İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir Ermeni tasarısı krizinin anatomisi 

Ali H. Aslan

[Washington] Bir Ermeni tasarısı krizinin anatomisi
ABD Kongresi’nde şiddetli bir Ermeni tasarısı dalgası daha yaşandı. Neyse ki Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tasarıyı oylamaya sunmak için yaptığı son dakika girişimleri sonuç vermeksizin, Kongre kapandı.

Peki Pelosi neden emeline ulaşamadı? Türkiye, krizi iyi yönetebildi mi? Obama yönetimi bu sonuca tatmin edici ölçüde katkıda bulundu mu? Türk-Amerikan toplumu organize olabildi mi? Ve ‘Ermeni sorunu’nun nihai çözümü için neler yapılabilir? Dilerseniz bu temel sorulara cevap aramaya çalışalım.

Süreçte en büyük kayba uğrayan, şüphesiz Madam Pelosi ve Demokratik Partili çoğunluk grubu liderleri oldu. Ermeniler, yoğun oldukları Kaliforniya eyaletinden olan Pelosi’ye ve arkadaşlarına bel bağlıyorlardı. Demokratlar, artık sona eren dört yıllık Meclis hakimiyetleri zarfında sözlerini tutamamış oldular. Son dakika hamleleri ise Ermeni lobisinin özellikle Taşnak kanadınca samimi bulunmadı. Böylece Ermenilerin bazı etkili kesimlerinin hışmını üzerlerine çekmiş oldular. Yani eğer maksatları gerçekten bu tasarıyı geçirmek idiyse de, sadece Ermeni destekçilerine hoş görünmek için atraksiyon yapıyorlardıysa da, elleri boş kaldı.

Pelosi’nin Kongre üyelerini telefonla arayarak evet oyu için sondajlar yaptığını biliyoruz. Acaba zaten baştan beri sadece iş yapıyor görünmeye çalıştığı için mi, yoksa gerçekten yeterli desteği bulamadığından mı tasarıyı oylamaya sunmadı, bilmek zor. Cumhuriyetçiler neredeyse blok halinde muhalefet ediyor, Demokratlar arasında da Türkiye’yi önemseyen küçük bir grup milletvekili bulunuyordu. Son günlerinde birikmiş kanunları geçirme telaşı içindeki Kongre’de Pelosi’nin karambolden gol atma girişimleri pekala gümbürtüye de gidebilirdi. Ancak tüm bunlara rağmen, konuştuğum siyasi gözlemcilerin çoğu, tasarı -son çalışma günü çarşamba hariç- oylamaya sunulsa, kabul edilme ihtimalini daha yüksek görüyordu. (Salı gününden evine giden milletvekillerinin çoğu Demokrat’tı.)

Bu riskli tablo, Washington Büyükelçiliği’nin önceki cumadan itibaren alarma geçirdiği Ankara’da oldukça ciddiye alındı. Başta Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere devlet erkânı, ABD’deki resmi muhataplarına çeşitli şekil ve düzlemlerde uyarılarını yaptı. Washington Büyükelçisi Namık Tan ve ekibi, resmi lobicilik şirketinin de katkılarıyla önceden hazırlamış oldukları eylem planını başarılı şekilde devreye soktu. Hem yürütme hem yasama kanadına sıkı markaj uygulandı.

Peki Ankara’dan ve Washington Büyükelçiliği’nden Obama yönetimine devreye girmeleri yönünde yapılan ısrarlı telkinler neticeye ne ölçüde tesir etti? Oradaki resim net değil. Amerikalı yetkililer, geçen hafta başında Türk muhataplarına ‘Biz perde arkasında gerekli girişimleri yapıyoruz, bu tasarının gelmeyeceği yönünde teminatlar aldık’ türünde mesajlar vermişlerdi. Beyaz Saray kendinden emin olabilirdi, ama bizim cenahı fazla rahatlatamamışlardı. Çünkü yeterince şeffaf değillerdi. Türkler aramadıkça aramıyor, -eğer varsa- yaptıkları faaliyetlere ilişkin fazla bilgi vermiyorlardı. Bazen telefonlara dahi çıkmıyorlardı.

ABD’nin dümeninde, ‘Ermeni soykırımı’nı tanımayı vaat etmiş, entelektüel tutarlılığına önem veren bir başkan var. Bu iç siyasi şartlarda Obama yönetiminin tasarı konusunda kendini çok açıktan ortaya atmaması, sadece bazı sözcülerini konuşturması, belki biraz anlayışla karşılanabilir. Ancak Amerikalıların, kamuoyu şöyle dursun, resmi Türk muhataplarına bile güven vermeye fazla gayret sarf etmemesi kaydadeğer bir eksiklik. Washington, bu kafayla bence Türkiye’deki imaj problemlerini biraz zor çözer. Amerikan yönetiminin tutumu, Ermenilerin 1915 olaylarını anma günü 24 Nisan arefesinde yine ‘Obama soykırım diyecek mi?’ stresi yaşanacağının da işareti.

Türk-Amerikan sivil toplumunun performansına gelince; önde gelen çatı kuruluşları, aralarındaki ideolojik farklılıklara ve rekabete rağmen, tasarıya karşı hep birlikte mücadele ettiler. 180 dolayında üye kurumuyla ABD’deki en büyük Türk konfederasyonu olan Türki Amerikan Birliği (TAA), Amerikan Kongresi’nde ve toplumunda Ermeniler dahil tüm unsurlarla kurmaya çalıştıkları diyalog köprülerine de zarar vermemeye özen gösteren, yapıcı ve dengeli üslubuyla dikkat çekti. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) ve Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF), her zamanki heyecanlı tarzlarıyla, Türk Amerikan Koalisyonu (TCA) da teknik taktik kılavuzluğuyla toplumun mobilizasyonuna önemli katkılarda bulundu. Dileğimiz, Ermeni meselesi vesilesiyle gösterilen uyumun pekiştirilerek toplumun yardıma ihtiyaç duyduğu başka alanlarda da hayata geçirilmesi.

Kürt sorunu gibi uzun süre inkar edildi ama, Türkiye’nin başını çok ağrıtan bir Ermeni sorunu da olduğu ortada. Üstelik daha transnasyonel mahiyette. Her iki taraftaki militarist üslup, bu ihtilafı bir asrı aşkın süredir çözemedi. Bizim hedefimiz, Anadolu’da bin yıl dostça birlikte yaşamış, birbirine çok benzeyen iki millet arasına büyük oranda dış güçlerce ekilmiş fitne tohumlarını izale etmek olmalı. Amerikan Kongresi’nde her yasama döneminde zombi gibi hortlatılan bir ‘soykırım’ tasarısını daha şimdilik atlatmış olabiliriz. Ama Türkiye başka birçok zeminde kayıplara uğramaya devam ediyor. Nihai çözümün anahtarı, toplumsal diyalog, karşılıklı empati ve diplomasidir. Öncelikle Ermenistan ve oradaki Ermenilerle ilişkilerin normalleştirilmesi, diasporanın da en azından makul kesimleriyle angajmandır. Devlet ve sivil toplumda da böyle düşünenlerin giderek arttığını görüyor, geleceğe ümitle bakıyorum.

a.aslan@zaman.com.tr

Yorumlar kapatıldı.