İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özgürlük Özgürlükçülüğe Endekslidir

Baskın Oran
Türk profesör: “Türk Ulusu, bu yeni tür savaşta, ecdadına haksızlık yapılmasını asla kabul etmeyecektir. Şuna inanınız; dünyanın bütün parlamentoları aleyhimizde kararlar alsalar bile, bin yıl yolumuza sarsılmaz bir özgüvenle devam ederiz”. Doktora yaparken sağcılar çok yıpratmıştı kendisini; artık çoğunluk olmanın rahatlığını isteyen, vicdan fakiri bir ezber. Asbarez.com’un “Türkler soykırımın yıldönümünü anmak için toplandılar” haberine yorum yazan Diaspora Ermeni’si: “Bu insanlık suçunu ‘bizim de acımızdır’ gibilerden genelleştirilmiş hissî laflara dökmek gülünç. Hukuk terimlerinden şaşmamalılar. Eğer pankartlarında ‘soykırım’ kelimesi yoksa soykırım inkârcılarına yemlik yapmaktan başka işe yaramazlar”. Fransa veya Amerika’da tuzu kuru türünden bir ezber.

“Azınlık değiliz, asil ve kurucu unsuruz”

Paris Kürt Enstitüsü’nün “Kürtçe Eğitim” konferansında soru soran genç Kürt: “Ben Lozan üzerine tez yaptım. Lozan’ın 39. maddesi Kürtlere kendi dillerini kullanma olanağı vermez, çünkü Kürtler azınlık değildir”.

Anlattığınızı baştan alıyor, ayrıca şunu diyorsunuz: “39/4’ün azınlıklarla yani gayrimüslimlerle hiçbir ilgisi yok. ‘Herhangi bir Türk vatandaşı’ kelimeleriyle başlar ve herkese hak getirir. 1923’te ‘insan hakları’ terimi uluslararası belgelerde henüz olmadığı için, bu madde 16. Yüzyıldan beri kullanılan ‘azınlık hakları’ kesimine konmuştur”. Konuyu bitirir umuduyla ilave de ediyorsunuz: “Bu itirazınız Türkiye’de en belirgin olarak Prof. Süheyl Batum tarafından dile getirilmektedir. Tabii, bu kurucu antlaşma Kürtlere hak getirmesin diye”.

Kahve molasında yine geliyor: “Bütün dünya yanlış biliyor da bir tek siz mi doğru biliyorsunuz?” “Hayır”, diyorsunuz, “Kürtler de biliyor artık. Onun içindir ki Diyarbakır KCK davasında bir uzmanın bunları anlatmasını talep ettiler, mahkeme reddetti!” Genç Kürt kardeşim bu ezberin kaynağının Millet-i Hâkime ideolojisi olduğunun farkında bile değil. Kürt olduğu için değil, Müslüman olduğu içindir ki, aynı antlaşma kesiminde yer almak ona zül geliyor, Millet-i Mahkûme olan gayrimüslimlerle. Üstelik yine farkında değil, Kürtleri azınlık saymıyor ama bal gibi azınlık hakları (“kolektif artı haklar”) talep ediyor. Türklerden başka bunca farklı insanın yaşadığı ülkede sadece Kürtler için hak talep ediyor. Ben Türk’ü o en tepedeki yerden alıp insan içine indirmeye çalışırken, bir de Kürt’ü mü Türk’ün yanına çıkartıp oturtacağım?

Başörtüsü meselesi, tekrar

24 Nisan Pazar günü sevimli, minyatür bir hanım kız vardı anma törenimizde. Başörtülüydü. Merhaba, dedim. Merhaba, dedi. Ankara’dan ölüme gönderilen Ermenilerden on tanesinin adını da kendisinin okumasını rica ettik. Çıktı, okudu. Dr. Kıvılcımlı’nın kemiklerini sızlatmacasına gelip bağıran 15 kişilik “Halkın Kurtuluş Partisi”nin de renk kattığı törenden sonra arkadaşlarla konuşuyoruz, o hanım kızdan söz açıldı. Törene büyük katkı yapan MazlumDer’den de değilmiş. Kendi başına gelmiş. “Hocayı seviyorum ama çok üzüldüm, bizlerin devlet memuriyetine giremeyeceğini söylüyor” demiş benim için.

Başörtülü kadınların milletvekili olabileceğini, çünkü bunların adı üstünde “millet vekili” olduklarını, devlet vekili olmadıklarını söylediğim zaman mektuplar aldım; devlette niçin çalışamayalım diye. Koşullar değiştikçe değişen düşüncelerimi daha net açıklayayım:

Başından beri, devlet hizmeti alanlara (mesela, üniversite öğrencilerine) hiçbir kısıtlama getirilemeyeceğini, ama etnik ve dinsel bakımdan nötr olması gereken devlet’i temsil edenlerin açıkça simge sergileyemeyeceğini söyledim. Şimdi bu kategorinin daraltılabileceğini düşünüyorum. Vatandaşın kaderine doğrudan ve büyük etki yapan savcı, yargıç, doktor, öğretmen, polis, vs. gibi meslekler dışındaki devlet memurluklarının, özellikle de belediyeler gibi devlet-dışı kamu kurumlarının, başörtülü kadınlara açılması gerektiğini düşünüyorum.

Özgürlükçü olduğun oranda özgürlük

Aslında, her türlü memuriyetin başörtüsüne açılması esastır. Yalnız, İslamcıların geçireceği evrime paralel ve endeksli olarak. Ben onun din dersleri alabilmesini ve hatta din okullarına gidebilmesini savunurken, o din derslerinin herkes için zorunlu olmasını savunamaz. Ben onun başörtüsünü desteklerken, o benim kızımın mini eteğine laf edemez. Ben onun Ramazan’da oruç yüzünden işini yavaş yapmasına doğal bakarken, o benim karnımı doyurmamı engelleyemez; benim vergimle yapılmış yemekhaneleri kapattıramaz. Ben onu içki içmeye zorlamaz ve kendim içtiğim zaman da onu rahatsız etmezken, o benim içki içmemi önleyemez; benim vergimle yapılmış belediye gazinolarında içkiyi yasaklayamaz. Bunlar olursa, hiç kimse kusura bakmasın, ben devlet memurunun bu türden tekelci eğilimleri simge yoluyla sergilemesine karşı çıkarım. İslamcı kardeşim kendinden başkasının yaşam tarzına saygılı olana kadar.

Ermeni kardeşim “soykırım” mı kullanmak istiyor? Kullanır; en doğal hakkıdır. Ama ben hukuki terimlerle tarih ve siyaseti zorlamayı yanlış bulup kullanmadığım zaman beni “inkârcı” ilan edemez. Kürt kardeşim Kürtçe eğitim mi istiyor, onunla kol-kolayımdır; ama her türlü farklılığın üzerindeki yasakların kalkmasını istediği oranda. İslamcı kardeşim başörtüsünü takmakta özgürdür, ama başkalarının mini etekle gezme özgürlüğünü vs. savunduğu oranda.

Zordur kardeşim bu işler, zordur, çünkü herkes “Rabbena, hep bana!” demektedir. Oysa, özgürlüğü ancak başkaları için de istersen özgürleşeceksindir. Özgür olmak kolay değildir kardeşim, biraz hak etmek gerekmektedir.

RADİKAL İKİ

http://www.gomanweb.net/index.php?option=com_content&view=article&id=6210:baskn-oran-oezguerluek-oezguerluekcueluee-endekslidir-&catid=102:manet-haberleri&Itemid=128

Yorumlar kapatıldı.