İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kar altındaki Ani tarihin büyüsünü taşıyor

MİHA öğrencilerinin Kars İzlenimleri sürüyor: bu kez konu Ani harabeleri: “Karda 200 metre kadar yürüdükten sonra karşımıza Aziz Prkich (Keçel) Kilise’si çıkıyor. Yine öğreniyoruz ki; kentin güney doğusunda bulunan kilise, 1035 yılında Bagrath Kralı III.Sembat tarafından yapılmış. Burada Ermeni, Gürcü, Selçuklu, Bizans kültürleri kol kola girmiş. İnanışa göre 17 olmaz iş olursa Ani yeniden şenlenecekmiş!”

Yazı:Sena Diren, Aykut İlhan
Yağmalarla, depremlerle, savaşlarla bir yıkılıp bir kurulan Ani Antik Kenti’nde efsaneye göre ‘Urum Papa’ adında bir ihtiyar yaşarmış. Yedi yılda bir yatağından doğrulur ve yedi olmaz iş sayarmış: “Göğe direk dikildi mi? Denize köprü kuruldu mu? Yumurtaya kulp takıldı mı? Deveye nal çakıldı mı? Katır doğurdu mu? Ölüler dirildi mi? Ani şeneldi mi?”
Yedinci soru her zaman “Ani şenlendi mi?” olurmuş. İnanışa göre bu yedi olmaz iş gerçekleşirse Ani yeniden şenlenecekmiş. Bunlar olmaz ise Ani kıyamete kadar insan yüzü görmeyecekmiş.
Kars’a 42 kilometre uzaklıktaki Ani, karın beyaz örtüsü altında karşılıyor bizleri. Efes’ten yirmi iki kat büyük olan kenti gezerken sessizliği bozan, yürürken ayaklarımızın altındaki karın ‘haşır huşur’ sesi.
Ani’de kar birkaç gün önce hükümranlığını ilan etmiş. Karın kalınlığı yaklaşık 20 santim. Aslanlı Kapı’dan baktığımızda bize dümdüz görünen antik şehirle ilgili daha önce okuduğumuz bir beyit birkaç adım sonra haklı çıkıyor:
Ne hoştur minareden bakışı,
Ani’nin de vardır inişi çıkışı
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı çalışan Cengiz Kara, yolculuğumuz boyunca Ani tarihini ince ayrıntılarıyla bize anlatıyor. Rehberimizle birlikte şehrin ana kapısı olan Aslanlı Kapıdan içeri giriyoruz.
Tüf taşlarından yapılmış kentin güzelliği ilk bakışta hepimizi etkiliyor. İki taraftan dik uçurumlarla korunan, üçgen bir platonun üzerine inşa edilmiş hoşgörü kentinde Ermeni, Gürcü, Selçuklu, Bizans kültürleri kol kola girmiş.
Cengiz Kara, kapının doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Kitabesi’ni gösterirken yükse sesle kitabe üzerindeki yazıları okuyor: “Bismillahirrahmanirrahim. Ben, Selçuklu Sultanı Alp Arslan. Ani Şehrini feth ettim. Ebu Şuça Manuçehr Han, bu burçları baki kala diye bina eyledi.”
Rehberimiz, “Şehrin tamamı surlarla çevrili. Bu surlar Kral III. Aşot’un 961 krallığın başkentini Kars’tan Ani’ye nakledilmesiyle inşa edildi,” diye devam ediyor anlatmaya.
Karda 200 metre kadar yürüdükten sonra karşımıza Aziz Prkich (Keçel) Kilise’si çıkıyor. Yine öğreniyoruz ki; kentin güney doğusunda bulunan kilise, 1035 yılında Bagrath Kralı III.Sembat tarafından yapılmış. Kilisenin yarısının olmaması dikkatimizi çekiyor. Rehbere sorduğumuzda 1930’da yıldırım düşmesi sonucu yıkıldığını öğreniyoruz.
İkinci durağımız Büyük Katedral. Sultan Alparslan’ın Ani’yi fethinden sonra ilk fetih namazını burada kılması üzerine Fethiye Camisi adını almış. Katedral, Ani’nin ayakta kalan en büyük yapılardan. Ani’deki en ihtişamlı yapılardan biri olan katedralin dış cephesindeki zarif sütünlar ve ince uzun pencereler kırmızı renkli tüf taşından yapılmış. Duvarlar gelişmiş taşçılıkla işlenerek renkli taşlarla süslenmiş. Ani’deki diğer eserler gibi Fethiye Camisi’de depremler yüzünden hasar görmüş.
Türkiye-Ermenistan arasında doğal sınır olan Arpaçay, kışın soğuna aldırmadan kendi halinde akıyor. Bugün sadece ayakları kalmış köprü, İpek yolunun Anadolu’ya açılan kapısı. Yıkık dökük görüntüsüyle bizi hüzünlendiren köprü, karşı kıyıyla ulaşımı sağlamak için Bagratlı Krallığı zamanında yapılmış.
Nehrin hemen yanıbaşında duran Tigran Honents Kilisesi, Anili bir tüccar olan Tigran Honnents tarafından inşa edilmiş. Kilisesin içi, kiliseyle yaşıt olan İsa’nın hayatını doğumdan ölümüne kadar anlatan fresklerle kaplı. Kilisenin dış tarafında on iki hayvanlı güneş saati hemen göze çarpıyor.
Kiliseye baktığımızda hasar gördüğünü alayabiliyoruz. En büyük hasar karalamaların kapatılması için fresklerin üstüne çekilen badana. Kilise çok eski tarihlerde yıkılmış, ancak büyük  bir bölümü freksleriyle birlikte bugüne kadar gelebilmiş.
Arpaçay’a bakan yamacın kıyısına inşa edilen sade yapı Ebu Manuçahr Camisi Anadolu’daki ilk Türk camisi olarak biliniyor. Günümüze kadar ayakta kalan en eski Selçuklu eseri olarak gösteriliyor. Adını Selçukluların Ani’yi fethinden sonra hüküm süren Ebu Manuçahr’dan almış. Dış mimarisindeki sadelik caminin içinde de göze çarpıyor. İç mekanda bulunan bölümlerden herbiri birbirinden farklı. Dikkat çekici bir diğer özelliği, her bölümünün renkli taş kaplamalarla süslenmiş olması.
Kar altında kaldığı için göremediğimiz İç Kale, Antik şehrin güneybatısında kalıyor. Karsaklar tarafından yaptırılan kalenin kurulduğu küçük tepe, daire şeklinde surlarla çevrili. Kalenin büyük kısmı toprak altında kalmış. Zamanla hasar gören İç kale düşmüş taşlar ve duvar kalıntılarından ibaret. Antik şehrin ulaşılması zor olan yerlerinden biri olan Kale’nin arazisi savunmaya uygun olarak tasarlanmış.
Türkiye-Ermenistan sınırının en uç moktasında, Arpaçay Nehri’nin aktığı derin vadi üzerine kurulan yapının yanına yaklaşmak yasak. Rehberin anlattığına göre; “Askeri bölge olduğundan gelen ziyaretçiler Bakireler Kilisesi’ne inemez.” 1215’te Azize Hripsime’nin bakire şehitleri anısına yapılmış.
 Ani Ani,
Seni yapan hani
Yaptı yapamadı
Yine kaldı bir yanı
 Urartu, Selçuk ve Bizans gibi büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmış şehir, geçmişten günümüze önemini kaybetmemiş. Geçmişte ticari merkez olarak kabul edilen Ani Antik Şehri, günümüzde aldığı hasara rağmen Kars’ın en önemli turizm yerlerinden birisi olmayı depremlere ve zamana rağmen hala koruyor.

http://www.euractiv.com.tr/kultur-ve-sanat/interview/kars-izlenimleri-6-kar-altndaki-ani-tarihin-bysn-tayor-015977

Yorumlar kapatıldı.