İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarber teğer en çnatsel eğbayr (Ayrı düştük kardeşim)

Aysel Yaşa Türkiye- Ermenistan dostluğunu geliştirmek adına 8 Türk, 8 Ermeni gazeteci yollara düştük. Gezinin ilk haftasında Türkiye’nin doğusunu dolaştık. Dedelerinin ayak izlerini süren Ermeni gazeteciler gezi boyunca hep aynı cümleyi söyledi: “Tarber teğer en çnatsel eğbayr”

HABER: AYSEL YAŞA

İstanbul Kültür Üniversitesi Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi (GPoT Center) Yerevan Press Club (YPC) ve Internews Armenia ile birlikte “Türkiye-Ermenistan Diyaloğu’nu İyileştirme Projesi’ni başlattı. Dört ayaklı projenin ilk ayağında 8 Ermeni ve 8 Türk gazeteci, bir hafta Türkiye’yi, bir hafta ise Ermenistan’ı gezdi. Gezinin Türkiye ayağı İstanbul’dan başlayıp Adana, Antakya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Van ve Kars’ta noktalandı. Gezinin Ermeni ayağı ise Gürcistan’ın Akhaltsikhe’den başlayıp, Gümri, Alaverdi, Erivan ve Meghri’den geçerek yine başkent Erivan’da sona erdi. Toplamda dört bin kilometre yol kat edildi. Gruptaki Ermeni gazetecilerin birçoğunun ailesi Muş, Erzurum, Kars, Van ve Ağrı’dan göç etmiş. Dedelerinin ayak izlerini Anadolu’da arayan gazeteciler, o günlerde yaşanan trajediyi anlamaya çalışıyor. Kimisi öğrendiği birkaç Türkçe kelime ile arıyordu mirasını, kimiyse bildiği şehirleri sıralayarak geçmişine dair sorgulamalarda bulunuyordu. Biz de Türkiye- Ermenistan dostluğu adına yollara düştük ve Ermeni meslektaşlarımızla bu uzun yolculuğu birlikte geçirdik. Geziyle ilgili izlenimlerin Ermenistan ayağını haftaya bırakarak, Türkiye gezisiyle başlıyoruz. İşte gün gün Ermeni- Türk dostluğunun temel atma izlenimleri, anlama ve anlaşılmaya dair notlardan satırbaşları!

 KEŞKE SINIRLAR KALKSA

 İlk durağımız Adana. 1909 olaylarında şehirden göç etmek zorunda kalan Ermenilerin ayak izlerini takip ediyoruz. Rotamız belli: Kozan ilçesi. Bir dönem birçok Ermeni vatandaşımızın yaşadığı bu bölgede onlardan geriye sadece bir kilise kalmış. O da dağın üzerine inşa edildiği için kolay ulaşılamıyor. Araba için düzenlenmiş bir yol da olmadığı için Ermeni gazeteciler sadece uzaktan selam ederek ayrıldılar Kozan’dan. Hepsi kiliseyi ziyaret edemediği için mutsuzdu ama Ermenilerin bir dönem buralarda yaşadığını bilmek bile onlara yetiyordu aslında.

Tarih 4 Mayıs 2011. Gezinin ikinci günündeyiz. Gideceğimiz şehir tam bir medeniyetler mozaiği. Üstelik dünyaya örnek teşkil edecek şekilde her milletten, dinden, ırktan, dilden insan burada huzur içerisinde yaşıyor. Evet, Antakya’dan bahsediyorum. Ermeni gazeteciler için oldukça önemli bir şehir. Çünkü burada hala Ermenilerin yaşadığı tek köy var; Vakıflı. 1915’ten sonra geriye tek köy kalmış. Musa Dağı’na sığınanlardan geriye kalanların oluşturduğu köyün nüfusu 135 kişi. Genç nüfusun birçoğu üniversite için şehir dışına çıkarken, yüzde sekseni ise Amerika, Kanada veya Almanya’ya gitmiş. Köyde kalanların birçoğu gelecek kaygısı taşıdığından çocuk yapmıyor. Köylü, kiliselerini kendi imkanlarıyla yaptırmışlar fakat henüz bir papazları yok. Ölüm, düğün ve vaftiz törenleri için İstanbul’dan din adamı geliyor. Yorucu bir geziden sonra sırada Antakya’nın simgelerinden Medeniyetler Korosu’nu ziyaret etmeye geliyor. Koronun şefi “Politikacılar Ermenistan’la problemleri halledip, sınırı açtıklarında sınırda Ermenilerle konser vermek istiyoruz. Müzikte yalan olmaz, bunu içten diliyoruz” şeklinde konuşuyor. Grupta temenniler hep aynı: “Keşke sınırlar kalksa!”

HEPİMİZ AYNI BAHÇENİN ÇİÇEKLERİYİ

Not: Yasak nedeniyle haberin tamamını yayımlayamıyoruz. Haberi http://yenisafak.com.tr/Cumartesi/?t=21.05.2011&i=320156 linkinden okuyabilirsiniz. HYETERT

Yorumlar kapatıldı.