İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Evet Sayın Davutoğlu, haklısınız fakat…

Evet Sayın Davutoğlu, haklısınız fakat… 

10/12/2010 2:00

Sayın Davutoğlu, geçmişe dair yanlı yorumlardan kaçınmak gerektiğinde haklısınız ama siz de hatalarla ilgili sarih bir mesaj vermelisiniz.

HAYK DEMOYAN (Arşivi)

Erivan’daki Ermeni Soykırımı Müzesi’nin Direktörü Hayk Demoyan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 29 Kasım’da Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada Türkiye-Ermenistan ilişkilerine dair bir soruya verdiği cevabı eleştirdi:
Evet, Sayın Davutoğlu, Türk toplumunda birçok şeyin değiştiği ve 1915’teki ‘trajik olayların’ şu an tartışıldığı konusunda size tamamen katılıyorum, fakat insan bu olayların inkârının niye devam ettiğini sormadan edemiyor ve Türk Dışişleri’nin internet sitesindeki bütün o inkârcı belge ve yayınların kısa süre sonra kaldırılacağını hayal bile etmek imkânsız. Naçizane bir teşhiste bulunayım: Belki de Türkiye’nin yeni ve eski tabular, sendromlar ve kompleksler olmaksızın tarihiyle yüzleşmesi için bir 10 yıl daha gerekiyor.
Evet Sayın Davutoğlu, devletin Ermenilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara yönelik planladığı ve yürüttüğü soykırım politikasının nedenleri konusunda, Osmanlı’nın çöküş döneminde milliyetçi hareketlerin güçlenmesi sorumlu tutulabilir. Fakat şunu sormama izin verin: Hrant Dink’i öldüren katile karakolda niye kahraman muamelesi yapıldı ve şu ana dek kimse ceza almadı? Bence siz de cevabı çok iyi biliyorsunuz. Size o ‘bilinmeyen’ milliyetçiliği de sormak isterim. O milliyetçilik ki, 3 binden fazla eski Ermeni yapısının ve anıtının yıkımından sorumludur. 1960’lar ve 70’lerde bu anıtlar dinamitlendi veya tank talimleri için hedef olarak kullanıldı; bütün bunlar cumhuriyet Türkiyesi’nde yapıldı.

1915 Türkler için de önemli
Evet Sayın Davutoğlu, 1914’te Ermeniler Osmanlı’da bazı yüksek mevkilerdeydi, fakat Talat Paşa’nın 1914’teki ‘trajik savaş’ın öncesinde, 1910’da Danimarkalı şarkiyatçı Johannes Ostrup’a söylediği sözleri tekrarlamak isterim: “Görüyorsunuz, bizimle bu insanlar arasında barışçı yoldan çözülemeyecek bir uyumsuzluk var; ya onlar bizi tamamen çökertecek ya da biz onları yok etmek zorunda kalacağız. Günün birinde iktidara gelirsem, bütün gücümü Ermenileri imha etmek için kullanacağım.” (Johannes Ostrup, Erindringer, Copenhagen: H. Hirschprungs Forlag 1937, s. 118.) Sanırım bu alıntı her şeyi anlatıyor.
Evet Sayın Davutoğlu, 1915 Ermeniler için önemli bir tarih, fakat Türkler için de önemli olmalı, zira Ermeni Soykırımı’nın tarihi Türk tarihinin ve belleğinin de ayrılmaz bir parçasıdır ve parçası olmalıdır.

Sarkis Torosyan’ı hatırlayan var mı?
Evet Sayın Davutoğlu, bir savaş dönemiydi ve Türkiye’deki siyasi düzen belki zayıftı, fakat 1915-24 arasında Ermenilerin tehciri ve mülklerine el konulması sürecinde Osmanlı ve Türk yasaları ve emirleri süreklilik taşımaktaydı; bunlar kayıtsız şartsız uygulandı.
Evet Sayın Davutoğlu, Çanakkale Savaşı Osmanlı Türkiye’sinin en kanlı savaşıydı. Çeyrek milyon kayıp verildi, fakat kurbanlar Türklerden ibaret değildi. Yüzlerce Ermeni de Osmanlı vatanseverleri olarak bu savaşa katıldı. Ölen 250 bin kişi arasında Araplar, Kürtler, Ermeniler ve diğer milliyetlerden insanlar da vardı. Türkler Çanakkale’de ilk düşman savaş gemisini imha eden Sarkis Torosyan’ı ve ona ‘Çanakkale’nin Ermeni kahramanı’ dendiğini biliyor mu? Dedelerinizle birlikte savaşan, isimleri unutulmuş Avedis Çepeciyan, Vahram Papazyan ve birçok başka Ermeni’yi hatırlıyor musunuz? Oradan sağ çıkan o Ermeniler sonradan sevdiklerinin Arap çöllerine gönderilip katledildiğini öğrendi.
Evet Sayın Davutoğlu, geçmişe yönelik tek yanlı değerlendirme ve yorumlardan kaçınmamız gerektiğinde haklısınız, fakat korkarım siz de sadece Türk bakış açısını öne sürdünüz. Dahası, Çanakkale’yle Ermeni Soykırımı’nı bağlantılandırmanın mantığını da hiç anlamıyorum. Bir bağ varsa, o da şu tarihtir: 24 Nisan 1915.
Evet Sayın Davutoğlu, Türkler ve Ermenilerin dokuz buçuk asır bir arada yaşadığı bir dönem vardı, fakat Ermenilere ‘millet-i sadıka’ denildiği kadar ‘gâvur’ da deniyordu. Sanırım ‘gâvur’ olmak, eşit olmamak anlamına gelir. Veya bir topluluk diğerine ‘millet-i sadıka’ diyorsa, bu da insan hakları konusunda eşit düzeyde olmamaları demektir.
Evet Sayın Davutoğlu, “Hatalar yapıldıysa söylenmeli” şeklindeki sözlerinize katılıyorum, fakat bana öyle geliyor ki, son 90 yıl içinde Türkiye sadece geçmişteki hatalarında ısrar etti ve onları meşru gösterdi, bir yığın da yeni hata yaptı.
Evet Sayın Davutoğlu, ileriye gitmek için acıları paylaşmaya hazır olmalıyız, fakat tarihin utanç verici kısımlarını gizleyen daha fazla şaşaalı lafa da ihtiyacımız yok.
Evet Sayın Davutoğlu, Ermenistan’la Türkiye arasındaki ilişkileri normalleştirmek yönündeki son başarısız girişim -ki Erivan’ın attığı bir adımdı bu- sırasında Ermenistan Anayasa Mahkemesi protokoller konusunda bir karar alarak bir adım attı, fakat Ermeni mahkemesini ‘Türkiye için önemli olan tarihçiler komisyonunun kurulmasını dışladığı’ için suçlanmak hatadır. ‘Acılarımızı paylaşmak’ için tarihçiler komisyonuna mı ihtiyacınız var?

Tek seçenek uzlaşma
Evet Sayın Davutoğlu, sınırı açık veya kapalı tutmak ve Karabağ sorunu çözülmeden protokollerin onaylanmasında ilerleme olmayacağını söyleyerek önşart koymak Türkiye’nin alacağı bir karar. Fakat bu iddiayla daha önceki açıklamalarınızı yalanlıyor ve Türkiye’nin değişimlere hazır olmadığını teyit ediyorsunuz…
Evet Sayın Davutoğlu, bölgesel barış ve çetin sorunları çözmek için esaslı yaklaşımlar gerekiyor. Fakat Suriye, Gazze ve Lübnan politikalarını ‘tek millet, iki-üç devlet’ şiarına göre mi yürütüyor?
Evet Sayın Davutoğlu, Karabağ’ı çözmeliyiz ama işgal hakkında size şunu hatırlatmama izin verin: Sizin ülkeniz de Kıbrıs’ın bir parçasını 36 yıldır işgal altında tutuyor. Fakat siz sadece Azerbaycan’daki ‘Ermeni işgali’nden söz ediyorsunuz.
Evet Sayın Ahmet Bey, bir arada yaşadık ve gelecekte de birlikte yaşamak ve sorunları aşmak dışında bir seçeneğimiz olmadığına inanıyorum. Fakat bence sizin de muğlak ve temkinli konuşmak yerine, Türk toplumunun karşısına geçmiş hatalarla ilgili sarih mesajlarla ortaya çıkmak gibi bir sorumluluğunuz var. Geçmişteki hatalar ancak bu şekilde tekerrür etmeyecektir. (ABD’de yayımlanan haftalık Ermeni gazetesi, 4 Aralık 2010)

Yorumlar kapatıldı.