İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Biz güzel şeylere İstanbulî deriz’

‘Biz güzel şeylere İstanbulî deriz’

İstanbul’un hoşgörüsünü bu kez Rum, Yahudi ve Ermeni vatandaşlar İstanbul’da Bayram Sabahı belgeseli için anlattı. Azınlıklar, Müslümanlar ve İstanbul’la ilgili değerlendirmeleriyle dünyaya farklı bir mesaj verdi. 

Murat Palavar’ın haberi

ABD’deki Ermeni diasporasının sözde soykırım için harekete geçtiği şu günlerde İstanbul’da yaşayan azınlıklar, yüzyıllardır hoşgörü çatısı altında birlikte oldukları Müslümanlar ve İstanbul’la ilgili değerlendirmeleriyle dünyaya farklı bir mesaj verdi.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle çekilen, yönetmenliğini Mehmet Eryılmaz’ın, konsept danışmanlığını gazetemizin sinema yazarı Ali Murat Güven’in yaptığı “İstanbul’da Bayram Sabahı” belgeselinde Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklar, İstanbul’da ve Müslümanlarla birlikte olmanın ne anlama geldiğini anlattı.

HRİSTİYAN ANNEM ABDEST ALDIRIRDI

Annesi Ermeni, babası Türk ve Müslüman bir ailenin çocuğu olan Oya Çınar, “Bizim 4 bayramımız vardı” diyerek başladığı konuşmasında, Müslüman olan babaannesi ile Hristiyan olan anneannesinin yaşadıklarını anlattı. Çınar, “Bizim senede 4 bayramımız olurdu. Kırmızı yumurta, üzüm, Şeker Bayramı ve Kurban Bayramı. Hıristiyan annem Müslüman babaannemi sahura kaldırır abdestini alması için sıcak suyunu o dökerdi” dedi.

BİRARADA; AMA KARIŞMIYOR

İstanbul’da birlikte yaşamın en güzel örneklerinden birini de Raffi Hermon Araks veriyor. Araks, “İstanbul, dünyada ezan okunduğunda haç da çıkarılabilen tek kent” diyor. Ayumi Takano ise “İstanbul’da bütün renkler birarada, iç içedirler; ama birbirlerine karışmazlar. Bir yabancı olarak bu benim için çok önemli” ifadelerini kullanıyor. Mehmet Turan Akköprülü’nün değerlendirmesi ise şöyle: “İstanbul herkesten çok daha büyük, çok daha güçlü düşünceleri bir arada barındırıp kendi hayat şeklini devam ettiren bir kent.”

Etnik kimlikler vurgulanmamalı

Yabancıların gözünden İstanbul’da yaşamayı anlatan yazar Alin Taşçıyan, etnik kimliklerin çok vurgulanmasının bazı zorlukları olduğunu dile getiriyor. Taşçıyan, “Bu kadar vurgulanınca kimlikler, doğal olarak bana Ramazan Bayramı’nda ‘bayramın kutlu olsun’ denemezmiş gibi bir durum oluşuyor” diyor. Nurhan Atasoy ise, Mısır’daki gazeteci arkadaşının İstanbul tanımını anlatıyor: “Biz güzel olan her şeye İstanbulî deriz, İstanbul işte öyle özel bir yer.”

Süleymaniye’nin altında ezilemezsin

Semih İrteş belgesel çalışmasında farklı bir açıdan değerlendirmede bulunuyor. İrteş, “Süleymaniye Camii’nin içinde çok insani boyutlar var. Orada, o yüce mimarinin altında hiçbir zaman ezilmezsiniz” diyor. Fıstık Ahmet Tanrıverdi de İstanbul için “Dünyanın en güzel şehri, kim ne derse desin. Her şeyiyle. Bütün dünyayı gezdim, İstanbul gibisi yok” ifadelerini kullanıyor.

YENİ ŞAFAK

Yorumlar kapatıldı.