İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sivas Katliamının 18. Yıldönümünde Yolun Neresindeyiz?

Kendi tarihsel toplumsal siyasal gerçekleriyle yüzleşme cesaret ve yeteneğinden yoksun bir toplumda, özlediğimiz hak ve adaleti nerede bulacağız? İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar, toplu cinayetler, kırımlar karşısında her defasında bir akıl ve vicdan muhasebesi yapmak yerine; yeni yeni komplo teorileri, yeni yeni hedefler icat ederek, failleri anlamaya, aklamaya, mazur bulmaya ve benzer kırımlar için yedeğe almaya çalışmak ne kadar da tiksinti verici?

Verein der Völkermordgegner e.V. Frankfurt / Main

Soykırım Karşıtları Derneği (SKD); Kontakt: Ali Ertem Tel.: 0049/69/5970813; E-Mail: skd@gmx.net
Kendi tarihsel toplumsal siyasal gerçekleriyle yüzleşme cesaret ve yeteneğinden yoksun bir toplumda, özlediğimiz hak ve adaleti nerede bulacağız? İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar, toplu cinayetler, kırımlar karşısında her defasında bir akıl ve vicdan muhasebesi yapmak yerine; yeni yeni komplo teorileri, yeni yeni hedefler icat ederek, failleri anlamaya, aklamaya, mazur bulmaya ve benzer kırımlar için yedeğe almaya çalışmak ne kadar da tiksinti verici?
Türkiye’de egemen basın-yayın kuruluşları 1993’teki Sivas Katliamını adeta her yıl ihaleye çıkarıyor ve her yıl başka bir “sorumlu” buluyorlar. Öylesine pervasızca yapıyorlar ki bu dezenformasyonları; Tıpkı Yahudi Holocoust’undan yine Yahudileri sorumlu tutan Neo-Nazi propagandistleri gibi katliamın mağdurları olan Alevileri, katliamın sorumlusu ve örgütleyicisi olarak sunma noktasına kadar varıyorlar. Böylece hizmet ettikleri şey bu katliamın gerçek sorumlularını hafızalardan silmek, bu utanç verici süreçle ilgili toplumsal yüzleşmeyi karartmaktan ibarettir.
Sözüm ona “araştırmalar”, “yargılamalar” da devletin yüzlerce yıllık deneyimli politik manevraları sayesinde anlamsız ve sonuçsuz göstermelik çabalar olarak, bu ülkede işlenen insanlık suçlarının birer birer örtbas edilmesinden başka işe yaramadı. Hatta kamuoyunca bilinen kimi katiller, yüksek derecede kamu görevlisi ya da “milletvekili” sıfatı ile tekrar toplumun karşısına çıkarılabildiler.
TC-egemenliği, yakın tarihindeki soykırım fiillerini, hesap vermeden kapatmak istemektedir. Bütün stratejik hesaplar, geleceğe dönük yapılan tüm yatırımlar, bu tarihi gerçeğin inkârı temelinde yapılmaktadır. Şayet bu hesap tutarsa, bu topraklarda can çekişen insanlık, tamamen öldürülmüş olacaktır. Zira bu topraklarda geleceğe ilişkin insanlığın ortak yaşam umudu, mutluluğun müjdesi olan bahara değil, ölümün son durağı olan mezara taşınacaktır.
Halklarımıza karşı saygı ve sorumluluk, ne kadar acı olursa olsun gerçekleri doğru algılamamızı zorunlu kılar.
Türkiye Cumhuriyeti egemenliği, Anadolu’nun Türk olmayan kadim halklarının cesetleri üzerinde durmaktadır. “Yeni” cumhuriyet meşruiyetini, Ermeni, Süryani, Helen ocakların söndürülmesi, mallarının, namuslarının talan edilmesi, Türk olmayan halkların esaretine endekslemiştir. Toplum, soykırım ve sürgünlerle üzerine çöken 100 yıllık karanlığın ipoteği altındadır. Sistem kendini ayakta tuta bilmek için yeni kıyımlara, insanlık suçlarına ihtiyaç duymaktadır. Sivas katliamı, “öteki”leştirdiği halkları, inançları ve düşünceleri tekrar tekrar yakma kültürünün halen ne kadar güncel olduğunu gösteren bir örnektir.
Sivas Madımak Oteli katliamının gerçek soruluları, soykırımcı egemenlik geleneğinin devamı için bütün imkânları seferber eden iktidar mekanizmaları, asker sivil bürokrasi, emniyet – istihbarat teşkilatları, devlet aygıtı içinde birer dişli çarkı işlevi gören sistem partileri, kısacası TC-Devletinin ta kendisidir.
Hak ve adalet aramak bir insanlık görevidir. Sonuçta Alevi toplumuna karşı işlenen insanlık suçu, barış ve demokrasiden yana olan tüm insanlığı hedef almaktadır. Madımak Otelini bir utanç anıtına dönüştürme talebi, çok haklı ve yerinde bir taleptir. Eğer ki, bu talep, bu topraklarda soykırım ve sürgünlerle soyu kurutulma noktasına getirilmiş Ermeni, Süryani ve Helen halkları için de gündemleştirilirse daha anlamlı olacaktır. Haklar biri birlerinin acılarını ve sevinçlerini paylaşmak için seferber olmasını, dostluk ve dayanışma için sokaklara dökülmesini başardıkları zaman, Madımak Oteli gerçekten bir utanç müzesi olacaktır.
Daha geçtiğimiz ay süregelen seçim kampanyaları sırasında meydanlarda Alevilere yönelik nefret dilinin nasıl da pervasızca kullanılabildiğini, kitlelere alkışlattırıldığını ibretle izledik. Bu nefret söylemi ve düşmanlaştırma politikalarını sürdürerek samimi bir demokrasi açılımı olamayacağı da açıktır.
Soykırımların, sürgünlerin, yıkımların olmadığı bir dünya özlemi ve azmiyle, Sivas’ta 18 yıl önce ateşler içinde bırakılarak can veren 33 aydınımızın hatıraları önünde saygı ile eğiliyoruz.
Frankfurt, 1 Temmuz 2011
Türkiye’de egemen basın-yayın kuruluşları 1993’teki Sivas Katliamını adeta her yıl ihaleye çıkarıyor ve her yıl başka bir “sorumlu” buluyorlar.
*********

Yorumlar kapatıldı.