İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Geçmişle yüzleşip geleceğe bakalım

Ayça Örer
Türkiye Ermenilerinin unutamadıkları tarih 24 Nisan, tehcirin başladığı gün. Ermeni tehcirini yeni yeni zikreder ve anmaya başlarken, askerliğini yapan Sevag Şahin Balıkçı’nın ölümü akıllara ‘Nasıl oldu’ sorusunu getirdi.


AYÇA ÖRERArşivi

Türkiye Ermenilerinin unutamadıkları tarih 24 Nisan, tehcirin başladığı gün. Ermeni tehcirini yeni yeni zikreder ve anmaya başlarken, askerliğini yapan Sevag Şahin Balıkçı’nın ölümü akıllara “Nasıl oldu”sorusunu getirdi. Türkiyeli Ermeni gençlerle, 24 Nisan’ı, Sevag Şahin Balıkçı’yı, Hrant Dink cinayetini ve geleceğe dair düşüncelerini konuştuk. Yüzleşme istiyorlar, kırgın ve umutlular…

Acılar artık geçmişte kalmalı

Lerna Baytar Demirci, 30 (Ev hanımı): 24 Nisan 1915 tarihi bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti Ermeni vatandaşı olarak bunu kabul ediyorum fakat yıl 2011. Bu tarihin ardından yaklaşık 96 yıl geçti. Benim Kayseri’de yaşayan büyük dedemin 2 kardeşinin, halalarının hayatını kaybettiği gün olmasına rağmen, hiçbir zaman kinle, nefretle ülkeme bakmadım. Yapılan yapıldığı yerde kalmalı. Çocuklarıma bugünü her daim hatırlatacağım bililyorum ama bunun üzerimize çökmesini istemiyorum.

Hrant Dink halen aklıma geliyor, içim acıyor. Bu ülkede maalesef ileri görüşlü, düşünce özgürlüğünü savunan ve haklarını isteyenlerin sonu geliyor. Bir kesim var ki bu düşünceleri duymak istemedikleri gibi, görmek, anlamak dahi istemiyorlar. “Vur” emri verip, insanları yok ediyorlar. Ama Hrant Dink’in Ermeni olduğu için öldürülmediğini anlamak gerekiyor bence. Öldürülen diğer isimlere bakınca, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, onların da düşünceleri yüzünden öldürüldüğünün bilincinde olmak gerekiyor. At gözlüğü takmadan olayları anlamaya çalışanların akıbetlerine bakınca bu gerçek apaçık ortaya çıkıyor.

Bu tarihi konuşmak bile zor

Sevan Paylan, 31 (Özel sektör): 24 Nisan benim için düşüncelerimi serbestçe açıklayamayacağım, konuşulması ise başımı belaya sokacağı bir tarih. Düşünün, Taksim’de geçen hafta 24 Nisan’ı anma günü düzenlendi ve sadece 30 kadar Ermeni o buluşmaya katıldı. Türkiye her ne kadar özgürleşse de 24 Nisan hâlâ bu toplum için tabu. Son yıllarda ‘Dersim İsyanı’, ‘Maraş İsyanı’ veya ‘Sivas Olayları’ gibi sadece devlet diliyle irdelenebilecek ağza yapışmış retorikler artık katliam sıfatıyla anılabiliyorken, işkence, faili meçhuller, yavaş da olsa kabullenilip araştırılabiliyorken işin ucu 1915’e vardığında maalesef böylesi bir özgürlük alanı göremiyoruz. En son Sevag Balıkçı meselesinde dahi, ırkçı bir saldırı kuşkusuyla olayı 1.500.000+2 diye değerlendiren ve bu söylemi oldukça sakıncalı bulup kınayanlar ufak çapta bir savaş verdiler.

Sevag’ın ölümü şaibeli

Aris Nalcı, 30 (Gazeteci): Ermeni Soykırımı’nı anlamak için öncelikle Ermeni olmayı anlayabilmek gerekiyor. Ermeniler ne yazık ki Türkiye’de bir ev sahibiyken misafir konumuna düştü. Geleceğe dair tabii ki umutlarım var, bu ülkede kalma sebebimiz bu zaten. Sevag’ın ailesini korkuttuklarını düşünüyorum. Bu işin 24 Nisan’da olması, “Kaç tane Ermeni asker bu tarihte ölüyor” sorusunu hatırlatıyor. Ermenilerin askerde sorun yaşadığını biliyoruz.

İlişkiler normalleşmeli

Sayat Tekir ( Radyo Programcısı, Hrant Dink Vakfı ): Ermenilere karşı 1915 yılında girişilen etnik kıyımlar bu toprakların çokkültürlü yapısına karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri. Halkların 100 yıl önce olduğu gibi yaşamaları için Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve sınırların açılması gerekmektedir.

24 Nisan’la Hrant Dink ayrı anılmalı

Dença Artun, 24 (Yönetici): 24 Nisan bu topraklarda yaşayan herkes tarafından yüzleşilmesi ve ders çıkarılması gereken tarih. Bu tarihte yaşananların ikrarı Ermeniler için çok önemli. 24 Nisan’da Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılan anmalar oldukça anlamlı. Bu tarihi Hrant Dink cinayetiyle bağdaştırmayı ve “soykırım devam ediyor” tarzı söylemleri ise oldukça tehlikeli buluyorum. Bu hem Hrant Dink cinayetinin ardındakileri hem de onun politik kişiliğini gölgeliyor. 2 Temmuz, 6-7 Eylül, 24 Nisan veya 19 Aralık… Bu ülkenin binlerce ‘faili meçhulü’, aslında aynı zihniyetin kurbanı.

Şakayla ölmek ne demek?

Tamar Nalcı, 24 (Proje koordinatörü): Sevag’ın ölüm haberini 24 Nisan akşamı, internetten öğrendim. Sevag’ın ölümüne mi, okuduğum haberin diline mi, yoksa o günün 24 Nisan olduğuna mı üzüleyim? “Şakalaşma” yazıyordu haberde, askerlikte silahla şakalaşmak ne demek? Bu gerçekten kaza olsa bile, 24 Nisan’da oldu. TSK, Sevag’ın ailesini ve kamu vicdanını rahatlatmak zorunda. Şimdilik yaptıkları açıklama kesinlikle yeterli değil. Askerlik gibi ölüme çok yakın bir mesleğe her gencin “mecburi” gönderiliyor olması derinlemesine tartışılmalı.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1047896&CategoryID=77

Yorumlar kapatıldı.