İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

40. yılında TÜSİAD’dan demokrasi çağrısı

Şahin Alpay
Ayrıntıları tartışılabilir, ama TÜSİAD’ın uzman ve kanaat önderlerinden oluşan bir kurula hazırlattığı rapor, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni, sivil ve demokratik anayasanın dayanması gereken ilkeleri ortaya koymakta.Rapor, özgürlükçü demokrasinin yerleşmesinden yana olanların, en azından 1990’ların başından bu yana aralarında tartışarak üzerinde geniş bir mutabakata vardıkları ilkeleri kâğıda dökmekte ve, özetle, askerler tarafından hazırlanan ve son derece otoriter bir Kemalizm anlayışına dayanan 1982 Anayasası’nın yerine, liberal demokrasinin ilkelerine dayanan yeni bir anayasa konulmasını öneriyor.

21. yüzyılda Türkiye asker-sivil bürokrasinin vesayeti altında olan, büyük ölçüde göstermelik bir demokrasiden (AB’nin Kopenhag Kriterleri’yle tanımlanan türden) gerçek, normal bir demokrasiye geçiş mücadelesine sahne olmakta. Bu mücadele toplumun sivil, asker, bürokratik, ekonomik, kültürel, akademik, medya başta, hemen bütün elitlerini, hemen bütün siyasi partilerini ve toplumu ikiye ayırmış durumda. Bir yanda vesayet düzeni korunmadığı takdirde Türkiye’nin bir din devletine dönüşeceği ya da toprak bütünlüğünü yitireceği kaygısını taşıyanlar var; öte yanda Türkiye’nin laikliğini ve bütünlüğünü ancak gerçek bir demokrasiyle koruyabileceğini savunanlar.
TÜSİAD’ın son raporunun anlamı, 1950’lerin ortalarından 1980’e kadar süren ithal ikamesi kalkınma stratejisinin uygulandığı dönemde (devlet koruması ve desteğiyle) palazlanan, 1980’lerden itibaren liberalleşen ve globalleşen ekonomiye ayak uydurarak güçlenen büyük sermayenin ağırlığını gerçek bir demokrasiden yana koyduğunu göstermesi. Bunun ilk işaretlerini Halis Komili’nin başkanlığı döneminde (rahmetle andığım sevgili dostum) Prof. Dr. Bülent Tanör’e yazdırılan “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” başlıklı, Ocak 1997 tarihli rapor vermişti. Ancak o rapor, TÜSİAD üyeleri arasında hayli tepkiyle karşılanmış, 28 Şubat sürecinde gürültüye gitmişti. Ümit Boyner’in başkanlığı döneminde çıkan Mart 2011 tarihli bu raporun ise üyeler arasında yaygın bir kabul gördüğü anlaşılmakta. Bu, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin belki en açık ifadesi.
Bu raporla Türkiye’de demokrasiden yana ağırlığını koyma bağlamında bir İstanbul-Anadolu sermayesi ayrımının kalmadığı görülüyor. Denebilir ki, 21. yüzyılda askerî darbe (Balyoz ve Ergenekon) ve yargı darbesi (seçmenlerin yarısının oyunu alan iktidar partisini kapatma davası) girişimlerinin başarılı olamayışının arkasında yatan gerçek de, asker-sivil bürokratik elitleri arasındaki çoğunluğun da ağırlığını sivilleşme ve demokratikleşmeden yana koymuş olmasıdır. Tercihini demokrasiden yana yapan elitleri ve halkı ile Türkiye, önündeki çetin sorunları aşabilir. Eski başkanlarından Cem Boyner’in 22 Mart günü Yüksek İstişare Konseyi toplantısında söyledikleri ise TÜSİAD’ın son raporuyla ilgili en dikkate değer yorum: “İnsanların özgürlüğü ve onuru, ülkenin bölünmesinden daha önemlidir…” Demokrasi gelirse bölünürüz diyen “Kafalar değişmediği sürece, yeni anayasa çalışması boşa gider…”
Geçtiğimiz günlerde, verilen sivilleşme mücadelesi açısından büyük önem taşıyan davaya bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın yazdığı “İmamın Orduları” başlıklı kitaba, “basılmadığı için kitap değil örgütsel doküman” olduğu gerekçesiyle el konulmasına; taslağını elinde bulundurduğu halde polise teslim etmeyen herkesin örgüte yardım suçundan gözaltına alınması kararı verdi. Kitabın, yayımlayacağı iddia edilen bir yayınevi ile Radikal muhabiri Ertuğrul Mavioğlu’nun bilgisayarlarındaki kopyalarına polisçe el konuldu. Olayın, CHP sözcülerinin iddia ettikleri gibi, “Mussolini, Hitler faşizmine gidiş…” anlamına geldiğini hiç sanmıyorum. Ama “Ergenekon’un Susurluk’a dönüşmesi” yani güme gitmesi tehlikesi yönünde bir sinyal daha verdiği muhakkak. (Bkz. “Ergenekon Susurluk’a dönüşür mü?” başlıklı yazım, 12 Mart 2011.)
s.alpay@zaman.com.tr 
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1113053

Yorumlar kapatıldı.