İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Santa Maria Kilisesi’ndeki Haç Kaldırılamaz!

Gökhan Dihkan
Kilise’ye karşı böyle bir tehdit savuran grubun zihin dünyasını anlamak mümkün değil. Sözde Müslüman ve Türklük adına hareket ettiğini zanneden bu güruh aslında gerçek Müslüman Türk kimliğin çok uzağında bulunuyor. Bu eylemi gerçekleştirmeden önce bir durup düşünseler; hiçbir şey hatırlamıyorlarsa Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyanlara karşı hoşgörüsünü hatırlasalar yeterdi…Bu anlamda farklı inanç sahiplerinin, değişik düşünceye sahip bireylerin farklı ve zıt hayat tarzlarını sürdürmelerine imkan tanımak zorundayız. Aksi takdirde bir arada yaşama imkanı ve fırsatını elden kaçırmış oluruz. Bu nedenle Trabzon’daki kilisede görev yapan dini görevlilerin hayat tarzlarını ve faaliyetlerini sürdürmelerine müdahalede bulunulmaması gerekiyor. Herkes gibi onlar da kendi hayat tarzlarını seçmek ve bunu semboller aracılığıyla ortaya koyabilme özgürlüğüne sahip olabilmelidirler. Bizim camilerimizde bulunan “hilal” Müslümanlar için hangi kutsallığa atıfta bulunuyorsa, kilisedeki “haç” da kendileri açısından Hıristiyanlar için belli bir kutsallığı ifade etmektedir. Tam da bu noktada şu yaklaşımı gözden kaçırmamak gerekiyor: “Haç’a saldırı Hilal’e saldırının önünü açar” Bunu görmemek için en hafif ifadeyle kör olmak gerekir. Çağımızda en son görmek istediğimiz gelişme ise budur…

Trabzon’un Santa Maria Kilisesi yetkilileri Ocak ayı başında kimliği belirlenemeyen bir grup tarafından tehdit edildi. Daha önce rahibi cinayete kurban giden kilise yetkililerinden bu kez bina üzerindeki haçın indirilmesi istendi. Işıklandırılan haça kızan 5 kişilik bir grup, kiliseye attıkları şişelerden birinin içinde, “Kilisenin tepesindeki haçı ya siz indirin ya biz indireceğiz” yazılı not bıraktı. Olay emniyete intikal ettirilirken, güvenlik kameralarından görüntüleri alan emniyet mensupları herhangi bir iz bulamadı.
Kilise’ye karşı böyle bir tehdit savuran grubun zihin dünyasını anlamak mümkün değil. Sözde Müslüman ve Türklük adına hareket ettiğini zanneden bu güruh aslında gerçek Müslüman Türk kimliğin çok uzağında bulunuyor. Bu eylemi gerçekleştirmeden önce bir durup düşünseler; hiçbir şey hatırlamıyorlarsa Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyanlara karşı hoşgörüsünü hatırlasalar yeterdi.
Bir türlü empati yapmayı beceremiyoruz. Avrupa’nın herhangi bir şehrinde bulunan caminin içerisine; Hıristiyanlar tarafından “Caminin tepesinde bulunan Hilal’i kaldırın aksi takdirde biz kaldırırız” yönünde benzer bir tehdit içeren yazı bırakılsaydı Trabzon’daki kiliseye bu tehdidi savuranlar ne hissederdi? Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkalarına da yapmayacaksınız. Bu kentte belli bir kesim inatla bu gerçeği bir türlü anlayamıyor. Kabul etmeseniz hatta kınasanız dahi bir dini inancın, düşüncenin karşısına bizim haklarımız ihlal edilmediği sürece “hoşgörü” kavramıyla çıkma mecburiyetimiz bulunuyor. Peter Nicholson hoşgörüyü, “Bir insanın önemli bulduğu bir şeyden sapmış olan ve bu nedenle de moral bakımdan kınayacağı bir kanaati ya da eylemi önleme gücünü kullanmaktan kaçınmak” olarak tanımlar. Bizim mutlak gerçek olarak kabul ettiğimiz değer ve gerçeklerden sapmış da olsa farklı dini inançlara hoşgörü gösterme mecburiyetimiz vardır. Zira bunu yapmamız durumunda aynı hoşgörüyü karşımızdaki dini inanç mensuplarından bekleme hakkımız olacaktır. Bu anlamda farklı inanç sahiplerinin, değişik düşünceye sahip bireylerin farklı ve zıt hayat tarzlarını sürdürmelerine imkan tanımak zorundayız. Aksi takdirde bir arada yaşama imkanı ve fırsatını elden kaçırmış oluruz. Bu nedenle Trabzon’daki kilisede görev yapan dini görevlilerin hayat tarzlarını ve faaliyetlerini sürdürmelerine müdahalede bulunulmaması gerekiyor. Herkes gibi onlar da kendi hayat tarzlarını seçmek ve bunu semboller aracılığıyla ortaya koyabilme özgürlüğüne sahip olabilmelidirler. Bizim camilerimizde bulunan “hilal” Müslümanlar için hangi kutsallığa atıfta bulunuyorsa, kilisedeki “haç” da kendileri açısından Hıristiyanlar için belli bir kutsallığı ifade etmektedir. Tam da bu noktada şu yaklaşımı gözden kaçırmamak gerekiyor: “Haç’a saldırı Hilal’e saldırının önünü açar” Bunu görmemek için en hafif ifadeyle kör olmak gerekir. Çağımızda en son görmek istediğimiz gelişme ise budur…
Özetle insanların eylemlerini, hayat tarzlarını onaylamasak hatta kınasak bile hoş görmeliyiz. Çünkü benimsemediğimiz görüşler de olsa bu kişilerin düşünceleri kişilerin özerk seçimlerini ifade ederler. Bu özerk seçimler kutsaldır. İnsanın insan olmasından ötürü bazı temel hakları olduğu bilinen bir gerçektir. Bu temel haklardan en önemlilerinden birisi inanç özgürlüğüdür. Siyasi güç olarak devletin de bu çerçevede farklı dinlerin inananları arasında ayrımcılığa varacak tutum ve davranışlardan uzak durması gerekir. Bütün bunlara bağlı olarak Trabzon Emniyeti’nin en kısa zamanda kiliseyi tehdit eden kişileri bularak adalete teslim etmesi Trabzon kenti adına birincil sorumluluğudur.

Aydınlanmanın ünlü düşünürü Voltaire’ın kulaklara küpe olması gereken ünlü sözüyle yazıyı noktalayalım: “Düşüncelerinize katılmıyorum. Ancak bu düşüncelerinizi özgürce savunabilmeniz için canımı bile vermeye hazırım.
http://www.gunebakis.com.tr/makale.php?id=4840&t=Santa_Maria_Kilisesi%E2%80%99ndeki_Ha%C3%A7_Kald%C4%B1r%C4%B1lamaz!

Yorumlar kapatıldı.