İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kurtuluş’ta gizlenen star 

Kurtuluş’ta gizlenen mahalli star
Yeşim ÇOBANKENT 

Sanki dört başı mamur bir albüm çıkarmamış da, yazdığı bir mektubu şişeye koyup denize bırakmış gibi Sibil Pektorosoğlu. Öyle mütevazı, öyle mazbut… Kendi adını taşıyan ilk albümünü kısa bir süre önce çıkardı. Tamamı Ermenice şarkılardan oluşan ‘Sibil’ belki de bu toprakların ilk Ermenice pop albümü. Şarkıları seslendiren genç kadınsa, bir pop yıldızından çok, hanım hanımcık bir komşu kızı…

Sibil bizim mahallemizin kızı. Kurtuluş’ta doğmuş büyümüş ve yaşıyor. Zaten onun varlığından da tuhafiyenin, elektrikçinin ve çiçekçinin camına asılan posterleri sayesinde haberdar oldum. “Allah Allah, kim ki bu kız” diye düşünürken kendi adını taşıyan ilk albümü geçti elime. Ve kendisiyle tanışıp konuşmak farz oldu.
Sibil (36) doğduğu evde anne-babasıyla birlikte yaşıyor. Evli ablası da sadece bir sokak üstte oturuyor.
Asıl mesleği şarkıcılık da değil, finans yatırım danışmanlığı. 15 yıldır aynı işyerinde çalışıyor. Müzik eğitimi almadı, şarkı söylemeye yaklaşık 20 yıl önce kilise korosunda başladı. Tamamen amatörlerden oluşan bir koroydu bu, beyaz eşya bayii ve kuyumcuyla yan yana şarkı söyledi. Yine de ‘lirik soprano’ sesinin güzelliği ve gücüyle ilk kez orada dikkatleri çekti.
Geçmişi ta 1932 yılına kadar uzanan Feriköy Kilisesi Korosu’nun bir parçası olmaktan çok memnundu, kendi ismiyle öne çıkmak aklının ucundan bile geçmiyordu. Birlikte yaklaşık 60 konser verdiler. Sezen Aksu’nun desteklediği ve 2002’de çıkan ‘Türkiye Şarkıları’ projesinde de yer aldılar.

HADİ SANA BİR ALBÜM YAPALIM

Şarkı söylemeyi neredeyse kendi kendine öğrenen Sibil’in kalbinden biraz daha popüler şarkılar söylemek de geçiyordu elbette. Ama naif ve gizli bir hayal kabilinden… Bunun için elinde demosu kapı kapı dolaşan yıldız adayları gibi büyük hırsları da yoktu. Hatta bu hayalin gerçekleşebileceğine dair umudu bile yoktu. Günler evden işe, işten eve, pazarları da kiliseye giderek geçip gidiyordu.
Ta ki abi gibi sevdiği bir aile dostu; “E, Sibil artık müsait bir zamanında senin albümünü de yapalım artık” diyene kadar. Burada bir mim koyarak bu aile dostunun hiç de sıradan biri olmadığını söyleyelim: Cenk Taşkan ya da Ermeni adıyla Majak Toşikyan. TRT baskısından ve sürekli açıklama yapmaktan bunaldığı için, biraz buruk bir şekilde ismini değiştirmek zorunda kalmış. Pop müziğimizin en önemli yaratıcılarından Cenk Taşkan’ı Nükhet Duru’ya yaptığı ‘Beni Benimle Bırak’ gibi hitlerden de hatırlayabilirsiniz. Taşkan müzikten hiç kopmadıysa da yaklaşık 11 yıldır Kanada-Türkiye arasında bir hayat sürüyor. “O olmasaydı bu albüm kesinlikle çıkmazdı. Hiç şüphem yok” diyor Sibil.

PATRONUNU BİLE AĞLATTI

Hakan Eren’in plak şirketi Ossi Müzik etiketiyle 10 Kasım’da çıktı Sibil’in kendi adını taşıyan ilk albümü. 20 gün gibi bir sürede hazırlandı ve Cenk Taşkan’ın ev stüdyosunda kaydedildi. Tamamen imece usulü ve sevgi dolu bir dayanışmayla.
Neyiyle Mercan Dede ve kanunuyla Göksel Baktagir gibi saygın müzisyenler de albüme katkıda bulundu. Sürpriz bir isim daha vardı: Arnavutköy’deki meşhur Neşe Taverna’nın sahibi Rula-Panço çiftinin oğulları Petro. O da buzuki çaldı.
“Albümü elimde ilk tuttuğumda mutluluktan ayaklarım yere basmıyordu. Sanki bulutların üstünde yürüyordum. Ablam sevinçten ağlamış. Babam bilmiyordu, sonradan öğrendi…” diyen Sibil’in pirupak sevincini paylaşanlar sadece aile efradıyla sınırlı değildi.
Çalıştığı finans yatırım şirketindeki müdürü de albüm çıktığında mutluluktan ağlayanlardan. Ağlamakla da kalmadı; koli koli CD satın aldı mesela. Ve bu 250 albümü bütün çalışanların masasına bıraktı. Bu duygusallığın herkese Sibil’in albümünden de sirayet etmiş olması kuvvetle muhtemel. “Popüler müzik yapmanıza rağmen neden bütün şarkılar bu kadar hüzünlü?” diye soruyorum Sibil’e. Kırık bir gülümsemeyle, “Ermeniceyle başka türlü olması mümkün mü? Ermeni müziği genelde böyledir, hep acı hep hasret…” diye yanıtlıyor.

İSTANBUL ERMENİCESİYLE YAPILDI FRANSIZCA DİNLER GİBİ DİNLEYİN

Ermenistan’da konuşulana göre daha zarif ve edebi sayılan İstanbul Ermenicesiyle seslendirdi şarkılarını Sibil. Müzikal olarak zorlayıcı bir dil olduğunu da söylüyor: “Albümü ilk kez dinleyenler tabii ki bir şey anlamıyor. Belki de daha önce hiç duymadıkları, çok çok farklı bir dille karşılaşıyorlar çünkü. Ama ben bu albümü sadece Ermeniler için yapmadım. İngilizce, Fransızca, İtalyanca bilmeden bu dillerde şarkı dinlemiyor muyuz? Benim albümüm de böyle dinlensin isterim. Önyargılarını bir kenara bıraksınlar isterim. Zaten eğlenmek isteyenler beni tercih etmez zannederim.”
Sibil’e en sevdiği müzisyenleri soruyorum, hemen Charles Aznavour’un adını veriyor; “Ama inanın Ermeni olduğu için değil, çok iyi bir müzisyen olduğu için.” Çıktığı ilk günden beri izlediği Sertab Erener’in de büyük bir hayranı. Biraz da sesini kendi sesine benzettiğinden. Sezen Aksu, Celine Dion, Lara Fabian ve Sarah Brightman da severek dinlediği diğer isimler.

NÜKHET DURU’YU REDDETTİ

Peki günün birinde şana şöhrete ve paraya doymuş profesyonel bir şarkıcı olabilir mi Sibil? Hiç böyle hayaller kuruyor mu?
“Hiç sanmıyorum. Benim yaptığım müzikle böyle bir şey imkansız. Zaten bu albümü de ünlü olmak için falan yapmadım ki… Sadece kalıcı bir ürün koymak istedim ortaya. Mesela Nükhet Duru’dan vokalistlik teklifi aldım ama kabul etmedim. Türkçe şarkılar da söylüyorum, hatta söz-müzik bile yazdım. Ama yemekli ve içkili yerlerde çıkmam.”
Kurtuluş esnafının sevgilisi, mahallemizin gizli starı Sibil hem biraz ürkek, hem de gözü tok ve gönlü zengin anlayacağınız. Kurda kuşa yem olmadan kalbine göre bir albüm çıkarmak bile ona fazlasıyla yetiyor da artıyor belli ki…

ELEŞTİRMENLERE GÖRE YILIN EN İYİLERİNDEN

Sesine çok iyi giden, popüler Ermenice baladlar ağırlıkta bu albümde. Ünlü müzik eleştirmeni Naim Dilmener’e göre: “Mükemmel bir ses ve genç kuşakta rastlanmayacak ölçüde iyi bir vokalist. İyi bir albüm. Hatta bu yılın en iyilerinden.”
Cenk Taşkan’ın besteleri ve düzenlemeleri ağırlıkta. Surp Vartanans Korosu da albümün müzikal anlamda yükselmesine katkıda bulunuyor. Zaman zaman Sibil’in derin gırtlak nağmeleriyle dikkat çeken albüme genel olarak dramatik bir hava hakim.

Yorumlar kapatıldı.