İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gayrimüslimler neden hedef?

Cemal Uşşak
Gayrimüslim önderlerin suikast listelerine alınmasının nedeni darbecilerin zihin yapılarında ‘gayrimüslim’ kavramının ‘potansiyel hain’e tekabül etmesidir… Lütfen, 28 Şubat günlerinde bazı gazetelerin ön sayfa haberlerini hatırlayalım: “Misyonerler Trabzon yöresinde cirit atıyor!”, “Güneydoğu misyoner kaynıyor!”, “Patrikhane fesat yuvası…”, “Karadeniz’i Pontuslaştırma planı…” Müteakip günlerde gelen haber: “Jandarma Generali (…) misyonerlik faaliyetlerinin ülke güvenliği için ciddi tehlike olduğunu ve olaya el koyduklarını açıkladı.” Belli merkezlerde hazırlanıp servise konulan, ‘konserve haberlerin iki hedefi vardı. Dindar vatandaşlara, “Ülke güvenliği gibi, dininizi korumak da Orduya düştü” demek ve toplumun düşman ihtiyacını (!) dindar Müslümanlara ek olarak gayrimüslimler üzerinden karşılamak.

http://www.stargazete.com/acikgorus/gayrimuslimler-neden-hedef-haber-331354.htm 
CEMAL UŞŞAK
Gazeteci Yazar
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın, aralarında İstanbul eski Valisi Muammer Güler; eski Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek de dâhil, otuzu aşkın devlet görevlisi hakkında Dink Suikastı ile ilgili olarak soruşturma başlattığı haberi duyuldu. Aynı gün, İçişleri Bakanı Atalay, “Soruşturma başlatılmış değil” demişse de teşkilata seslenmeyi ihmal etmedi: “Kol kırılır yen içinde demeyin”. Besbelli Bakan, bir şeylerin ‘yen içinde’ saklanmasından endişe etmekte idi.
Elbette haklı idi. Çünkü yen içinde nelerin saklandığına yakın ve uzak geçmişimizde defalarca tanık olmuş idik.
Darbe planının suikast listesi
Savcılığın, daha önce, haklarında görevsizlik kararı verdiği kişiler hakkında bu kez soruşturma başlatması önemli. Üzerinde derin derin düşünmemiz gereken konu ise neden her kargaşa döneminde gayrimüslim vatandaşlarımızın suikasta uğradığı ve suikast listelerinde yer aldığı. Gölcük’te, komutan odasının zemininde saklanan Balyoz, pardon ‘Plan Semineri’ belgelerine göre darbe sonrası ‘etkisiz’ hale getirilecek kişiler arasında liberal-özgürlükçü aydınlar ile birlikte gayrimüslim önderler de var. Peki, gayrimüslim önderler neden öldürülmek isteniyor? Patrik Bartholomeos’un, Patrik Mutafyan’ın veya Monsenyor Georges Marovitch’in bir darbeye direnmesi mi söz konusudur ki, listeye alınmış olsun? Sorunun cevabı ayrı bir yazı konusu, ancak dikkat çekmek istediğim bir başka husus var. O da, darbecilerin zihin yapılarında ‘gayrimüslim’ kavramının ‘potansiyel hain’e tekabül etmiş olmasıdır. Lütfen, 28 Şubat günlerinde bazı gazetelerin ön sayfa haberlerini hatırlayalım: “Misyonerler Trabzon yöresinde cirit atıyor!”, “Güneydoğu misyoner kaynıyor!”, “Patrikhane fesat yuvası…”, “Karadenizi Pontuslaştırma planı…” Müteakip günlerde gelen haber: “Jandarma Generali (…) misyonerlik faaliyetlerinin ülke güvenliği için ciddi tehlike olduğunu ve olaya el koyduklarını açıkladı.” Belli merkezlerde hazırlanıp servise konulan, ‘konserve haberler’in iki hedefi vardı. Dindar vatandaşlara, “Ülke güvenliği gibi, dininizi korumak da Orduya düştü” demek ve toplumun düşman ihtiyacını (!) dindar Müslümanlara ek olarak gayrimüslimler üzerinden karşılamak. Balyoz darbecilerinin, kendi halindeki gayrimüslim ruhani liderleri, suikast listelerine aldıkları zaman emin oldukları bir şey, maalesef o zihniyetin toplumsal hafızada her daim zinde tuttuğu, gayrimüslim vatandaşların, potansiyel hain olmaları ve onlara hiçbir zaman güvenilemeyeceği kanaati idi. Bu kanaatin sözde dayandığı gerçeklik, şimdiki vatandaşlarımızın büyük büyük dedelerinin bir kısmının Osmanlının son döneminde ihanet etmiş olmalarıdır. Dedeleri ‘ihanet etmiş’ olanların torunlarına, ‘potansiyel hain’ olarak bakmak ne insafla, ne insanlıkla ve ne de gurur duyduğumuz İslami değerlerle bağdaşır. Kur’an, “Hiç kimse, bir diğerinin suçunu yüklenemez, velev kardeşi dahi olsa…” (Fâtır, 35) diye buyurmuştur.
Mesnetsiz düşman algımız
Ünlü, 1915 Tehcir Kararnamesi’nde dahi “Düşman ile tevhid-i âmâl ve ef’âl ederek, Orduy-u Hümâyûn’un harekâtını tas’ib eden bir kısım Ermeniler” denmiş iken, o ‘bir kısım’ yüzünden, bugünkü Ermeni, Rum veya Yahudi vatandaşlarımıza kuşkulu bakmak, en hafif ifadesiyle marazi bir durumdur. Hâlbuki resmi tarih bize hep, “İşgal ordusu İstanbul’a girdiğinde gayrimüslimlerin bayram ettiğini” söyledi. “Doğudaki Ermenilerin Ruslarla iş birliği” yaptığını anlattı ama onların bütünün ne kadarı olduğundan söz etmedi. Dünün gayrimüslimlerin tamamına dahi, ‘hain’ gözüyle bakamayacak iken, onların büyük torunlarına nasıl ‘potansiyel düşman’ olarak bakabiliyoruz?
Balyoz, Kafes veya Ergenekon… Bilumum darbeci oluşumlarla mücadelenin sonuç vermesi, zihin dünyamızdaki mesnetsiz düşman algılarıyla da baş etmeyi gerektiriyor. Aksi takdirde bu batak zemin üzerine hesap yapanlar çıkmaya devam eder.
usakcemal@gmail.com

Yorumlar kapatıldı.