İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kurtulamadık şu ‘Ermeniler’den!

Gökçe Aytulu
Dayak olayı sonrası Pasinler’de ‘Ermeni’ olmak güçleşti.Av mevsimi başladı. Milli iradenin en arkaik örnekleriyle tecelli ettiği kurtuluş törenlerinde 2011 sezonu açıldı.
Dünkü Radikal’de görmüşsünüzdür. Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluş törenleri sırasında ellerine silah verilen çocuklar ‘Ermeni milislerle’ çatıştı. Protokol, yağmur ve rüzgâra karşı korunaklı bir tentenin altından kendilerini seyrederken, çocuklardan bazısı kırmızı halının üzerinde şehit düştü. Tören, çocukların şehri kurtarıp Ermeni milisleri çarmıha germesiyle sona erdi. Bayburt Belediye Başkanı, nefret törenine dönüşen kurtuluş şenliğindeki gösteriyi gururla savundu: 

 “Unutmamak adına, tarihe kayıt düşmek adına bu tiyatral gösterileri sürekli gösterimde tutmaya gayret etmemiz gerekiyor. Çünkü milli hafızalarımızın kaybolmaması gerekiyor. 93 yıl önce bu topraklarda yaşananların yeni nesil tarafından asla unutulmaması gerekmektedir. Büyük Ermenistan hayaliyle, Şark meselesi hayaliyle, sıcak denizlere inme hayaliyle nesillerini büyüten Ermenilerin nasıl idealleri varsa, bizim de büyük ideallerimiz olmalı.”
Öncesi de var
Resmi tarihin bütün klişelerinin kullanıldığı tören ve konuşma için “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” demek isterdim, fakat öncesi de var.
Bayburt’ta beş yıl önce yapılan törende, nefret söyleminin şiddete ne kadar kolay dönüşebileceğini trajikomik biçimde görmüştük.
Törenlerde, Ermeni işgalcilerle Türk milislerin çatışması sergilenecekti. Milis kuvvetlerin işgal güçlerine toplu taarruz gösterisi sırasında bu topraklardan aşina olduğumuz bir gerilim patlak verdi.
Savcı soruşturma açınca
Türk milislerini canlandıranlar kendi av tüfeklerini kullandı, ‘Ermeni işgalcilere’ ise şehirdeki tugay komutanlığından zimmetle piyade tüfeği verildi. Gösteri sırasında işgal güçleri karşısında aşka gelen milis kuvvetler, av tüfekleriyle ateş etmeye başladı. Ermeni rolündeki gençler de ateşe ateşle karşılık verince, ortalık karıştı. Şans eseri yaralanan olmadı.
Fakat töreni izleyenler arasında bulunan Cumhuriyet Başsavcısı, temsili askerler hakkında ‘halkta korku ve panik yaratmak’ suçlamasıyla soruşturma başlattı.
Türk kuvvetlerin komutanı, başsavcıyı suçlayarak, “Ben 12 yaşından beri törenlere katılırım. Böyle bir soruşturmaya ilk kez tanık oldum. Silahlar ruhsatlı, mermiler belediyenin verdiği kurusıkı mermiler. Bir daha törenlerine katılmayacağım” dedi.
Tabii bu durum sadece Bayburt’la sınırlı değil. Politik şiddetin diline teslim olan kurtuluş törenleri değişmedikçe nefret tohumlarını saçmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecek gibi.
Orijinal örneklerden biri, birkaç yıl önce Pasinler’de yaşanmıştı. Pasinler’in düşman işgalinden kurtuluşu kutlamaları çerçevesinde, milis kuvvetleri oynayacak ‘Ermeni’ bulunamadı. Bunun üzerine belediye, işsiz gençlere 10’ar lira vererek bir milis çete oluşturdu. Tabii ki temsil gerçek oldu ve tanınmamak için yüzlerini kapatan Ermeni rolündeki gençler, kendilerini ilçe dışına kovalayan Türklerden sopalarla dayak yedi.
Dayak olayı sonrası Pasinler’de ‘Ermeni’ olmak daha da güçleşti. Bu rolü üstlenecek gençlere önce 30 lira verildi. Fakat kimsenin törenlerde Ermeni rolünü oynamak istememesi üzerine fiyat 50 liraya yükseltildi.
O zamanki belediye başkanı da çıkıp aynı bugün Bayburt Belediye Başkanı’nın söylediği gibi tarih bilincinden, Ermeni lobisinin yaptıklarıyla mücadeleden bahsetmişti.
Şiddet dilinden kurtulmak
Hannah Arendt, politik şiddet dilinin, iktidarı aklamaya yaradığını söyler. Savaş, zulüm veya bunların korkusu mevcut iktidarın ömrünü uzatır. Tıpkı şiddetin diline teslim olan kurtuluş günlerindeki gösterilerdeki gibi heyulaya dönüşen bu korku sürdükçe mevcut durumu sorgulamaya gerek yoktur.
Şehir protokolleri bir neslin daha böyle bir korkuyla büyümesi gerektiğini düşünebilir. Ama galeyan toplumuna dönüşen Türkiye’de kurtuluş günlerinde Ermeniler yerine, şiddetin dilinden kurtulmak daha sağlıklı bir tercih olur.
En kaba haliyle bu politik şiddetin aramızdan aldığı Hrant Dink’in şu sözünü hatırlamakta yarar var: “Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır.”
 http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1040855&Yazar=G%C3%96K%C3%87E%20AYTULU&Date=23.02.2011&CategoryID=99

Yorumlar kapatıldı.