İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ÇOK DEĞERLİ AYDINIMIZ YERVANT GOBELYAN’IN ANISINA AĞIDIMDIR !  Sarkis HATSPANIAN

ÇOK DEĞERLİ AYDINIMIZ YERVANT GOBELYAN’IN ANISINA AĞIDIMDIR !

İnsanın dört duvar arasındayken acı haber duyması dayanılmaz, hele hele tanıdığı-sevdiği-saydığı bir insanın kaybına kendi kendini alıştırmaya çalışma zorunluluğuysa çekilmez oluyor. Kelimelerle anlatılamayacak acılarla başbaşa, tek başınayken mahpusane avlusunda attığınız voltalar da böylece binlere, sayısını unuttuğunuz git-gel döngülerine
dönüşüveriyor işte ! Ermeni edebiyatının İstanbul’da bir avuç kalakalmış değerli insanlarının NAHABETİ (*), kelimenin tam anlamıyla bir kalem adamı, dürüst aydın, basın-yayın emekçisi, pırıl pırıl bir değer, çok BÜYÜK bir İNSAN’ımız Yervant GOBELYAN’ın sonsuzluğa göçtüğünü öğrendiğim gece, gözyaşlarımın elimdeki Gabriel Garcia Marquez’in NAHABETİN AŞUNI (**) kitabının sayfalarını ıslattığının farkında olamayacağım kadar derin bir acıyı yaşamaktaydım.

Yervant GOBELYAN’ın yaşam öyküsünü yakından bilenler, onun Ermenilerin Garcia Marquez’i olduğunu da bilirler. Edebiyatın bu iki değerli temsilcisinin yaşam, düşün, yazın ve dünyaya bakışlarıyla, politik duruşları arasındaki  paralelliğe bakıldığında varolan şaşırtıcı benzerlik, tesadüf sayılabileceğin çok ötesinde olup, belki de biz, sıradan ölümlülerin anlayamayacağı bir yerlerin diliyle yazılmış olan alınyazılarının, açıklanması pek zor bu durumun esrarengiz bir gizemini taşımaktadır,
kimbilir !…

Yervant GOBELYAN’ın tüm yaşamı çoklar içinde sadece azlara mahsus bir yalnızlığı olabildiğince çıplak bir halde, olağanüstü yalın bir cefakârlıkla, insanoğluna ait tüm hücreleriyle hissedip de bilinç yardımıyla dayanmaya, üstesinden gelinmeye çalışılan bir acılar zincirine direnişi yaşamak zorunda oluşun gerçek öyküsüdür.

Gerçek aydınlar yaşadıkları toplumların vicdanı sayılırlar, daha doğrusu bu vicdan yükü onlara sanki “gökten zembille inmiş” doğaüstü bir vergiye benzer olsa gerek ki, onlar yazgılarının yazısız kanunları gereğince yaşamları boyunca bu katmerli ağırlığı
toplum adına ve onun yerine taşımak, güçlükleri yürekleriyle omuzlamak durumunda kalırlar. Bu nedenle de “ACIYI BAL EYLEYEN” hep onlardır. 

Ermenicede bu doğaüstü seçkinleri için söylenen “Aytbisinerı 100 darin meg gı dzınvin” – “Öyleleri 100 yılda bir doğarlar” diye, sanki Yervant GOBELYAN için söylenmiş olan anlamlı bir söz vardır. Bu söze layık bulunanlarsa hepimizin sevgi ve saygısına sahip olan büyüklerimiz, ortak dil, tarih ve kimliğimizin temsilcileri olan aydınlarımızdır. 
Bu tanımlamaya uyan insanlarımızdan çokları 24.nisan.1915’te dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkarılmış oldukları içindir zaten, ulusumuzun uğratılmış olduğu 20. yüzyılın ilk soykırımını o uğursuz gün anmakta olup, yitirdiğimiz aydınlar için o gün yas tutmaktayız.

”Cumhuriyet Türkiye’si”yle yaşıt olan Y.GOBELYAN, halkımızca yeri doldurulamayacak diye nitelenen 1915
mağduru aydınlarımızın izinden gitmeyi gönüllü olarak seçip, omuzladığı haçını Golgota’sına kadar onurla taşıyabilmiş olan, ne yazık ki bir elin beş parmağı kadar azalmış değerlerimizden biriydi. 87 yıllık yaşamında Ermeni dünyası ve insanını ilgilendiren her türlü hal ve durumla ilgili düşünce ve söz hakkını pek zengin anadilimizin uçsuz-bucaksız okyanus sularının engin ve derinliklerinde yol alırken, her kelimenin hakkını vererek, eşsiz bir kullanım güzelliğiyle, dilini
hiç çekingesiz kullanma cesaretine sahip olan ender aydınlarımızdandı. Yüksek eğitim diplomalı cahillerin şimdi tonlarla tartıldığı bir şehirde sadece ilkokul eğitimi alabilmiş olan aydınımız, bakkal çıraklığı, oto tamirciliği, nikelajcılıkla başladığı “Hayat Üniversitesi”nde uzun yıllar boyu kendi kendini eğitebilmenin ne kadar verimli sonuçlar doğurduğunun da canlı ispatı, tartışılmaz ölçütü olmuşluğuyla takdir edilmiştir.
Mezarı bulunduğum mahpusaneden birkaç yüz metre kadar uzakta bulunan, 1940’ların “T.C.”sinde 4 yıllık 20 kur’a askerlikten kader yoldaşı olduğu Haygazun Kalustyan, Garbis
Cancikyan, Khaçik Amiryan, Rupen Maşoyan, Keğam Kerovpyan, Avedis Aleksanyan, Barkev Şamikyan, Sarkis Keçyan, Aram Pehlivanyan, Vartan İhmalyan, Keğam Şahinyan, Zaven Biberyan gibi daha birçok ilerici gazeteci, şair, yazar çevresinde vaftiz edilen, ilerici bu Ermeni edebiyatı akımıyla çeliğine su verilen Yervant GOBELYAN, daha ileriki
yıllarda Hagop Ayvazyan, Hagop Sivaslıyan, Zareh Yaldızcıyan, Harutyun Cümbüşyan, Hagop Mntsuri, Sarkis Koçunyan, Bedros Zobyan, Rober Haddeciyan ve Hrant Dink’le de aynı dönemlerde kalem arkadaşlığı yapmış olduğundan, haklı olarak İstanbul Ermeni basın ve yazın dünyasının hem duayeni, hem de “Son Mohikan”ı sayılmaktaydı.

Mütevazi
kişiliği, açık sözlülüğü, olaylar ve insanlara karşı dürüst duruşu, toplumsal adalet ve eşitlik tutkusuyla, içinde yaşadığı cemaatin çarpıklıklarına sert eleştirel yaklaşımı, kalemini hep doğru ve haklıdan yana adil olarak kullanmasıyla tanınan yazarımızın bizlere bıraktığı eşsiz eserlerini “Keşke” “Toprakla vaftiz edilenler” ve “Düşsüz yaşayan insanlar”ımız okusalar da, hiç olmazsa “7 günde bir kez” ve “Yaşamın kenarından” da olsa “Dünyanın 9.uncu mucizesi” diye sanılan “Mozaikler”e bakıp hayran kalarak onlardan “Ermeni çiçeği koyduk adını” diye adlandırılanın aslında “Memleketini özleyen yengeç”
olduğunu idrak edebilselerdi de anadilleri Hayeren’le anavatanları Hayastan’ı da sevebilmeyi becerebilselerdi ne iyi olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum ! 
Şairlerimizden Avedik İsahakyan’ın “Mer lezun mer hayrenikn e” – “Dilimiz vatanımızdır” dediği anlamlı bir sözü var, Yervant GOBELYAN’ın kaybı işte sözkonusu o güzelim vatanın da yitirilmesi anlamını taşımakta olduğundan acımızın ne kadar büyük olduğunu anlamaya gayret edeceğimizi umut etmek istiyorum.

BÜYÜK, ÇOK BÜYÜK BİR AYDINIMIZIN ANISI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYOR, EVLADINI SONSUZLUĞA YOLCULAMAK ZORUNDA KALAN ERMENİ HALKININ BAĞRINDAN YETİŞMİŞ BU İNSANIMIZIN ÖLÜMSÜZLEŞEN ULUSAL DEĞERLERİMİZE AYRILAN PANTEONUNDAKİ YERİNİ ALACAĞINA İNANIYORUM.


Hişadagn Artarots
Orhnutyamp Yeğitsi !

Sarkis HATSPANIAN
”Vardaşen” Mahpusanesi,
22.aralık.2010 – HAYASTAN 
(*): Fransızca “Patriarche”

(**): Fransızca “L’automne du patriarche”

Yorumlar kapatıldı.