İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Arjantin’de Anadolu usulü yaşamlar

Melis Alphan  / Hürriyet
Sevinç Yeşiltaş’ın TRT için çektiği “Dostluğu Hatırlamak” belgeseli, binlerce mil ötede, Buenos Aires’te Anadolu örf adetleriyle yaşayan bir grup Ermeni’yi anlatıyor. Buenos Aires’te bir kuyumcu dükkanı. Dükkanın içinde, mücevherlerin sergilendiği vitrinlerin üzerinde üç tane duvar saati var. Saatlerden biri İstanbul’u, biri Erivan’ı, biri de Buenos Aires’i gösteriyor.

1974’te toprağını terk edip Buenos Aires’e yerleşen Nazaret Seranossian “Burası çok güzel. Çok da rahatım. Geldim geleli en ufak bir şey görmedim. Ama oranın (Türkiye) hasreti başka. Arkadaşlarım orada benim” diyor.

İlk geldiğinde hasretten günde üç paket sigara, 20 kahve içiyormuş: “?imdi onun sıkıntısını çekiyoruz.”  

6 yaşında girdiği meslekte 60’ıncı yılı. Bahattin ustasını, Bekir ustasını, Hüseyin ustasını anlatıyor. “Ustalarım hep Müslüman’dı” diyor, “Türk desek, biz de Türk’üz. Ama burada Türk diyorlar, Türkiye’de Türk olmuyoruz.”

Biraz ileride, bir başka kuyumcu dükkanı. Joyas Sempat ve 56 yıllık karısı taze evliler gibi. Sempat’ın eli karısının omzunda, yanağına da bir öpücük konduruveriyor. Karısı hafif kıkırdayarak geri çekiliyor. “Utanır, biliyor musun, fırsattan istifade yapalım bari” diyor Sempat.

En çok doğdu yeri, köyünü, Çamurlu Köyü’nü özlediğini anlatıyor karısı.

Hüzünlü bir sessizlik.

Nazaret Bey’e dönüyoruz. Duvarında asılı çocuk resimlerini gösteriyor: “Bakın bu çocuklar hep ‘dede’ diyerek başladılar konuşmaya. Ermenice değil, Türkçe…”

Kendi çocukluğuna, okula yazıldığı güne ışınlanıyor:

“Annem bize önlük aldı. Okulda ismimizi yazdırırken, kardeşimin adını (Simbad) söyleyince görevli ‘Çıkın dışarı. Burada Ermeniler’e yer yok’ dedi. Bu olay hiç aklımdan çıkmaz. Sonra babam ‘Gidin oğlum, sanat öğrenin’ dedi. Komşumuz öğretmendi, Düriye Hanım. O şikayetçi oldu, okuldan iki kişiyi attılar. Babamı bizi okula göndermeye ikna etmesi için polis yolladılar eve. Babam ‘Göndermem’ dedi. Hiç okumadık biz. Okuma yazmayı askerde öğrendim ben.”

Bu sahneler Sevinç Yeşiltaş’ın TRT için yaptığı “Dostluğu Hatırlamak” adlı belgeselden.

TRT Ermeniler’le ilgili bir belgesel isteyince, Yeşiltaş derin bir araştırma sürecine girmiş. Bu konuda ne var ne yoksa okumuş, belgeselleri izlemiş. Ve bu araştırma sırasında dünyanın bir ucunda, Güney Amerika’da Anadolu geleneklerini sürdürerek yaşayan Ermeniler olduğunu öğrenmiş. Onlarla iletişim kurduktan sonra da atlayıp Arjantin’e gitmiş.

“Dostluğu Hatırlamak” işte hem Arjantin’de hem de Fransa’nın Valance kentinde Yeşiltaş’ın konuştuğu Türk Ermeniler’in hikayelerini anlatıyor. 

“Hep ağladık” diyor, “Büyük bir özlem içerisindeler ve tamamen politikadan uzaklar. Belgeselde özellikle, düşmanlık içeren hiçbir sözcüğün olmamasına çok dikkat ettim. Çünkü bu, ayrıştırmak ve ötekileştirmek için değil, birleştirmek için yaptığım bir belgesel.”

Bir tanesi mesela, heykeltıraş, 50 yıldır ilk kez Türkçe konuşuyor. “Siz İstanbul ağzıyla konuşuyorsunuz” diyor, onun şivesi Malatya’dan.

1970’te Malatya’dan çıkıp Valance’a yerleşen Hosrof koyu bir Malatyalı olduğundan, her gün internetten Malatya ve Türkiye’de yaşayan Ermeniler ile ilgili haberleri takip ediyor.

Garbis ise annesinin mezarı başında sayıklıyor: “Türkiye’den çok gelen var burada. 87’de babam öldü. Devam ediyor işte hayat. Babam hep Türkiye’ye dönmek isterdi.”

İnsan “Dostluğu Hatırlamak”ı boğazında bir düğümle izliyor. Bütün bu kavga dövüş içerisinde, üç-beş kişinin hikayesi sizi en naif yerinizden yakalıyor.

TRT’de tekrar yayınlanacak, kaçırmayın derim.

 http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=17969775

Yorumlar kapatıldı.