin yoğun olduğu Anadolu kentleri başı çekmiştir. Şehir merkezlerinde tüccarlar ve yabancı devlet görevlilerinin yaşamları etkilerken kırsal alanlarda ve iç bölgelerdeki insanları misyonerler etkilemiştir. Özellikle örnek olarak alınan unsurların kendileri gibi Hıristiyan olmaları ve İslam dünyasından teknik anlamda üstünlükleri bu değişimi hızlandırmış ve Ermenileri onlar gibi yaşamaya itmiştir. Şehir merkezlerinden yayılan bu batı kültürü şehirleri ele geçirirken kırsal alanda bu gelişim oldukça yavaş seyretmiştir. Bu da zamanla iki grup arasında kültürel anlamda farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, şehirlerdeki erkek kıyafeti redingot iken kırsal alanlarda bu kıyafet başta fes olmak üzere geleneksel kıyafettir. Aynı yüzyıl aynı zamanda geleneksel aile yapılarının kırılmasına ve değişmesine neden olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, yaşanan bu tür olaylar toplumların değişimine tamamen uygunluk arz etmekle birlikte batı sadece bu süreci hızlandırmıştır” diyerek konuşmasını tamamladı.
Dalyan, satın almak isteyenlerin kitabın basıldığı yayınevi ile irtibata geçilmesini istedi.
http://www.cumrapostasi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11361&Itemid=2

Yorumlar kapatıldı.