İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Öteki olmanın ağırlığı

E.Fuat Keyman
Kadınlar, Ermeniler, Kürtler, eşcinseller, Aleviler, Romanlar, vicdani retçiler ve daha niceleri…Türkiye nin ötekileri eşcinseller, Ermeniler ve kadınlar… Liste o kadar uzun ki!

E. FUAT KEYMANArşivi
Sürekli eşinden dayak yiyor, sürekli şiddet ve aşağılanma yaşıyor, korku içinde, devletten yardım istiyor ama bıçak darbeleriyle öldürülüyor. Sürekli eşinden dayak yiyor, korkuyor, yardım istiyor, o da öldürülüyor. Bir araba, kaldırıma yaklaşıyor, arabadan bir genç adam iniyor, kapıyı açıyor, arabadaki genç kadını saçlarından çekerek dışarıya, caddeye atıyor, tekmeliyor, yumrukluyor, dövüyor, insanlar seyrediyorlar. Yardım eli uzatan yok, adam daha da iştahlanıyor, daha bir güçlü vurmaya başlıyor. Protesto eden bir kadın, arkadaşlarıyla slogan atıyor, yediği tekmelerden biri karnına geliyor, hamile, çocuğunu kaybediyor. Aldığı yanıt, “madem hamilesin ne işin var orada?”. Panzerin üzerinde bir kadın protesto sloganları atıyor: Acaba niye tepkili, ne diyor diye düşünmek yerine soruluyor: “Acaba kız mı, kadın mı?”. Memleketimden kadın manzaraları. Daha niceleri, her gün, her yerde ve TV’de ve gazetelerde ve dizlerde ve sanal ortamda yaşanıyor. Türkiye’de, kadının adı yok: Onlar öteki olmanın dayanılmaz ağırlığını yaşıyorlar.
Ermeniler
Gazetesine doğru yürüyor, bankadan geri geliyor, acaba ne düşünüyor, kafasında ne var, bilmiyoruz, ama arkasında beyaz bereli bir genç var, yaklaşıyor adamın kafasına arkadan kurşunları hunharca boşaltıyor, adam ellerini havaya kaldırıyor, yere yığılıyor, beyaz bereli genç, “Ermeni’yi öldürdüm” diye bağırarak kaçıyor. Bazı gazeteler, bazı gazeteciler, “Beyaz bereli o genci anlamamız gerekir” diye yazıyor, bazı gençler sokaklarda beyaz bereli katili desteklemek için beyaz bere giyerek dolaşıyor, siyahlar giymiş bir kadın elinde mikrofon cenaze töreninde konuşuyor, “Bebekten katil yaratmayalım” diyor, hâlâ da diyor, ama beyaz bereli genci anlayalım diyenler de hâlâ benzer yazılarını köşelerinde yazıyor. Televizyon kanallarında benzer konuşmalarını hâlâ yapıyorlar, gazeteler hâlâ benzer manşetleri atıyor. Ermeni vatandaşlarımıza karşı nefreti, şiddeti, ötekileştirmeyi pekiştirmeye hâlâ devam ediyorlar.
Bir konferans salonundayım, “Medya’da Nefret Söylemi” üzerine araştırmalar yapmış akademisyenleri dinliyorum. Araştırma bulgularını sunuyorlar, yansıtıcı kullanıyorlar. Ekranda, arka arkaya, Ermeni vatandaşlarımıza dönük nefret söylemini örnekleyen gazete manşetlerinden, köşe yazılarından, Youtube’tan ve Facebook’tan alınmış örnekler ekranda beliriyor. İçim daralıyor, seyretmesi çok zor, okuması çok zor şeyler bunlar. Rakel hanım oturuyor yakınımda, o da ekrana bakıyor, o da örnekleri izliyor, ekranı okuyor: Yüzünde bir donukluk var. O donukluk bize, Türkiye’de Ermeni olmanın, öteki olmanın dayanılmaz ağırlığını gösteriyor.
Kürtler
Pazar öğleden sonra, TV karşısındayım, “Nuri” diye bir dizi, izlemeye başlıyorum, İzmir Alaçatı’da geçiyor. Komedi, komik olmak için uğraşıyor! Şort giyen erkekler, kadınlar var, rahat bir ortamdalar, birbirleriye konuşuyorlar, sonra sokağın başında birden kapalı, şalvarlı, başörtülü ve yalpalayarak yürüyen iki kadın beliriyor. Birbirleriyle konuşuyorlar, bir gariplik var, kadınlar yaklaştıkça yüzlerini görüyoruz, dudaklarının üzerinde bıyıkları var, kaşları tek bir çizgi gibi, büyük bir çabayla çirkinleştirilmişler. Kürt kadınlar bunlar, aksanlı Türkçeleriyle anlaşılmaz konuşuyorlar, sonra kocaları olduğunu anladığımız iki adam beliriyor, göbekli, kıllı, bıyıklı, aksanlı erkekler, Kürt erkekleri. Sonra o nezih şortlu güzel kadınlar ve güzel erkeklerin doluşturduğu Alaçatı’nın bir sokağında, çirkin Kürtler arasında kavga başlıyor. Manzaranın, dilin, tavrın komik olması gerekiyor, bizden gülmemiz bekleniyor. Gülenler vardır eminin, hatta dizinin bu kısmını yaratıcılık olarak görenler de! Banal bir “ırkçı”lık ekrandan her yere yayılıyor. Ne alaka derken, TV’deki diğer dizileri hatırlıyorsunuz: “Kürt eşittir terörist, İsrail ile işbirliği içinde Türkiye üzerinde oyunlar oynayan düşman”. Sonra yazarlar, Kürt’e yumruk atanı anlamak gerekir diyenler.
Acaba Kürt vatandaşlarımız bu dizileri nasıl izliyordur, bu diziler gibi yazıları nasıl okuyordur? Bana sık sık, sadece hatırımı sormak için, Diyarbakır’dan telefon eden doktor dostum Şirvan ne düşünüyordur? Dövülen kadın gibi, Rakel hanım gibi, yüzü donuktur herhalde, bu gibi dizileri izlerken. Öteki olmanın dayanılmaz zorluğu, Kürt vatandaşlarımızın yüzlerine donukluk olarak yansıyor.
Eşcinseller
Şöyle bir tablo düşünelim. Salonda, kanepede bir adam oturuyor, hepimiz gibi bütün gün çalışmış, evine yorgun gelmiş, hepimiz gibi bir sürü sorunu ve kaygısı var, akşam yemeğini yiyecek, TV açık, haberler başlıyor. Anlayacağınız hepimizin her gün yaşadığı sıkıcı ve rutin bir günün sonunda yorgun, biraz TV seyredip uyuyacak, yarın aynı olacak. Sonra birden sarsılıyor, haberleri sunan spiker, bir konferansın açılış konuşmasında, bir devlet bakanının, “Eşcinsellik hastalıktır” dediği haberini okuyor. “Eşcinsellik hastalık mıdır?” tartışması başlıyor TV kanallarında. Bazı demokratlar, demokratça bir tavırla “Hayır” diyorlar, “Eşcinsellik hastalık değildir”, ama hemen ekliyor: “Ama günahtır”. Eşcinsel olmak günah işlemektir!
Adam, “size ne benim cinsel yönelimimden, ben size sordum mu benim hakkımda ne düşünüyorsunuz, ne hakla?” diye mırıldanıyor. Ama sesi çok çıkamıyor. İçimizden biri o, ama kimliğinin bir boyutu içinde farklı olduğu için, kendini hastalık-günah arasına indirgenmiş bir tartışma içinde buluyor. İnsanlar onun hakkında konuşuyorlar. Hatta, bazı yazarlar, hastalık tanısını temellendirmek için, “Irak’ta Iraklıları öldüren Amerikalı askerler homoseksüel olan askerlerdi” gibi, akıl ve hayal sınırlarını zorluyan bir cümleyi, TV kanallarında kurabiliyor. Adamın yüzü donuklaşıyor. Öteki olmanın dayanılmaz ağırlığı yüzüne yansımış, TV’sini kapatıyor.
Tercih vakti
Kadınlar, Ermeniler, Kürtler, eşcinseller, Aleviler, Romanlar, vicdani retçiler ve daha niceleri. Aşağılanma, ötekileştirilme, şeyleştirilme, nesneleştirilme yoluyla nefret söylemine, ırkçılığa, dışlanmaya maruz kalan, farklı olanlar. Sadece farklı oldukları için öteki olmanın dayanılmaz zorluğunu yaşayanlar. Bugün 12 Haziran. Türkiye’nin geleceği için önemli bir seçim var bugün, bir tercih yapacağız ve oylarımızı atacağız. Benim oyum onlara.
E. FUAT KEYMAN: İstanbul Politikalar Merkezi, Sabancı Üni.
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1053102&Yazar=ORHAN%20KEMAL%20CENG%C4%B0Z&Date=17.06.2011&CategoryID=99

Yorumlar kapatıldı.