İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cumayı sağ salim atlattık, sıra salıda 

Ali H. Aslan

Cumayı sağ salim atlattık, sıra salıda 

Kasımda ara seçim yenilgisine uğrayan Demokratlar, ocakta göreve başlayacak 112. Kongre’de yönetimi Cumhuriyetçilere devredecek. Yani Nancy Pelosi ve ekibi son şanslarını zorluyor. Cumhuriyetçiler çoğunluk olduğunda Kongre’den Ermeni tasarısı geçirmenin genelde daha zor olduğunu bilen Ermeni gruplar ise bastırıyor.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Kongre’nin tatile girmesine ramak kala Ermeni tasarısını genel kurulda oylamaya sunacağı yönündeki güçlü işaretler cuma günü Ankara ve Washington’u alarma geçirdi. Elçilik, tasarının cumartesi gündeme getirilebileceği yönünde duyumlar almıştı. Bazı Ermeni gruplar ise bunun cuma günü de mümkün olabileceğini ilan etmişti. Dolayısıyla Washington’da oldukça stresli, sıra dışı bir cuma geçirdik.

111. dönem çalışmalarına son vermeden önce uzatmaları oynayan Kongre, cumartesi günü çalışmalara devam etmektense, salı sabahı (galip ihtimalle sadece bir günlüğüne) tekrar toplanmaya karar verdi. Dolayısıyla tasarı stresi salıya kalmış oldu. Eğer bu hafta da gündeme getirilmeden Kongre tatile girerse, tasarı kadükleşecek. Kongre’deki bir kaynağım, tasarıyla ilgili istişarelerin Demokratik Partili lider kadrosunca en üst düzeyden yürütüldüğünü söyledi ve ekledi: “Dış politikaya yansımalarına ilişkin değerlendirmelerden dolayı mı, yoksa evet diyecek yeterli sayıyı bulmadıklarından mı henüz gündeme getirmediler, bilmiyorum.”

Meclis Başkanı Pelosi ile Demokrat Çoğunluk Grubu lideri Steny Hoyer’in Ermeni tasarısı konusundaki hahişkâr tutumu biliniyor. Kasımda ara seçim yenilgisine uğrayan Demokratlar ocakta göreve başlayacak 112. Kongre’de yönetimi Cumhuriyetçilere devredecek. Yani Pelosi ve ekibi son şanslarını zorluyor. Cumhuriyetçiler çoğunluk olduğunda Kongre’den Ermeni tasarısı geçirmenin genelde daha zor olduğunu bilen Ermeni gruplar ise, bastırıyor.

Eskiden Ermeni tasarısı genel kurul gündemine gelirse açık ara kabul edileceğine kesin gözüyle bakılırdı. Fakat son dönemlerde, Kongre’deki Türk tesiri arttı. Bunda Türkiye’nin ve Amerika’daki Türk toplumunun güçlenmesi etkili oldu. Öyle ki, geçen martta Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Howard Berman Ermeni tasarısını geçirmek isterken, Kongre koridorlarında fellik fellik adam aramak zorunda kaldı. Teksas milletvekili Sheila Jackson Lee’yi son anda ayaküstü çekimser kalmaya ikna edemeselerdi, oylama 23-23 berabere bile sonuçlanabilirdi. Tasarının komiteden sadece bir oy farkla geçmesi, Ermeni lobisinin ve Kongre’deki destekçilerinin gözünü korkuttu. Dolayısıyla Demokrat liderlerin genel kurulda yeterli evet sayısını bulamamaktan endişe ediyor olma ihtimalini hiç yabana atmıyorum.

Diğer yandan, Türk tarafı rehavete kapılmaksızın, işi oldukça sıkı tutuyor. Devlet cenahında meseleye en üst düzeyde önem veriliyor. Nitekim cuma günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hemen Amerikalı meslektaşı Hillary Clinton’u aradı. Obama yönetiminin tasarıya karşı çıkmasını, Kongre’deki liderlik kadrosuna gerekli telkinleri yapmasını rica etti. Dışişleri Sözcüsü PJ Crowley, bir soru üzerine tasarıya ‘şiddetle karşı’ olduklarını söyledi. Türk diplomat kaynaklarım, Amerikalı muhataplarının kendilerine Clinton’ın meseleyle bizzat ilgilendiğini söylediğini aktardılar. Washington Büyükelçisi Namık Tan ve ekibi, Beyaz Saray ve Pentagon nezdinde de girişimler yaptı. Lobicilik şirketi devreye sokuldu. Türk sivil toplum grupları da Kongre’yle temasa teşvik edildi.

Ankara ve Washington’un ortak kaygısı, tasarının geçmesi halinde Türkiye kamuoyunda oluşacak alabildiğine menfi havanın Türk-Amerikan ilişkilerine ve Türk-Ermeni normalleşme sürecine büyük zarar verme ihtimali. Gerçekten de, Türkiye’de hiçbir siyasi iktidar, Amerikan Kongresi’nin Ermeni soykırımını tanıma yönündeki iradesini cevapsız bırakamaz.

Hillary Clinton’un liderliğinde ABD Dışişleri Bakanlığı’nca ilki hazırlanan “Dört Yıllık Diplomasi ve Kalkınma Değerlendirmesi”nde (QDRR) ikrar edildiği üzere, Türkiye dünyadaki ‘yükselen güçler’den. Yumuşak (sivil) güce vurgu yapılan söz konusu raporda, ’21. yüzyılın bölgesel ve global etki merkezleri’ arasında zikredilen Türkiye gibi ülkelerle ‘stratejik diyaloğun’ derinleştirileceği anlatılıyor. Yani Amerikan devleti, Ermeni tezlerine sempatik olsa da, bu mesele için ulusal çıkarlarını tehlikeye atmayı görünür gelecekte göze alamaz. Eminim Kongre’deki liderlerin çoğu da bunun farkında. Zannederim amaçları, seçmen ve sponsorlarına ‘Biz son ana kadar elimizden geleni yapmaya çalıştık’ diyebilmek.

Başlangıç noktasını Osmanlı’ya karşı Ermeni isyanlarının başladığı 19. yüzyılın sonlarından alırsak, Türk-Ermeni cedelleşmesi yakın tarihin en uzun süreli ve en geniş coğrafyaya yayılmış iç-savaşlarından olsa gerek. Yoğun Ermeni nüfusu ve nüfuzu nedeniyle, Amerika bu savaşın modern dönemdeki en aktif cephelerinden. Ermeni tarafı son olarak önceki hafta Kaliforniya’da yargı cephesinde yeni bir mevzi kazandı. 9. Bölge Federal Temyiz Mahkemesi, eyalet kanunlarında ‘Ermeni soykırımı’na değinilmesinin Amerikan anayasasına aykırı olmadığına hükmetti.

Şiddete bulaşmamak kaydıyla, tarafların hukuki ve siyasi arenada varlık göstermeye, fikir ve ifade özgürlüklerini kullanmaya tabii ki hakları var. Ancak karşılıklı saygıya dayalı uzun soluklu bir diyalog ve eğitim süreci olmaksızın ihtilafın çözülmesi zor. Husumet duygularının erimesi ve nihayetinde her iki milletin de sağlıklı özeleştiriler yapabilmesi, büyük ölçüde buna bağlı. O nedenle, ilgili devletlerin toplumsal ve kültürel angajmanı cesaretlendirecek tedbirleri yoğunlaştırması gerekiyor. Ne var ki, ‘soykırım’ meselesinin siyasileştirilmesi, yapıcı güçlerin verimli şekilde devreye girmesini de engelliyor. Tartışma, çoğu kez her iki taraftaki hırçın azınlığın tekelinde kalıyor. Hasılı, Ermeni meselesinden dolayı biz Amerika’da ve topyekun dünyada daha uzun süre stres yaşayacağa benzeriz…

Yorumlar kapatıldı.