İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biraz uyuşabilir yeter ki marşımızı güzel söylesin 

Biraz uyuşabilir yeter ki marşımızı güzel söylesin 
Esra Uçar

“Okullarda milli marş zorunlu olmaktan çıkarılıyor” haberine gösterilen tepkilerin yüzde biri “öğrenciler 14 yaşında uyuşturucu ile tanışıyor” haberine gösterilmiyor nedense…
Milli marşımızın ve andımızın zorunlu olmaktan çıkarılmasını önermiş bakan. Milli protestocularımız da tabii ki konuya gereken önemi göstermiş durumdalar. Okul hayatları boyunca, cumaları, son ders çıkışı, bahçedeki sıraya girmemek için nasıl tuvaletlerde, spor salonlarında saklandıklarını, pazartesi sabahları töreni atlamak için büfe önlerinde oyalandıklarını unutmuş, şimdi ülkenin birliği ve dirliği o marşta saklıymışçasına “muhalefet” yapıyorlar. Yanlış anlaşılmasın, sadece hatırlatıp, gülümsetesim geldi.

Ne marşımıza, ne andımıza bir itirazım yok tabii ki. Kimsenin de olamaz, olmamalı diye düşünüyorum. Burası Türkiye, hepimiz de Türk olmaktan, etnik kökeni, dili, dini ne olursa olsun bu sınırlarda yaşamayı seçmiş herkesi kucaklamaktan mutluyuz. Devlet halka birşey dağıtacağı zaman yine halktan kesmeye alışık olduğu için olsa gerek şimdi de azınlıklara hak dağıtırken çoğunluğun hakkından kırpıyor. Her devrin el alışkanlığı…

Benim ilgimi çeken ne marşımızın ne andımızın, içeriklerinin değil, sadece varlıklarının kişilere kendilerini nasıl vatansever hissettirebildiği… Hangi değerleri hatırlattıkları unutulup gideli çok olmuş gibi…

“Küçükleri sevmek büyükleri saymak…” Toplu taşımada kendisinden yaşlıya yer veren birini görmeyeli on yıl kadar oldu. Büyük şehirlerde demode olan bayramlarda yedi cihana mesaj atılıyor, gençlerimiz el öpmekten köşe bucak kaçıyor.

Gazeteler her gün cami avlularına, kapı önlerine bırakılan üç beş günlük bebek haberleri ile dolu. Sokaklar sadece dilensinler diye doğurulup köşe başlarına yerleştirilen çocuklardan geçilmiyor. Yurtların durumu ortada. 12 yaşında satılmaya başlanan kızımızın 7 yılcık süren Mardin davasında, koskoca tecavüzcü beylere verilen indirimli cezalar ve benzer birçok karar devlet korumasının şıkırtılı örneklerinden.

“Yurdunu milletini özünden çok sevenler” çoğunlukla Amerika’da. Okudukça okuyor, kaldıkça kalıyorlar. “Baaaay” ile vedalaşılıyor, “ok” dillerden düşmüyor. “Yerli malı haftası” desem şimdi siz de gülersiniz herhalde… Okula yemiş falan taşıdığımız günler artık fıkra gibi. Gel de Starbucks gençliğine anlat…

Bazılarının sevgisi bir başka kabarıyor; Ermeni yurttaşlarımıza kiliselerde namaz kılınarak göz dağı veriliyor, İngilizce bilmeyen adam yerine konmazken Kürtçeden korkuluyor, ülkem toprağı pirinci buğdayı bıraktı darbe planları fışkırtıyor, doğal güzellikler, tarihi zenginlikler üç kuruşa satılıyor, gömülüyor.

“Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” dudaklarımızdan dökülürken göğüslerde olan imana ne oldu? Nerelerde kayboldu? Ne zaman korkuya ne zaman yobazlığa dönüştü?

Medeniyet ne zaman kimin eli kimin cebinde belli olmayan magazin sayfalarına düştü, ihanetlerin, eşcinsel ilişkilerin, zinanın, uyuşturucu satıcılarının ödül aldığı, bol küfürlü filmlerin adı oldu?

Şehitlerin kanıyla yazılmış İstiklal Marşı “bağımsızlık için öldük, yine ölürüz” diye bağırırken şimdi Batı’ya bağlılığımızı, eksenimizin kaymadığını göstermenin çıkmaz sokaklarında dolanıp duruyor, Wikileaks sonrası öbür yanağımızı çeviriyoruz.

Ve nihayetinde uyuşturucu da sevgili büyüklerimizin evden, okuldan, sokaktan, bilinçli bilinçsiz her çeşit desteği ile 14 yaşa indi! Ama nedense okullara giren uyuşturucu çıkan marş kadar tepki görmüyor.

Virüs hızıyla yayılan uyuşturucu yakın geleceğimizin en büyük sorunlarından biri olacak. Vatanı marşla, oyla sevenler biraz çocuklarıyla, devlet de marşların ne sıklıkta hangi makamda söylendiği ile değil okul önlerindeki uyuşturucu ticareti ile ilgilense iyi olacak. Marştan bir zarar gelmez ama uyuşmuş bir toplumun başına gelecekler gözümüzün önünde. Eksen asıl, çok tehlikeli başka bir yöne kayıyor.

Yorumlar kapatıldı.