İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azerbaycan’da “hürmet” kalkarsa!

H.İbrahim CAN
Azerbaycan’da iki sınıf var: Yönetime yakın olan ve petrolden nasibini alan zenginler ve özellikle Dağlık Karabağ’ın Ermeni işgaliyle bu bölgeyi terk eden bir milyon civarında “gaçkın” dedikleri mülteciler başta olmak üzere yoksul halk. İşte yazımızın başındaki sözü dillerinden düşürmeyenler bu ikinci grupta olanlar… Azerbaycan’ın en büyük derdi yolsuzluk ve yoksulluk. “Hürmet” dedikleri rüşvet olmaksızın hiçbir iş yürütülemiyordu. Öyle ki, kardeş kardeşe iş yaptırsa rüşvet vermesi gerektiğini biliyordu. “En çok hürmet eden kazanır” sözü atasözü gibi olmuş. Caddeler ise durdurduğu aracı rüşvet almadan kolay kolay bırakmayan polislerle doluydu.

“Ateşi ısıtmıyor, ama dumanı gözlerimizi yakıyor” diyor Azerbaycanlılar petrol için.
Özellikle Hazar Denizi’nden çıkarılan petrol ve doğal gaz sayesinde ekonomik durumu hızla düzelen Azerbaycan’da son günlerde bazı tedirginlikler yaşanıyor. Tunus, Mısır ve Libya’daki olaylara benzer halk ayaklanması çıkabileceği ihtimali Aliyev yönetimini bazı tedbirler almaya yöneltmiş gibi görünüyor.
H.İbrahim CAN
hibrahimcan@windowslive.com
Azerbaycan’da iki sınıf var: Yönetime yakın olan ve petrolden nasibini alan zenginler ve özellikle Dağlık Karabağ’ın Ermeni işgaliyle bu bölgeyi terk eden bir milyon civarında “gaçkın” dedikleri mülteciler başta olmak üzere yoksul halk. İşte yazımızın başındaki sözü dillerinden düşürmeyenler bu ikinci grupta olanlar.
18 Ekim 1991’de demirperdeden kurtulan Azerbaycan’da 1994 yılından bu yana önce Haydar Aliyev, sonra da oğlu İlham Aliyev tarafından yönetilen bu stratejik ülke, bizim en yakın dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz bulunan ülkelerin başında geliyor. “Bir millet, iki devlet” sözü atasözüne dönüşmüş halde. Haydar Aliyev’in Türk dostluğu, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının kurulmasını sağladı. Son zamanlarda bayrak krizi ve Ermenistan protokolleri yüzünden aramız biraz bozulsa da, güven yeniden tesis edilmiş gibi görünüyor.
Petrol gelirleri özellikle Bakü’nün hızla modernleşmesi ve yenilenmesine harcanıyor. Eski Rus binalarının dışları yenilenip, Hazar kenarı temizlenirken, modern gökdelenler ve alış veriş merkezleri de hızla yükseliyor. Ama çarpıcı bir çelişki gözden kaçmıyor. Yükselen modern gökdelenlerin aralarında, Sovyet döneminde inşa edilmiş kibrit kutusu gibi küçücük ve banyo ve tuvaletleri ortak, dıştan perişanlığı içler burkan bloklar yükseliyor. Çoğunda yoksullar ve Karabağ göçmenleri kalıyor.
Azerbaycan’ın en büyük derdi yolsuzluk ve yoksulluk. “Hürmet” dedikleri rüşvet olmaksızın hiçbir iş yürütülemiyordu. Öyle ki, kardeş kardeşe iş yaptırsa rüşvet vermesi gerektiğini biliyordu. “En çok hürmet eden kazanır” sözü atasözü gibi olmuş. Caddeler ise durdurduğu aracı rüşvet almadan kolay kolay bırakmayan polislerle doluydu. “Dili geçmiş zaman” kullanmamızın sebebi var.
Son olaylar ve ABD Başkanı Obama’nın bu isyanların bu bölgeye de sıçrayabileceğine dair sözlerinden hemen sonra ilginç bir gelişme yaşandı Bakü’de. Ortalıkta kaynayan binlerce polis otosu birkaç haftadır hiç görünmüyorlar. Halk şaşkın.
Öbür yandan bir iş adamı dostumun ifadesiyle Aliyev rüşveti yasaklamış bütün kamu kurumlarında. Aliyev’in gazabına uğramaktan korkan bürokratlar rüşvet alamıyor bir iki aydır. Ama rüşvetsiz iş yapmaya alışmadıkları için, iş de yapmıyorlar çoğu zaman. Bu durumun geçip eski güzel günlerinin gelmesini bekliyorlar yeniden çalışmak için. Şaka gibi. Ama maalesef bir realite.
Böylelikle Aliyev halkın biraz rahatlaması için en çok şikâyet edilen iki sorunu hafifletmiş gibi görünüyor: Rüşvet ve polis.
Ancak asıl yapılması gerekenin bir an önce demokratik bir düzene geçilmesi olduğunu birilerinin ona hatırlatması gerek. Zira bütün muhaliflerin susturulduğu, yoksul kitlelerin yoksul ve yolsuzlukla bunaldığı, hür iradenin meclise yansımadığı bir ülkede, halk her zaman patlamaya hazır bomba gibi olmaya devam edecektir.
Böyle bir durumda da petrol dolayısıyla en samimî dost gibi görünen Batılı müttefikler—Libya örneğinde olduğu gibi—bir günde saf değiştirip, yalnız bırakabilirler kendisini.
Temennimiz salgın gibi bulaşan halk isyanı Türkî cumhuriyetlere ulaşmadan, bu ülkeyi keyiflerine göre yöneten liderlerin, işin ciddiyetinin farkına varıp, ülkelerinde kısa sürede demokratikleşmeyi başarabilmeleridir.
09.03.2011

http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay2.asp?id=1059

Yorumlar kapatıldı.