İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nesilden nesile nefret

Gözde Bedeloğlu 
Yer Bayburt. Düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yılı, o günlerin canlandırıldığı bir temsille kutlanıyor… Geçmişte olanların unutulmaması amacıyla yapıldığı söylenen bu törenler aslında nefret dilini yeniden üretip düşmanca hisleri çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Tarihi öğretmekle, 100 yıl öncesinin düşmanlığını bugüne taşımak arasındaki fark bilinçli olarak gözlerden kaçırılıyor… Aksine, çevresine koşulsuz ve sorgusuz bir sevgiyle yönelen küçücük çocukların yüreklerini önyargılarla ve nefret duygularıyla dolduran bu ve bunun gibi örnekler Türkiye’yi, nefret suçunun sıklıkla işlendiği bir ülke yapıyor. Metis Yayınları tam da bu yüzden, her yıl ayrı bir temayla hazırladığı ajandasına bu yıl konu olarak ırkçılık, ayrımcılık ve nefret suçlarını seçmiş.

http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1216909898&news_code=1298639376&year=2011&month=02&day=25
———–
 
Yer Bayburt. Düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yılı, o günlerin canlandırıldığı bir temsille kutlanıyor. Protokol bu ‘heyecanlı’ gösteriyi izlemek için yerini almış. Valisinden milletvekiline, askerinden belediye başkanına herkes orada. Çocuklar ellerindeki oyuncak silahlarla temsili düşmanla savaşıyor. Tören, kentin işgalinin canlandırılmasından sonra, kurtarılışıyla son buluyor. Küçük askerler, ellerindeki oyuncak silahlarla Ermeni milisleri çarmıha geriyor. Çocukların bu savaş oyununa büyüklerden kocaman bir alkış geliyor. Belediye Başkanı “Unutmamak adına, tarihe kayıt düşmek adına bu tiyatral gösterileri sürekli gösterimde tutmaya gayret etmemiz gerekiyor” diyerek kararlılığını ortaya koyuyor.
Geçmişte olanların unutulmaması amacıyla yapıldığı söylenen bu törenler aslında nefret dilini yeniden üretip düşmanca hisleri çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Tarihi öğretmekle, 100 yıl öncesinin düşmanlığını bugüne taşımak arasındaki fark bilinçli olarak gözlerden kaçırılıyor. 10 yaşında elindeki oyuncak silahla Ermeni öldürme oyunu oynatılan çocuklar, gün geliyor gerçek silahlarla Hrant Dink’in canını alıyor. Bir bebekten katil işte böyle yaratılıyor. Birbiriyle kucaklaşacak yaştaki çocukları dövüştürmek, bizi daha güçlü bir ülke yapmıyor, yapmayacak da…
Aksine, çevresine koşulsuz ve sorgusuz bir sevgiyle yönelen küçücük çocukların yüreklerini önyargılarla ve nefret duygularıyla dolduran bu ve bunun gibi örnekler Türkiye’yi, nefret suçunun sıklıkla işlendiği bir ülke yapıyor. Metis Yayınları tam da bu yüzden, her yıl ayrı bir temayla hazırladığı ajandasına bu yıl konu olarak ırkçılık, ayrımcılık ve nefret suçlarını seçmiş. Diyorlar ki; “Türkiye, 20. yüzyıl boyunca ektiklerini biçiyor, ırkçı zihniyetin cenderesinden çıkmayı başaramıyor. Irkçı zihniyetin ürünü olarak uzun süredir bir savaş hali içinde bir nefret toplumu içinde yaşıyoruz. (…) Nefret suçlarının yasalarda ayrı bir tanıma kavuşturulması, yasal mevzuatın nefret suçlarına hassas hale getirilmesi önemli bir hukuk mücadelesi. Hepimizin bir ucundan tutmamız, desteklememiz gereken bir mücadele.”
Metis’in okuyucusuna duyurdu bu çağrıya önce İstanbul’daki Nezih Kitabevi cevap verdi ve ajandanın satışını, ‘Atatürk ilkelerine aykırı’ olduğu gerekçesiyle ve müşterilerden gelen şikâyetler üzerine durdurduğunu açıkladı. Sonrasında, İstanbul Beşiktaş’taki Kabalcı Kitabevi ve Taksim’deki İstiklal Kitabevi ajandayı sattıkları gerekçesiyle HEPAR üyeleri tarafından basılıp tehdit edildi. Gerekçe, yüce Türk milletine hakaret! Türkiye’deki pek çok etnik azınlığa karşı işlenen nefret suçunun temel gerekçesi yine başrolde.
***
Nefret suçu, bir kişi veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, şiddet içeren suçları kapsıyor. Bu suçları engellemeye ve suçluları cezalandırmaya yönelik düzenlenen yasalara da nefret yasası deniyor. Ülkemizde her yıl binlerce insan nefret suçu mağduru olsa da nefret suçları yasası kabul edilmiş değil. Oysa ki, ceza hukuku içinde sıradan suçlar olarak ele alınan nefret suçları, önyargı ve nefret saikleriyle işlenmesinden dolayı normal cezai suçlara göre daha ağır bir şekilde cezalandırılmalı. Bu suçlara yönelik ayrı yasaların düzenlenmesi bu yüzden gerekli ve önemli.
Türkiye’nin sadece son 5 yılına bakmak bile, ülkede işlenen nefret suçlarının ciddiyetini ve nefret yasalarının kabulünün acil gerekliliğini gözler önüne sermeye yeter. İşte bunlardan bir kaçı: Trabzon’daki Santa Maria İtalyan Kilisesi Rahibi Santoro 16 yaşındaki O.A. tarafından öldürüldü. Hrant Dink genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesi önünde 17 yaşındaki Ogün Samast tarafından öldürüldü. Malatya’da Zirve Kitabevi’nde çalışan 3 kişi İncil dağıttıkları gerekçesiyle boğazları kesilerek öldürüldü. 75 sağ görüşlü öğrenci Antalya’daki 3 Kürt öğrenciye saldırdı. Polisler saldırıya uğrayan öğrencilere PKK üyesi olup olmadıklarını sordu. Pek çok insan sadece Kürtçe konuştuğu için; homoseksüel ve transseksüeller cinsel kimliğini özgürce yaşamak istediği için; kadınlar töre öyle istediği için öldürüldü.
Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen Baki Koşar Nefret Suçları ile Mücadele haftası etkinlikleri 19-27 Şubat tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Baki Koşar cinsel kimliğini saklamadan yaşayan bir gazeteciydi. 22 Şubat 2006 yılında, henüz 36 yaşındayken evinde 20 yerinden bıçaklanmış olarak bulundu. İzmir LGBTT Derneği üç yıldır Koşar adına nefret suçlarıyla mücadele etkinlikleri düzenliyor.
Nefret suçları her ne kadar bireyleri hedef alıyor görünse de, asıl hedef o bireyin üyesi olduğu sosyal gruptur. Tehlikeli ve çok yıkıcıdır. Nesilden nesile aktarılan, dalga dalga yayılan öğretilmiş bir öfkenin ürünüdür. Dolayısıyla din, dil, ırk gibi farkların beraber oyun oynamaya engel olmadığını bilen çocukların, eline silah verip Ermeni öldürtmenin masum ve gururlanacak bir yanı yoktur.  

Yorumlar kapatıldı.