İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye Ermenistan ilişkileri: ‘Unutma’ değil’ hatırlama’ zamanı

Yorum – Alin Ozinian
Bir kişi bile sınırın açılmasına karşı değildi, ama söz dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu. “Olan olmuş, 90 sene geçmiş, unutmak lazım, unutup her şeye yeniden başlamak…” Birileri günah çıkarılmasını umut ederken, birileri hâlâ “unutmaktan” yanaydılar. Belki de “unutmak” ya da “unutturmak” bu coğrafyada en yapıcı sayılabilecek adımdı. Türk-Ermeni sınırını açmak ve bugün “saman altından” yürüttüğümüz dostluğumuzu resmî temeller üzerine kurmak için bir milat’a ihtiyacımız vardı, bunu da ilan edebilmek için “unutmaya”…  Bazı acıları ne seneler, ne ekonomik ne de siyasi çıkarlar hafifletebilir. Ciğerinizi yakan acı, seneler boyunca işitilmedikçe, anlaşılmadıkça daha da büyür yangın olur. İşte bu yüzden acıları hafifletmenin yolu unutturmak değil, dinleyip paylaşabilmektir. İletişim olmadıkça kulaklar sağır, gönüller kör olur. Sınırlar açılmadıkça her şey daha sertleşir, insanların vicdanları da…

Alin Ozinian Araştırmacı      26.04.2011

 Türkiye-Ermenistan arasındaki ekonomik ilişkilerin durumunu ve geleceğini konu alan, Ermenistan İşadamları-Sanayiciler Derneği ve Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi tarafından yürütülen rapor çalışmasının Türkiye raportörü olarak, Türkiye’nin birçok bölgesini ve ilini ziyaret ettim.

Ticaret yapan, yapmak isteyen önemli işadamları ve konuyla ilgilenen farklı iş grubundan ve sektörden insanlar ile görüştüm. Konuştuğum insanlar iş ortaklıklarından, iş dolayısıyla kurdukları dostluklardan tutun da, kullanılan ortak kelimelere, yemeklerdeki benzerliklerden dem vurup aslında ilişkisizliğin anlamsızlığını anlatmaya çalışıyorlardı çoğu kez. Bir kişi bile sınırın açılmasına karşı değildi, ama söz dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu. “Olan olmuş, 90 sene geçmiş, unutmak lazım, unutup her şeye yeniden başlamak…” Birileri günah çıkarılmasını umut ederken, birileri hâlâ “unutmaktan” yanaydılar. Belki de “unutmak” ya da “unutturmak” bu coğrafyada en yapıcı sayılabilecek adımdı. Türk-Ermeni sınırını açmak ve bugün “saman altından” yürüttüğümüz dostluğumuzu resmî temeller üzerine kurmak için bir milat’a ihtiyacımız vardı, bunu da ilan edebilmek için “unutmaya”…

1918 YILINDA İLK ERMENİSTAN TEMSİLCİSİ

Gerçekten önkoşulsuz diplomatik ilişkilerin 90 yıl sonra inşa edilmesi bu kadar olanaksız mıydı? Ermeniler hafızalarına ihanet etmedikçe iki ülke karşılıklı olarak diplomatik misyonlar tayin edip, diplomatik ilişkiler tahsis edemez miydiler?

Edebilirlerdi, etmişlerdi; hatta etmekteler. Türkiye’de bulunan Ermenistan diplomatik temsilcilikleri ve çalışmaları hakkında ne yazık ki ulaşılabilir çok az belge olmasından ve bunlardan çok bahsedilmemesinden dolayı bilgimiz bu konuda da çok az.

Sovyetler Birliği’nin temel taşlarının atıldığı, Ermenistan henüz SSCB (30.12.1922) bünyesine girmeden, hatta Kafkasya Federasyonu’nun (12.3.1922) kurulmasından önceki tarihî döneme yani Daşnak Partisi’nin kurduğu ilk “Ermenistan Bağımsız Cumhuriyeti” (28.5.1918) ve Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yıllarına baktığımızda haberimiz olmayan gerçekler ile karşılaşıyoruz. Kasım 1918’de, Ermenistan hükümeti tarafından, Ferdinand Tahtadjian, Osmanlı başkentine “maslahatgüzar-chargé d’affaires” olarak gönderildi. Görevini, Ermenistan Sovyet Birliği’ne bırakılıncaya kadar sürdüren Tahtadjian, 1922 yılında Kemalist kuvvetlerin İstanbul’a girmesiyle görevini bırakmak zorunda kaldı. Daşnak Hükümeti’nin yerini alan, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin, SSCB’ye katılmasından önceki dönemde, sonrasına nazaran daha bağımsız politikalar yürütebildi. Bunlardan biri de Berlin, Paris, Moskova, Taşkent, Kiev ve İstanbul gibi birçok ülke başkentine “Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti temsilcileri” atamaktı.

Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması’ndan sonra Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’i Kars’ta bir konsolosluk açarak, Konsolos Gagik Sargisyan’ı ve birkaç diplomatı Kars’a gönderdi (1921-1925), aynı şekilde Türkiye hükümeti 1921-1926 yılları arasında Ermenistan’ın Erivan şehrinde Türk temsilciliği ve aynı yıllarda Gyumri şehrinde konsolosluk bulundurdu.

Temsilci gönderme konusu Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne gelindiğinde biraz değişti. Yeni seçilen isim, halefine göre farklılıklar taşımaktaydı. 1922 yılında göreve getirilen Poghos Makintsyan, 1921-1922 yılları arasında Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’i İçişleri ve Eğitim Bakanlığı görevindeydi.

Ermenistan’a gelen hemen hemen her Türk gazeteci, Ermenistanlı bir devlet yetkilisi ile görüşme şansı bulursa sorar: “Kars Antlaşması’nı tanıyor musunuz?” Kısacası Kars Antlaşması ve kabulü önemlidir. Makintsyan ne tesadüftür bu antlaşmayı Ermenistan adına İçişleri Bakanı olarak, Dışişleri Bakanı Askanaz Mravyan ile birlikte imzaladıktan sonra İstanbul’a gönderilmiştir.

 Türkiye’deki ilk Ermenistan temsilciliği Karaköy’deki Voyvoda Sokak’ta (şimdi Bankalar Caddesi) bulunan Sigorta Han’da bulunmaktaydı. Bu han şu anda bir bankanın şubesi olarak hizmet vermekte. 1924 yılına kadar temsilcilik görevini sürdüren Makintsyan’dan sonra gelen temsilci yine Sovyet Ermenistan’da oldukça ünlü bir siyasetçi. 1922-1923 yılları arasında Adalet bakanlığı yapmış Danuş Şahverdyan. Ermenistan’ın Türkiye’ye yolladığı ikinci bakan olan Şahverdyan, İngiltere, Almanya, Belçika ve Fransa gibi ülkelerde de görevlendirilmiş. İstanbul’da 1924-1928 yılları arasında çalışmış Şahverdyan (1940) ve önceki temsilci Makintsyan (1938) Stalin dönemindeki suçlamalara maruz kalmış, vatan haini ilan edilmiş ve ölüm cezasına çarptırılmışlardır. Suçsuz oldukları ancak Stalin’in ölümünden sonra ortaya çıkan diplomatlar, İstanbul’da ‘ilk görevliler’ olmak dışında ne yazık ki bu hazin kaderi de paylaşmışlardır.

 1990 yılında dağılan Sovyetler Birliği’nin ardından, Ermenistan Türkiye’de tekrar bir temsilcilik bulundurma şansı elde etti. 25 Haziran 1992’de içlerinde Ermenistan’ın da bulunduğu Karadeniz bölgesindeki 11 ülke “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı”nın (KEİ) kurulduğunu duyurdular.

2001 yılında KEİ’de Ermenistan daimi temsilciliği resmî olarak temsil edilmeye başlandı. Diğer ülke temsilcilikleri İstanbul’daki başkonsolosluk binalarında faaliyet gösterirken, Ermenistan temsilciliği Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki olmayışı sebebiyle, ayrı bir temsilcilik durumunda. 2001-2011 yılları arasında İstanbul’da Ermenistan’ı 3 “daimi temsilci” ve onlar ile birlikte çalışan 2 “müşavir” olmak üzere 5 diplomat temsil etti. Bu diplomatların hemen hepsinin, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın gözde diplomatlarından ve Türkologlarından oldukları büyük bir sır değil.

Bugün konu ile yakından ilgilenmeyenlerin bildikleri tek şey şu: Dağlık Karabağ sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle Türkiye, Ermenistan’la sınır kapılarını Nisan 1993’te kapatmıştı. Türkiye’nin uyguladığı ambargo sonucunda ise bir şey yapmak mümkün değil… Ama şu anki durumu bu değil. 1996 yılında iki ülke arasında halen yapılmakta olan ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden aracılar ile değil, doğrudan Türkler ile Ermeniler arasında yapılabilmesi amacıyla fikir geliştirildi, bu şekilde ticaret yapanların birbirlerini tanıması hedeflendi. Bu fikirler arasında 1997 yılında KEİ çerçevesinde bir araya gelen iki cumhurbaşkanı (Demirel ve Petrosyan) bir iş konseyi kurma kararı aldılar. Bu karar sonucunda Türkiye ve Ermenistan tarafından eş başkanlar düzeyinde temsil edilen Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi kuruldu.

KAPALI SINIR İLLÜZYONU

Sınırlar kapalı olsa da iki ülke arasında dolaylı yoldan yapılan ticaret yılda 200 milyon dolarlık bir hacme ulaştı. İstanbul-Erivan arasında haftada iki kere düzenli uçak seferleri yapılıyor. İki ülke de birbirinin vatandaşlarına çok gevşek bir vize rejimi uygulayıp, havaalanında cüzi bir fiyata vize veriyor. İki ülke arasında sivil toplum örgütleri aklınıza gelebilecek her türden projeler yapıyor.

Birbiriyle tanışmaya ve çalışmaya hevesli olanlar, kafalarındaki sınırları, birbirlerine koşular dayatmadan, bahaneler bulmadan çok uzun süre önce kaldırdılar ve artık diğer sınırların kalkmasını istemekten yorgunlar. Ermenistan ve Türkiye’deki sivil toplum ve diğer gönüllüler çok çalıştılar, oldukça da yol aldılar. Riyakâr bir “geçmişi unutalım, unutmazsak ilişki kuramayız” deyişi pelesenk olmuş insanların diline. 1921 senesinde Kars’ta Ermeni Konsolosluğu olduğu halde neden şimdi yok? 1921 senesinde unutulmuş, kabuk mu bağlamıştı acılar? Önkoşulsuz diplomatik ilişkiler kurmak için, hafızamızı çöpe mi atmamız gerekecek? Eğer öyleyse, hemen hemen her insanın geçmişinin ve acılarının ne kadar kutsal olduğunu hatırlayıp, bunu istemenin insafsızlık olduğunu kabul edelim. Geçmişi unutmak yerine hatırlamayı seçelim, beraber nasıl yaşadığımızı, neler yaptığımızı ne kadar benzediğimizi hatırlayalım, hatırlamaktan korkmayalım…

Bazı acıları ne seneler, ne ekonomik ne de siyasi çıkarlar hafifletebilir. Ciğerinizi yakan acı, seneler boyunca işitilmedikçe, anlaşılmadıkça daha da büyür yangın olur. İşte bu yüzden acıları hafifletmenin yolu unutturmak değil, dinleyip paylaşabilmektir. İletişim olmadıkça kulaklar sağır, gönüller kör olur. Sınırlar açılmadıkça her şey daha sertleşir, insanların vicdanları da…

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1126196&title=yorum-alin-ozinian-turkiye-ermenistan-iliskileri-unutma-degi-hatirlama-zamani&haberSayfa=1

Yorumlar kapatıldı.