İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bayram ve başbakan

Ahmet Altan Biraz İrlanda filmlerini andırıyor. Boş bir yol, yüksek bir duvar, sıralanmış askerler ve bir iki küçük çocuk. Şırnak’ta “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı”nın gerçek görüntüsü bu.Çocukları stadyuma toplayıp, onlara Kuzey Kore modeli hareketler yaptırmak, bir bayram yaratmaya yetmiyor.19 Mayıs’la, Atatürk’le, Vahdettin’le, Kurtuluş Savaşı’yla ilgili yalanlar söylemek de yetmiyor bayramı bayram yapmaya.İttihatçılarla, 31 Mart’la, Meşrutiyet’le, Cumhuriyet’le ilgili yalanlar da yetmiyor.Kurtuluş Savaşı’nın “başlangıcından” doksan küsur yıl sonra adamın biri bir resim çekiyor ve “Kim kurtuldu?” diye sormak zorunda kalıyorsunuz.Atatürk’ün, yakın arkadaşlarının, Ermeni katliâmına katılan İttihatçıların, Ermeni mallarına konan eşrafın, tek parti yöneticilerinin, devlet zenginlerinin kurtulduğu kesin.

Başka?

Dindarlar kurtuldu mu? Kürtler kurtuldu mu? Köylüler kurtuldu mu? Kurtulduklarını sansalar da hâlâ “resmî’ bir ibadethaneleri olmayan Aleviler kurtuldu mu?

Tarihin en ağır katliâmlarından birine uğrayan Dersimliler kurtuldu mu?

İsviçre’den alınan kanunla “medeni haklarına” kavuşan ama başlarına örtüyü nasıl takacaklarını bile belirlemelerine izin verilmeyen kadınlar kurtuldu mu?

Tümüyle “beyin yıkama” esasına dayanan “tek tip” bir eğitimden geçirilen çocuklar kurtuldu mu?

Her depremde binaları yerle bir olan şehirler kurtuldu mu?

Hâlâ Avrupa standardına ulaşamayan hukuk kurtuldu mu?

Dört bir yanından su alan, içi darbecilerle, cuntacılarla dolu olan devlet kurtuldu mu? Kurtulan kim?

Bu ülke, bu halk, bu devlet, bu insanlar kurtulduysa, Şırnak’ta çekilen bayram resmi neyin nesi?

Koskoca Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının mirasçısı ve yetmiş milyonluk büyük bir ülke olarak şimdilerde biraz biraz zenginleşiyoruz, ama adam başına milli gelirde hâlâ arkalardayız.

Hâlâ insanlarımız devlet ve hukuk karşısında bir güvenceye sahip değil.

“On yıl sürecek” tutuklamaların, süresiz “dinlemelerin” yasal olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Hâlâ insanlar çocuklarını istedikleri gibi eğitemiyor, hâlâ parası olan çocuğunu eğitim için gelişmiş bir ülkeye göndermeye çabalıyor. Hâlâ ülkede iç savaş sürüyor. Hâlâ darbecilerin anayasasıyla yönetiliyoruz. Kurtuluş Savaşı, ülkeye İkinci Meşrutiyet’ten daha özgür bir yönetim getiremedi, tam aksine Meşrutiyet döneminin hayalini bile kuramayacağımız bir otoriterlik getirdi.

O Şırnak resmi de zaten o anlayışın bugünkü resmi.

Şimdi halkın gerçekten “kurtulmasının” zamanı.

Bu ülkenin bütün insanlarının özgür ve eşit olacağı, kendini güvencede hissedeceği, çocuğunu istediği dilde, istediği biçimde eğiteceği, kadınların istedikleri gibi giyineceği, insanların düşüncelerini istedikleri gibi açıklayacakları bir döneme geçmenin zamanı.

Başbakan Erdoğan, uzun zamandır, “böyle” bir ülke yaratacağının sözünü veriyor, bu sözü yerine getirmek için bir adım atıyor sonra gerisingeriye çekiliyor.

Ama artık çekilecek yer kalmadı. Kalkıp bu halka nasıl bir anayasa yapılacağını, nasıl eşitlik sağlanacağını, nasıl insanların güvenceye kavuşacağını, eğitimin, ibadetin, giyimin, yaşama biçimlerinin nasıl özgür olacağını açıkça anlatmalı.

Yollar, hastaneler, okullar, barajlar, kanallar bu ülkeyi “kalkındırır” ama “geliştirmeye” yetmez.

Gelişmek, özgürleşmekle, düşüncenin ve yaratıcılığın önünü açmakla mümkün.

Başbakan, en başta Kürtler olmak üzere hepimize, “nasıl bir ülkede” yaşayacağımızı anlatsın, lafları dolandırmasın.

Yatırımlar, yollar, hastaneler, barajlar, okullar için minnettarız, ama onlar bizim “kurtulmamıza” yetmez, gelişmemize de yetmez, bize özgürlük lazım, bize eşitlik lazım, başbakan bunu sağlayacak cesarete, bunu sağlayacak isteğe sahipse artık konuşsun.

“Dekordan” bayramlarla yürümez bu iş.

Bize, ne Şırnak’ta ne de başka yerde öyle görüntülerin yer alacağı hakiki bayramlar lazım.

Ahmet Altan, Taraf, 20 Mayıs 2011

Yorumlar kapatıldı.